Hikmet Hükümenoğlu’nu tam da yeni romanını yayınevine teslim etmeden önce, son düzeltileri yaptığı bir zamanda ziyaret ettik. Bir anlamda, fotoğraf çekmek için çalışmasını kısa bir süreliğine bölmüş olduk!
İşte bu masadan çıkmış bir metin; Hikmet Hükümenoğlu'nun 2016'da yayımlanacak romanından tadımlık bir alıntı:
Meral haftalarca bu anın hayalini kurmuştu. Burada olabilmek için neleri göze almış, ne yalanlar söylemişti. Şimdi böyle küçük bir aksiliğin tüm keyfini kaçırmasına izin vermemesi gerekirdi; biliyordu bunu, fakat yine de gözleri dolmuştu işte. Ağlamamak için derin bir nefes alıp yutkundu. Önce elindeki adrese, sonra karşısındaki binaya baktı ve bir defa daha yutkundu. Bazen hayal kırıklığı, kırılan hayallerin önemi ile ölçülmeyecek kadar çok canını acıtıyordu insanın.
Ne olursa olsun ağlamayacaktı. En son istediği şey, Reyhan'ın onu gözünde yaşlarla görüp alay etmesiydi. Her şeye katlanabilirdi ama buna asla -ve o laf nereden gelmişti aklına? Bazen hayal kırıklığı- Acaba bir yerde mi okumuştu, yoksa kendisi mi uydurmuştu? Tıpkı Reyhan'ın beğendiği havalı cümlelere benziyordu; unutmamam lazım, dedi kendi kendine. Kırılan hayaller bazen-
Bavulların başında durmuş çantasını karıştıran Reyhan, tam da ondan beklenecek bir kayıtsızlıkla, "Belki de taksi yanlış yerde indirdi," dedi. Çakmağını bulup sigarasını yaktı.
Meral sokağın adını ve binanın kapısındaki numarayı ikinci kez kontrol etti. "Hayır, doğru yerdeyiz."
"Bize verdikleri adres yanlış olmasın?"
"Görmüyor musun? Kapıda pansiyonun adı yazıyor."
İkisi de hayatlarında ilk defa Londra'ya geliyorlardı ve gezinin tüm ayrıntılarıyla ilgili haftalarca konuşmuşlardı. Reyhan, Avrupa'da küçük ve son derece lüks otellere de pansiyon dendiğini söylemişti. "Bizim pansiyonlar gibi değildir yani," demişti. Meral de bunun üzerine şirin kafeler ve şık butiklerle dolu ağaçlıklı bir sokağın üzerinde, kırmızı çatılı bir bina hayal etmişti. Pırıl pırıl bir odaları olacaktı, kahvaltıda incecik porselen fincanlarda çay içeceklerdi ve pansiyonun sahibi hanımefendinin kraliyet ailesiyle uzaktan akraba olduğunu öğrenip çok heyecanlanacaklardı.
Oysa şimdi karşısında, bir örnek binalardan oluşan uçsuz bucaksız bir duvar vardı. Üzerinde karanlık pencerelerin sıralandığı, dört katlı, koyu gri bir duvar. O dört katlı çirkin binalardan bir tanesi de kalacakları pansiyondu. Camlara yapışmış şu pislik sadece kurum değildi; kokuya bakılırsa üzerine bir de yıllarca temizlenmeyip kabuk bağlamış kızartma yağı tortusu eklenmişti. Meral, karnında bir şeyin düğüm düğüm olup boğazına doğru yükseldiğini hissetti. Hayal kırıklıklarının en büyük önemi- Bak, hemen unutmuştu işte!
* Fotoğraflar: Pelin Ulca
Yeni yorum gönder