Yazar, şair, fotoğrafçı, akademisyen, koleksiyoner... Merkezde her daim fotoğraf yer almasına karşın, “çok kimlikli” bir isim Merih Akoğul. Çeşitli yayınlarda fotoğraf kuramı, plastik sanatlar ve müzik üzerine yazılarını da okuduğumuz bir eleştirmen aynı zamanda örneğin. Dolayısıyla masasının ve genel olarak çalışma odasının, tüm bu ilgi alanlarından “nesnelerle” çevrili olduğunu görmek şaşırtıcı olmadı bizim için. Üzerinde eşzamanlı olarak çalıştığı birçok projesiyle ilgili konuşurken, henüz gün ışığı görmemiş bir metnini de paylaştı.
(Fotoğrafı büyütmek için tıklayınız.)
İşte bu masadan çıkmış ve henüz gün ışığı görmemiş bir metin:
Çoğumuz dağlara bakar, dağ belgeselleri izler, dağlara gitmeye özenir, dağların dibinde çadır kurma hayalleriyle yaşar ve son nefeslerinde önlerinden geçen dağ imgesiyle ahir ömürlerindeki dağ konusunu kapatırlar. Dağı, gelişmiş makinelerden önce Ferhat’ın deldiğini bilirler. Aşktır insanı doğayla yarıştıran, tutkudur doruklarına çıkmayı ve aşıp diğer tarafa geçmeyi isteten, cesaret veren, gözünü karartan, olmazı bile oldurmaya çalışan... Dağ özenilen, bakılan, arzu edilen, hedef gösterilen, saklanılan, yükseklerinde kaybolunan bir oluşumdur ve hayatımızdaki yeri çok önemlidir.
Yıldız Moran
(Eczacıbaşı Fotoğraf Sanatçıları Dizisi)
Fotoğraf: Pelin Ulca
Yeni yorum gönder