Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Mağlubiyet Karinesi




Toplam oy: 229
Seyyid Ensar’ın Mağlubiyet Karinesi, insana "seni kendinden kim kurtaracak" diye sorma cesaretini kuşanmış bir ilk kitap.

Sadece kaybedenlerin kazanabileceği savaşlar vardır. Yaralarını sarmayan aksine onları bin bir ihtiramla saklayan insanların kazandığı savaşlar... Kazanmak, kaybetmek yerine göre ters yüz olabilir. Hayat, zamanın eleğinde sürekli değişen bir gerçekliğin görüntüleriyle selamlar bizi. Öyle ya da böyle. Bununla birlikte mağluplar, zaferden değil seferden sorumlu olmanın şuuruyla vaziyet alırlar hayatta. Onların şarkıları da, şiirleri de gümrah bir ırmak gibi akar durur.

 

Seyyid Ensar’ın Mağlubiyet Karinesi, bu umudun izini süren bir ilk kitap. Bütün ilk kitapların heyecanı, coşkusu, çocuksuluğu içinde oldukça diri bir mevziden konuşuyor Ensar. Bu mevzi mağlupların konuşlandığı bir alana denk düşüyor.

 

Kitapta on dokuz şiir var. Ölüm imgesiyle başlıyor Ensar. Hayatın bittiği yerden başka bir hayatın fışkıracağına dair bir inanç yükünü omuzluyor. Acziyet, Ensar’ın şiirinin kılcallarına sinmiş o saf gerçeklikle hesaplaşmayı gerekli kılıyor bir bakıma: “Gerçek bir şiir yazmalıyım, gerçekçi bir şiir” (s.12) Ensar’ın şiirin misyonu üzerine söyledikleri poetik yol haritasının ipuçlarını da barındırıyor diyebiliriz: “bir şiir olmalı dünyanın göğsüne saplanmış mermi” (s.12) Ensar’ın Mustafa Akar’ın Disconnection başlıklı şiirine nazire olarak yazılmış bu şiiri, onun beslenme kaynakları ve şiirin temel meselelerine dair esaslı bir uğraş içinde olduğunu gösteriyor.

 

Atlasların kanadığı bir çağda şiir bu acıların şahitliğini yapmak zorunda bir bakıma. Ensar’ın hafızasını ve hatırasını kaybetmekte olan insana dair söyledikleri “yenilgi” imgesi üzerinde odaklanıyor daha çok. Asıl mağlubiyet bu imgenin iç yüzünde saklı belki de. Ensar’a göre en ağır yenilgi mağlupların galiplere benzemesidir. Onun mağlup imgesini buradan yola çıkıp kurması hem parça hem bütün açısından oldukça önemli.

 

Yeri gelmişken şunu da söyleyelim. Ensar, şiiri zihninde kurarken yaşadığı çağa dair çok şey anlatmak istiyor. Okurken bunu hissediyorsunuz. Hiç şüphesiz yaşamak bir şahitliktir de. Bununla birlikte, çok şey anlatmak isterken şiiri bir yerden sonra aşırı malumata, hatta yer yer vaaza dönüştüren “yorucu dile” dikkat etmeli Ensar. Klişe ile kroşe arasında her zaman bir fark vardır. Şiir kroşeye dönüştükçe gürbüzleşir, fazlalıklarından arınır. On dört kelimelik şu tek dize mesela, daha rafine bir söyleyişe dönüştürülebilir: “bildik, havadaki her bir şehadet parmağı, dildeki her bir tekbir paratoner gibi bombaları çekecektir.” (s.28)

 

Ensar’ın şiirinde sevgili imgesi mahcup ve onurlu bir hayatı sahiplenme duygusuyla iç içe. Hem arayış hem adanış, şairin çevresinde olup bitenlere karşı hiç eksilmeyen dikkati aşkla harlanıyor daha çok: “Sensizlik enternasyonal bir olgudur / Her kalp bu dünyadan yorgun döner iş çıkışları” (s.58) Seyyid Ensar’ın Mağlubiyet Karinesi, insana “seni kendinden kim kurtaracak” diye sorma cesaretini kuşanmış bir ilk kitap. Teyakkuz hâlindeki bir şuurla, kaybolmayı salık veriyor okura. Çünkü insan kaybolmadan bulamaz kendini: “Kaybolacak kadar yürüyeyim bu yolda / kendimi de ardımda bırakarak.” (s.78)

 

 

MAĞLUBİYET KARİNESİ
Seyyid Ensar

PROFİL KİTAP 2018

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.