Gerçekliği bağlı olduğu kurallardan, zamandan ve mekandan soyutlayarak çocuğun anlayacağı ve keyif alacağı bir şekilde masala dönüştüren Mardinli Saatçi ile Madridli Zapparo gerçekten masal okumak isteyenlere ideal bir öneri.
Üzerinde çokça konuşulan, hakkında tezler yazılan ve her eline kalem alanın yazdığını iddia ettiği şey “masal”. Evet, kabul edelim büyülü bir kelime ve yine kabul edelim ki gerçeklerin her zaman önünde yürüyen ve gerçekleri takip etme zorunluluğu olmayan bir kavram.
Hayal ile gerçek arasındaki çocuk bilincine işaret eden masal, bu haliyle bir yetişkinle çocuğu birbirinden ayıran kelimelerden örülmüş ince bir çizgi. Peki bir uzlaşı alanı mı masal? Yoksa gerçeğin ve hayalin, zamanın ve mekanın çatıştığı bir yer mi? Her ikisi de mümkün. Ancak masal deyince hep mutlu sonla bitmesi beklenen bir öğreti ya da yetişkinin kendi dünyasındaki doğruları aktarmaya çalıştığı bir eğitim masası da değil. Piyasadaki masal etiketi altındaki onlarca kötü metinle oluşturulmuş kitaplara bakıp da masala ilişkin bakışınız değişmesin. Masal gerçekliği sarsmak için vardır bazen, maddeyi bükmek için. Büyüklerin anlamlandırmakta zorlanacağı bir şekilde sınırları zorlayabilir, sınırsız bir anlatı ve özgürlük sunabilir.
Tıpkı Mardinli Saatçi ile Madridli Zapparo gibi. Yeni çıkan bir masal kitabı Mardinli Saatçi ile Madridli Zapparo. Yukarıda izaha çalıştığım şekliyle de tam bir masal kitabı. Mevlâna İdris’in yazdığı ve Dağıstan Çetinkaya’nın enfes şekilde resimlediği kitap zaman, mekân, hayal, gerçek kavramlarını kendi olağan seyri içinde ters yüz ederek bambaşka bir dünyaya kapı aralıyor. “Ve ‘Mardin’i gören yedi defa görür.’ İspanya’da yaşayan Bay Zapparo bu cümleyi okuyunca içindeki birden ışıklar yandı.” cümlesiyle başlıyor masal kitabımız. Ve anlayacağınız üzere Madrid’den Mardin’e başlayacak bir yolculuğun sinyalini veriyor.
Kahramanımız Zapparo’nun zümrüt gibi ferah ve ufuksuz bir ovaya sahip şehrin yukarısında yer alan iç içe girmiş sokaklardaki yüzlerce yıllık küçücük dükkânlarda dolaşmasıyla devam ediyor masal. Bu taş şehrin içinde taş gibi bir gerçekliğe çarpıyor okur. Dedik ya gerçeklik dediğin şey bir masal okurken anında karşına çıkabilir.
Ve bu olağan halinden daha etkileyici olabilir. Şu cümlelerde olduğu gibi: “Küçük bir saatçi dükkânından bir ses onu çağırdı. Ses onu Arapça çağırmıştı. Hiç Arapça bilmezdi Zapparo… İspanya’dan son Arapları büyük bir acımasızlıkla uzaklaştıralı beş yüz yıldan fazla geçmişti. Bir dili unutmak için yeterli bir süre… Yine de hiç yadırgamadı, dükkâna iyice yaklaştı ve saatçiye gülümsedi.”
Madrid’de Mardin’den kaçış yok
İspanya’daki Endülüs medeniyetinin izlerini silmek için yapılanları anlatmak uzun mesele. Ama yazar beş yüz yıl sonra bir Madridlinin iç okumasıyla günümüz çocuklarına da tarihi bir gerçekliği hatırlatıyor. Aynı zamanda Mardin’deki kültürel zenginliğe vurgu yaparak şehrin kozmopolit yapısını da masalsı bütünlük içinde sunuyor. Ve Zapparo’nun dikkatini çeken Mardin Kalesi. Kaleye tırmanmak için genelde sokakları temizlemek için kullanılanlardan kiraladığı eşek… Sonra ne mi oluyor? Zapparo uçağa atlayıp Madrid’e dönüyor.
Ama uçak havalandıktan sonra sağ kanadını eğdiğinde Mardin Kalesi ile göz göze geliyor. Etti bir! Hani masalın en başında demişti ya yazar “Mardin’i gören yedi defa görür” diye. Peki diğerlerini tâ Madrid’de nasıl görüyor diye merak ediyorsanız, onu da masalı okuyunca görecekseniz. Gerçekliği bağlı olduğu kurallardan, zamandan ve mekandan soyutlayarak çocuğun anlayacağı ve keyif alacağı bir şekilde masala dönüştüren Mevlâna İdris’in Mardinli Saatçi ile Madridli Zapparo masalını gerçekten masal okumak isteyenlere öneriyorum.
BİR YAZAR, BİR ÇİZER, ÜÇ KİTAP
Dünyaca ünlü tasarımcı, çizer ve yazar Leo Lionni’nin üç kitabını tanıtacağım minik okurlarımız için. Evde sıkılan canlarına çok iyi gelecek üç güzel kitap: Tırtıl Boyu, Matthew’un Rüyası ve Cornelius Masalı. Büyük boy, az metinli ve bol resimli bu üç kitabı 4-6 yaş çocukların çok seveceğine eminim. Tırtıl Boyu’nda cesur, akıllı ve minik kahramanımızla tanışacak, Mattew’un Rüyası’nda bir müzeye gitmesiyle rüyaları bile renklenen küçük bir fare ile arkadaş olacak, Cornelius Masalı’nda ise yavru bir timsahın macerasında özgüven, duygular ve kıskançlık üzerine düşünme fırsatı bulacaklar. Her üç kitabın da resimlenmesinin harika olduğunu söylemeliyim. İyi okumalar!
BEN ÇOCUK OLSAM…
• Bu üç kitabın da önce resimlerine bakardım. Çok farklı bir çizim tekniği olan bu resimleri sanırım uzun uzun incelerdim.
• Kitabın kısacık ve sade dili ile bütün kitabı anne ya da babamın bir okuyuşunda ezberlerdim. Ondan sonra bana kitabı okumalarına gerek kalmazdı. Hatta resimlerine bakıp yeni maceralar uydurabilirdim.
BEN ÇOCUK OLSAM…
• Ben çocuk olsam bu kitabın ilkin çizimlerine bayılırdım. Her bir çizimin detayları arasında kaybolur ve saatlerce incelerdim.
• Kitabın dilini ve sadeliğini severdim. Kesinlikle okuduğum ilk cümleden sonra sonucunu merak ederdim. Doğulu ve Batılı olmak üzerine düşünürdüm.
• Sanırım kitabı okuduktan sonra Madrid’den çok Mardin’i merak eder ve bu şehirle ilgili araştırmalara başlardım.
Yeni yorum gönder