Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Müzik // Müzik tarihinin “çizgili” hali




Toplam oy: 422
İki saatinizi ayırın ve bu kitabı okuyun, sonrasında bir bakmışsınız ki kulağınız bir Black Sabbath ya da bir Judas Priest şarkısına uzanmış.

Son yıllarda yazılı olan kadar “çizili” olanı da okumak yaygınlık kazandı. Romanların kendisi yerine özetini okumanın; filmini ya da dizisini seyretmenin yanına “çizili” halini okuma eklendi. Bu durumun olumlu ve olumsuz yanları var elbette ama bu yazıda yerleri yok. Yine son yıllarda, tarihi romanlara gösterilen ilgi de belirgin biçimde arttı. Sevindirici bir durum. Ama tabii edebiyat eleştirmeni Lukacs’ın –gevşemeye yer bırakmayan– tanımını da unutmamak gerekiyor: “Tarihi roman ilk planda bir romandır, ikinci planda tarih değildir.”

 

Çizgilerle edebiyat uyarlamalarından sonra sıra tarih uyarlamalarına geldi. Çizgilerle Kapitalizmin Korkunç Tarihi, Çizgilerle Denizcilik Tarihimiz gibi kitapların gördüğü ilgiye tanıklık ediyoruz son yıllarda. Cilt cilt, tuğla gibi kitapları okumak için zamanınız olmuyor ama “çizilmiş tarih” daha kolay lokma! Hele bir de çizimler güzelse...

 

 

 

KaraKarga Yayınları’ndan son çıkan yeni kitabın ismi: Yalnızlar Rıhtımı: Çizgilerle Türk Rock Tarihi. Bu kitapta “Türk rock tarihi”nde isim yapmış müzisyen ve topluluklara yer verilmiş. 64 sayfalık kitapta her isme bir sayfa ayrılmış. Yani Cem Karaca için de bir sayfa, Flört grubu için de... Hal böyle olunca, çizimlerin kapladığı yeri de hesaba katacak olursak olursak, metinlerin tamamı bir-bir buçuk saatte okunabiliyor. Ama zaten kitabın amacı da bu; Türkiye’de rock müziğin tarihini hiç bilmeyen ama kısa sürede öğrenmek isteyen için “sıkıştırılmış,” alfabetik bir rehber/sözlük olmak. Evet, bir tür sözlük, çünkü bir tarihte yer almış figürlerin alfabetik olarak sıralanması bir kitabı tarih kitabı yapmaz.

 

 

 

Kitabın hacmi küçük olduğu için Türk rock tarihinden birçok isim dışarıda kalmış. Hoş, kitabın hacmi büyük de olsa böyle bir durum yaşanabilirdi; her ismi kapsayabilmek –hele kayda almanın, tarih düşmenin hiç de önemsenmediği bir ülkede– kolay değil. Üstelik böyle bir seçkiyi yaparken tarafsız kalabilmek de kolay değil. Kitaptaki metinler özet niteliğinde ve genelde dikkat çekebilecek birer alıntıyla renklendirilmeye çalışılmış. Seçilmiş isimler hakkında bilgilerin güncelliği çok su götürür durumda ama bana esas tuhaf gelen, örneğin Büyük Ev Ablukada grubunun sayfasında Turgut Uyar’ın da bir çiziminin yer alması. Tamam, grup ismini şairin bir şiirinden almış olabilir ama o zaten daracık alana Turgut Uyar niye sıkıştırılıyor? Grubun karizmasını artırmak için mi? Ya da Dinar Bandosu grubunun kısa tarihinin altında Ece Ayhan bakıyor bizden yana... Grup, Ece Ayhan şiirinin müzikteki yansıması mı? Son yılların “popüler kültür dergileri” olarak anılan o dergilerde baş göstermiş bir “hastalık” bu, bana kalırsa. Her şey bir arada, yan yana olabilir. Aynı dergi kapağında Oğuz Atay, Sevgi Soysal, Müslüm Gürses ve Kafka... Olsun da, neden?

 

Biraz daha cesaret

 

Kitaba dönersek... Yalnızlar Rıhtımı kitabının “Yavuz Çetin” maddesinde Taner Öngür’den bir alıntı var: “O kadar gerçek ki, bu cesaretten korkuyoruz. Ben Yavuz’un parçalarını dinleyemiyorum. Bana ne kadar korkak olduğumu hatırlatıyor.” Türk rock müziğinin tarihine dönüp bakınca, Öngür’ün kendiyle hesaplaştığı gibi “daha fazla cesaretli” olunabilseydi, daha iyi, daha güzel müzik yapılabilirdi gibi geliyor bana. Cesaret olmadan, sanat bir yana, insan kendini keşfe bile çıkamıyor çünkü.

 

 

 

Öte yandan, KaraKarga Yayınları’ndan çıkmış bir (Çizgilerle) Heavy Metal kitabı var ki, gerçekten de “çok sıkı.” Yine 64 sayfada, bu tarih hakkında bilgisi olanların bile –bir çırpıda– zevkle okuyacağı, bildiklerini güncelleyip yeni bir şeyler de öğrenebileceği bir kitap bu. Alfabetik değil, bir bağlama oturtulmuş, kısa bir “çizgili” tarih kitabı. Önsözü de kısa ama iyi. Heavy Metal hakkında önyargısı olanlara ise naçizane önerim, “iki saatinizi ayırın ve bu kitabı okuyun” olacaktır. Sonrasında bir bakmışsınız ki kulağınız bir Black Sabbath ya da bir Judas Priest şarkısına uzanmış.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.