Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Nabokov'un yazma stratejisi: Kart dizmek




Toplam oy: 1079

Rus asıllı ABD'li yazar Vladimir Nabokov’un Laura’nın Aslı adlı romanını okuduysanız, yazarın kartlar üzerine not alarak, kendine has bir fihrist yöntemi kullandığını fark etmişsinizdir. 1977’de yaşamını yitiren Nabokov kitabı bitiremediğinden, Penguin eseri yazarın ölümünden yıllar sonra “Parça Parça Bir Roman” alt başlığıyla yayımladı. Parçadan kasıt, yazarın üzerine not aldığı 138 karttı aslında. Bu kartlardan birkaçını seçip, yeniden sıralayabiliyor, kendinizi üzerinde lekeler ve bulmacalar bulunan, bazen Rusça, bazen Fransızca yazılmış (Nabokov üç dili anadili gibi konuşuyordu) kartlarla oynarken bulabiliyordunuz. Bunlardan bazılarında da bölüm başlıkları ile yazarın karakterlerine ilişkin hatırlatmaları vardı.

 

Big Think’ten Dominic Basulto bir yazısında, Nabokov’un tarif ettiği kadın karakter için kullandığı kelimeye (Fransızca, fille) değinmiş ve kelimenin Fransızcadaki çağrışımını, İngilizcede de korumanın yollarını aramıştı. Laura’nın Aslı’nı eleştiren Alexander Theroux ise Nabokov’un kartlarını, taşınabilir bir yazma stratejisi olarak değerlendirmiş, yazarın karısıyla kelebek keşfetmeye çıktığında bile bu stratejiyi kullanarak yazmaya devam edebileceğini belirtmişti.

 

Nabokov da bu kartları, kelimelerini dizmek, kendine ufak hatırlatmalarda bulunmak ve hatta bir ilaca bulduğu ismi yazmak için (örneğin cephalopium) kullanmıştı. Kartlar yazara kariyerinin ilk yıllarında da eşlik etmişti. Amerika Birleşik Devletleri Kongre Kütüphanesi’nin el yazması bölümündeki Nabokov koleksiyonunda Lolita’ya dair kartları da bulabilirsiniz. Herbert Gold, Paris Review dergisi için yazara ne gibi yöntemler kullandığını sorunca şu samimi yanıtı almıştı:

 

“Bir şeyin modeli aslında o şeyin kendisidir. Bulmacalarımdaki boşlukları dolduruyorum. O ‘şeyler’ roman tamamlanana kadar kartların üzerine ufak ufak birikiyor. Çizdiğim tablo oldukça esnek ancak elimdekileri kullanma konusunda oldukça titizim. Sıra sıra dizili Bristol kartlarım, düzgünce açılmış, silgili kalemlerim gibi…”

 

Her esere, ruhuna uygun bir kalem bulan Nabokov, parçaların bütünleştiği romanları ve diğer tüm eserleriyle batı edebiyatının dil ustaları arasında saygıdeğer bir yer edindi.

 

 


 

 

Kaynak: Open Culture

 

Çeviren: Sevgi Demir

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.