İnsanın binlerce yıllık yeryüzü tecrübesinin en önemli bakiyesi hiç kuşkusuz hikâyesidir. Mağara duvarlarında, kamp ateşlerinin etrafında, kitap sayfalarında ya da sinema salonlarında aradığımız, anlattığımız hikâyeler belki de ölüme karşı verdiğimiz mütevazı ancak epik bir direnişten ötesi değil. Çünkü anlatıcıları nesilden nesile post değiştirse de hikâye anlatılmaya devam eder.
Geçtiğimiz yüzyılın en önemli hikâye anlatıcılarından olan J.R.R. Tolkien için henüz hayattayken geride bırakacağı mirasın emin ellerde olduğunu bilmek mutluluk verici olmalı. Zira geçtiğimiz ay 95 yaşında hayata veda eden Christopher Tolkien iyi bir evlattan öte babasının “baş eleştirmeni ve çalışma arkadaşıydı”.
J.R.R. Tolkien’in mektuplarında oğluyla arasındaki özel bağın izlerini sürmek güç değil. Christopher’ın Yüzüklerin Efendisi serisinin hemen her aşamasında bir şekilde yer aldığını, çizim ve yorumlarıyla katkı sağladığını biliyoruz. Dahası henüz 21 yaşındayken üyeleri arasında babasının yanı sıra C.S. Lewis, Owen Barfield gibi isimlerin de yer aldığı The Inklings toplantılarına davet edilmesi, onun büyük bir yazarın hevesli oğlundan çok daha fazlası olduğunu gözler önüne seriyor.
Orta Dünya’nın sadık koruyucusu
Serinin gedikli takipçileri çok iyi bilse de Christopher Tolkien’in Orta Dünya için ne ifade ettiğinden biraz bahsetmek gerek. J.R.R. Tolkien 1973 yılında bu dünyadan göçtüğünde Christopher Tolkien neredeyse 70 koliyi dolduracak binlerce sayfa el yazması, babasıyla birlikte ömrünün son 40 yılını adadığı bir hayal ve doğrudan kendisine verilmiş bir görevle baş başa kalmıştı. Şüphesiz Yüzüklerin Efendisi ve Hobbit modern fantastik kurgunun referans metinleri olarak tüm görkemleri ile orada olsalar da, Orta Dünya’yı eşsiz ve -neredeyse- aşılamaz kılan büyük anlatının kitlelere ulaşması doğrudan Christopher Tolkien’in çabasının ürünüdür. Tolkien’in kurguladığı diyar neredeyse 40 bin yıllık tarihi, kozmogonisi, mitleri ve masallarıyla muhatabına kendisinden yüce bir şey ile karşı karşıya olduğunu sonuna kadar hissettirir. Ne var ki babası öldüğünde gerçekleştirilememiş büyük bir hayalin eskizlerinden öteye gidemeyen binlerce sayfalık dokümanı bir antropolog titizliğiyle elden geçirip Silmarillion ve kaynaklık ettiği tüm hikâyeleri okurlarla buluşturan Christopher Tolkien’in ta kendisidir.
Babasının sağlığında yayınlandığı kitaplara ya da Orta Dünya’nın inşasına katkısı ya da ömrünü kendisine intikal eden büyük toplamdan cevherler çıkarmaya adaması Orta Dünya seyyahları için başlı başına minnet duyulan işler olsa da Christopher aynı zamanda Tolkien’s Legendarium’un gözü pek ve amansız muhafızıdır. Öyle ki çoğumuzun beğenerek izlediği film uyarlamalarını bile babasının mitopyatik eserinin ruhuna aykırı bulduğu gerekçesiyle yer yer eleştirmekten geri durmamıştır. Yakında izleyiciyle buluşacak Yüzüklerin Efendisi dizisinin yayın hakları da yine onun Tolkien Estate’in başkanlığından istifa ettiği süreçte satıldığının altını çizmek gerek. Haliyle gelecekte Tolkien’s Legendarium’un başına, söz gelimi son birkaç yılda Star Wars evreninde yaşananlara benzer işler gelmesinden endişelenmemek mümkün değil.
Tıpkı kadim hikâyelerin bir anlatıcından diğerine geçtiği gibi Tolkien Efsanesi de onu büyütüp serpilmesine imkân tanıyan bir oğula geçme şansına sahipti. Christopher Tolkien’in ölümü ile Orta Dünya sadece sadık koruyucusunu değil en büyük hayranını da kaybetmiş oldu. Babasından henüz bir çocukken dinlemeye başladığı masalları bizlere ulaştıran Christopher Tolkien’in ardından söylenecek en uygun veda sözleri, sanıyorum Orta Dünya’nın elflerinin diline ait olanlardır; Namárië Christopher…
Yeni yorum gönder