Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Ne varsa okurum




Toplam oy: 1312

“Biliyor musun ben çok kitap okurum. Aşk, macera, tarih, yeni çıkan ne varsa...” En korktuğum güzel okur tipidir. Sonra da kitaplığın önüne gelir şu soruyu sorar bu güzel okur: “Bu kitapların hepsini okudun mu?”

Bu soruya olur da gaflete düşüp “Evet” derseniz bilin ki ödünç isteyecektir. Ve emin olun o kitap size ya dönmeyecek ya da ısrarlarınız sonucunda birkaç yıl sonra gelecektir. “Ne varsa okuyan” ve üstüne bir de “ben kitapları biriktiriyorum ilerde bir kitapçı dükkanı açacağım” diyen okur zaten en korkulacak okurdur. Bir de her çok satan kitabı satın alıp salonunun “vitrinine” koyanlar vardır ki, kitabı evet yarım yamalak okurlar ama tüm mesele zaten o kitaba sahip olmaktır. Herkesin konuştuğu, köşe yazarlarının allayıp pulladığı, Ayşe Arman’ın sayfalara sığdıramadığı yazarın yazdığı kitap artık onundur; onun salonunun, salonunun vitrinindeki rafın...

 

Bu ay bu yazıyı yazıyorum çünkü yukarıda örneğini verdiğim tatlı sorulara maruz kaldım. Tesadüf bir iki gün sonra da Kitap-lık dergisinin mart sayısının editör yazısını okudum. 'Yazın okuru' ile 'güncel okur' arasındaki farktan bahsediyordu. Güncel okur “ çok satan listelerini izleyen, çoğunlukla kitapçıların kapı ağzı raflarıyla yetinen moda kitapların müşterisi” olarak tanımlanıyor. 'Yazın okuru' ise özetle; yazın dergilerini takip eden, yüzde yüz kendi seçimi olan, kişisel kitaplığını, dolayısıyla kendi evrenini oluşturma peşindeki entelektüel okur.

 

Ne dediğinizi duyar gibiyim... Hepimiz entelektüel olmak durumunda, Cihangir kafelerinde cool bir şekilde kitap okumak zorunda mıyız? Elbette hayır, sakın ha! Ama yine de bu yazıyı üstüne alınanlar ve “Biliyor musun ben çok kitap okurum. Aşk, macera, tarih, yeni çıkan ne varsa...” diyenler nacizane listemize bir göz atabilir.

Aşk: Arthur Schopenhauer’un Aşkın Metafiziği kitabı o şahane aşk romanlarından sonra biraz ağır gelebilir, çünkü 43 sayfa. Üstelik aşkın ne olduğu gerçeğiyle sizi yüzleştiriyor. Hani ilişkinizde güven sorununuz varsa bence mutlaka okuyun. Ama bu kitapta yazılanları anlamasanız da üzülmeyin; aşkı aramaya, bulduğunuzda da yakasına yapışmaya devam...

Tarih:
Eduardo Galeano’nun Aynalar kitabı biz sosyal amnezinin doruklarında fink atan, bireyler için gıdıklayıcı bir kitap. Galeano’ya göre gerçek tarih ders kitaplarında yer almayan tarih. Kitapta yer alan “Umursamama unutmanın akrabasıdır” başlığı ise Türkiye’nin damar sorunu Ermeni Soykırımı ile ilgili.

 

 

Macera: Edgar Allan Poe’nun tamamlayamadan öldüğü ve Jules Verne’in devamını yazdığı Arthur Gordon Pym'in Öyküsü sizi önce bir Grampus balina avı gemisine atacak ve sonra olaylar hiç beklemediğiniz bir şekilde gelişecek. Ciddiyim.

Yeni çıkan ne varsa: Kusura bakmayın, size yeni değil ama “eski çıkan” olan Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın’ı öneriyorum. Umberto Eco ve Jean-Claude Carriere kitabın tarihine ve biraz da bu yazının meselesine daha aklı başında iniyorlar. Ne mi diyorlar? İşte Umberto Eco’dan bir alıntı: "Savaş ve Barış’ı ancak 40 yaşımda okuduğumu itiraf edeyim. Ama daha okumadan özünü biliyordum (...) Kama-Sutra'yı gerçekten kim okudu? Oysa herkes ondan bahsedebiliyor, uygulayabiliyor da. Diyeceğim, dünya okumadığımız ama hakkında aşağı yukarı her şeyi bildiğimiz kitaplarla dolu.”


Son söz: bütün güzel okurları seviyoruz...

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder


yukarıdaki yorum bana ait. kitap beni yaşatmalı. öldürmemeli. bir fizikçi için "zaman" neyse, kitap okumak ta o kadar ciddi bir mesele. zamanı iyi değerlendirmek gerek. kitap okumaya bilim kurgu romanlarıyla başladım ama şuan bilimin kendisi romanlarından daha önemli benim için.

45%
55%

Ben "çok" kitap okumam kardeşim, hele hele hiç roman okumam. roman okumayı uçsuz bucaksız ve dipsiz bir kuyuya benzetiyorum. Evet bir zamanlar roman okurdum. Ama artık o kadar fazla zamanımın olduğunu düşünmüyorum. Kurguya genel anlamıyla düşmanım. Bilimin kesinliğine hayranım. Hatta bir zamanlar şiir yazardım. Artık yazmıyorum. Entelektüel bir birikimden beslenmeyen, sadece gündelik beklentilere hitap eden kitaplar da umurumda değil. Yaşayabilmek için seçici olmak zorundayım. Tıpkı belgesel filmleri, tv dizilerinden daha çok sevdiğim gibi bazılarını diğerlerinden daha çok sevdiğim kitaplar. Her şeyi okuyamam, kusarım.

57%
43%

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.