Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Necip Fazıl Kısakürek’in Dünyasına İlk Adım




Toplam oy: 116
Necip Fazıl Kısakürek Kültür ve Araştırma Vakfı tarafından hayata geçirilen Necip Fazıl Kısakürek Araştırma Merkezi ve Hatıra Odası şairin hayatına, eserlerine ve mücadelesine dair zengin bir araştırma ve keşif alanı sunuyor. Büyük ustayı ve hayatını adadığı mücadelesini ilk elden izlemek aynı zamanda onun kişisel hayatına dair ipuçlarını yakalamak, müzik zevkini, plak koleksiyonunu, kişisel mektuplarını, ailesine dair detayları keşfetmek için yolunuzu Ümraniye’ye düşürün. Detayları NFK Kültür ve Araştırma Vakfı yönetim kurulu üyelerinden Şeyma Kısakürek Sönmezocak ile konuştuk.

 

Necip Fazıl Kısakürek Kültür ve Araştırma Vakfı’nın hayata geçirdiği kalıcı sergi ve arşiv merkezinin kuruluş sürecini dinlemek isteriz?
Necip Fazıl Kısakürek Kültür ve Araştırma Vakfı olarak Araştırma Merkezi, Hatıra Odası ve sürekli sergiyi geçtiğimiz yıl Mayıs ayında hizmete sunduk. Bu binanın içerisinde Büyük Doğu Yayınları, şairin edebi ve düşünsel hayatına dair zengin bir arşiv sunan Necip Fazıl Kısakürek Araştırma Merkezi, küçük bir kütüphane ve Üstad’ın hayatına, edebi ve kişisel zevklerine dair hatıraları sergilediğimiz ismine de Hatıra Odası dediğimiz sürekli bir sergi odası yer alıyor. Kütüphaneye eş zamanlı olarak bir de Dijital Kütüphane hayata geçiriyoruz. Üstadın el yazıları, eskizleri, belgeler, çalışma örnekleri, dergi arşivleri, kişisel notları, mektupları… Elimizdeki malzeme öylesine büyük ki, hepsinin taranması, tasniflenmesi, kategorilere ayrılması elbette zamana yayılan bir süreç oluyor.
Bu yola nasıl bir niyetle girdiniz?
Üstad’ın ismini hayatına ve eserlerine yakışır bir şekilde, kendi sanat anlayışı içerisinde bugüne aktarmak istiyoruz. Onun adına bir şey yapılacaksa onun bahsettiği noktada entelektüel düzeyde yapılması gerekiyor. Üstad’ın yaşamı aynı zamanda Türk kültür hayatının bir döneminin de tanığı. Tüm dokümanlar, mektuplar, bir dönem polemiğe sebep olmuş belgeler, şairin aldığı notlar, el yazmaları, talimatları, belgeler, okuyucu mektupları, eskizler bize hem şairin metodunu, çalışma şeklini, disiplinini göstermesi bakımından büyük bir yön çiziyor hem de tarihi ve nereden gelip nereye gittiğimizi anlamak bakımından önem taşıyor. 
Hatıra Odası ve Araştırma Merkezi ziyaretçilere neler sunuyor?
Hatıra Odası şairin kişisel hayatına dair pek çok detayın yer aldığı bir bölüm. Ziyaretçiler açısından Üstad’a dair bir ilk adım olmasını arzuladık bu odanın. Burasını özellikle müze olarak tanımlamıyoruz. Burası sergi ve hatıra odası. Çünkü müzeleştirip dokunulmaz hale getirmek değil amacımız, etiyle kemiğiyle bu insan yaşadı ve burada ona ait hatıralar sunuluyor. Bu oda onu gerçekten hissedebilmek için var. Putlaştırmaktan asla bahsetmiyoruz. Araştırma merkezimiz dolapların arkasında kalan içinde devasa bir hazinenin yattığı bölüm. Bu arşiv üzerinde dört senedir uğraşıyoruz. Ziyaretçilerimiz inanılmaz bir dokümanla karşılaşacaklar; babaannemin dev arşivi, bize kalanlar, etraftan topladıklarımız, bulduklarımız… Babamın da arşivi çok büyüktü. Dedem yazı hazırlarken karaladığı kâğıtları buruşturup atarmış babam da gidip saklarmış o kâğıtları. Yani tüm ailesi bir ucundan tutmuş, ona dair bir şeyler saklamış. Öylesine büyük bir yığın ki tek tek kategorize etmek, anlamlı bir bütün haline getirmek, eserler bağlamında bir diziye oturtmak ve elbette okuyucunun anlayabileceği bir dil üzerinden kodlama oluşturmak ciddi bir mesai harcamamıza sebep oldu. Öyle belgeler var ki, mesela Üstad’ın makbuzları, Büyük Doğu Yayınevi’nin ilk kira kontratı, şairin Hac belgeleri, ekmek kartı… Yalnızca edebi bir miras değil aslında sosyolojik olarak da bir dönemin tanığı olarak değerlendirilebilir.
Dedenizin hayatına dair birkaç cümle kurmanız gerekse neler söyleyebilirsiniz? Onun hayran olduğunuz özellikleri nelerdi?
Modernizmin karşısına İslam’ı koyabilen, insanlığın akılla yol alamayacağını henüz 1940’larda söyleyebilmiş bir isim. Bugün baktığımızda da modern dediğimiz dünya düzeninin de çöktüğünü görüyoruz zaten. Bize hep şu soruluyor: Üstad anlaşılıyor mu diyorlar? Dilbilgisi ve edebiyat üzerinden anlaşılıyor mu derseniz direk atfettiğiniz özne Necip Fazıl’ın kendisi oluyor. Öyle bir imada bulunuluyor ki anlaşılmamak onun kabahati sanki. O anlaşılmıyor değil, biz anlamıyoruz. Söylemsel kırılmalar toplumu ve cemiyeti değiştirme anlamında çok önemli. Belki de üstadın dil konusuna verdiği önem üzerine yeniden düşünmemiz gerekiyor. Necip Fazıl mücadelesini, fikrini, cemiyetin tüm şubelerine indirgemiş aslında. Aynadaki Yalan ile romanda, Bir Yalnızlık Gecesinin Vehimleri ile hikâyede, Bir Adam Yaratmak ile tiyatro eserinde... Farklı türler üzerinde de olsa verdiği mücadele aynı. Babam şöyle der dedem için, “babamı hiç uyurken hatırlamıyorum”. Bu demek değil ki hiç uyumadı ama hep çalıştı.
Araştırma Merkezi’nde okuma grupları yapıldığını okumuştum. Neler üzerine okuma yapılıyor?
Okuma grupları kurarken şöyle yola çıktım; bir fikir kitabı nasıl okunur noktasında genç arkadaşlara yardımcı olmaya çalışıyorum. Bir fikir eserini okurken büyük pencereyi görmüyoruz, detaylarda boğuluyoruz. Modern toplumların empoze ettiği şeye geldik, acelemiz var. Mesele anlamak değil okuyup hızla bitirmek.
Necip Fazıl’ın torunu olmak hayatınızı nasıl etkiledi, etkiliyor? Ona layık olmak anlamında zorlandınız mı?
Elbette insanı bir sorumluluk altına sokuyor. İçinde yaşadığınız aile kendi dil ve söylemiyle sizi şekillendiriyor elbette. Benden beklenenler oldu evet, kimi zaman siyasi beklentiler oldu, belki şiir konusunda çok daha yetenekli olmam beklendi. Türk Edebiyatı ve Karşılaştırmalı Edebiyat üzerine okudum. Yüksek lisansı Doğu-Batı edebiyatı Modernizm- Post modernizm üzerine yaptım. Ailemin bu seçimde elbette ki etkisi olmuştur. Cemiyeti anlayabilmemiz için insanı anlamamız lazım; insanı anlamak, onun psikolojisini, felsefesini anlamamız için de en güzel kanal edebiyat. Benim hem doğduğum aile hem de kişisel eğitimim açısından edebiyatla her daim çok sıkı bir ilişkim oldu. Edebiyatın tüm dünyaya hükmettiğini düşünüyorum.
Dedenizin özellikle hangi kitaplarını önerirsiniz?
Bir Adam Yaratmak en sevdiğim kitabı. Dil ve Edebiyat kitabını da muhakkak okumalarını tavsiye ederim. Reis Bey, Ahşap Konak, Aynadaki Yalan da benim en sevdiklerim arasında.

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.