Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

NesneKitap // Babil Kitaplığı yeniden düzenleniyor




Toplam oy: 1106
Mikro ölçekte bir "Babil Kitaplığı"na bir süredir sahiptik aslında. Şimdi de o kütüphanenin eksiklerini tamamlama, raflarını yenileme zamanı gelmiş anlaşılan!

Hunc mundum tipice laberinthus denotat ille. Intranti largus, redeunti sed nimis artus.” Yani, “Bu dünya tipik bir labirent gibidir. Girişi kolay, çıkışı çetindir,” diyordu ihtiyar kör adam ve şöyle devam ediyordu: “Kitaplık kocaman bir labirenttir. Dünya labirentinin simgesi içine girersin, ama dışarı çıkıp çıkamayacağını bilemezsin.” 

 

Tane tane konuşan bu ihtiyar kör adam, Umberto Eco’nun –Latinceden devam ederek söyleyecek olursak– magnum opus’u kabul edilen Gülün Adı romanının kilit karakterlerinden Burgoslu Jorge. Diğer bir deyişle Umberto Eco’nun, Jorge Luis Borges’e gönderdiği selam! Üstelik Eco, söz konusu karakteri labirentvari bir kütüphanenin merkezine yerleştirerek daha da belirgin kılıyordu bu selamı; zaten Gülün Adı’ndaki kütüphanenin ilhamı da, Borges’in o ünlü “Babil Kitaplığı” öyküsüne dayanıyordu. (Bu vesileyle, Eco’yu ve Borges’i buradan bir kez daha anmak isterim.)

 

 

“Evren, (kimileri kitaplık diye anıyorlar) birbirinden engin hava sütunlarıyla ayrılmış, çok alçak parmaklıklarla çevrili, sayısı belirsiz, belki de sonsuz, altıgen dehlizlerden oluşmuştur. Altıgenlerin hangisinden bakılsa uçsuz bucaksız üst katlarla alt katlar görülebilir. Dehlizlerin dağılış düzeni de değişmezdir. Her yanda beşer uzun raftan toplam yirmi beş raf, biri dışında duvarların tümünü kaplamaktadır, rafların yüksekliği, tavandan zeminedir, sıradan bir kitaplığınkini pek aşmaz. Açıktaki kenarlardan biri dar bir geçide, ilk geçidin ve ötekilerin tıpkısı bir başka dehlize açılır.” Bu cümlelerle başlar Borges “Babil Kitaplığı” öyküsüne; “gelmiş geçmiş kitapların tümünün bulunduğu” bir “kitaplık”tır anlattığı... Günümüzün dijital imkanları, günün birinde böylesi geniş, sonsuz bir kütüphaneye ulaşmamızı sağlar mı bilinmez ama mikro ölçekte bir “Babil Kitaplığı”na bir süredir sahiptik aslında. Şimdi de o kütüphanenin eksiklerini tamamlama, raflarını yenileme zamanı gelmiş anlaşılan! Çünkü Kırmızı Kedi Yayınevi, Babil Kitaplığı serisini Türkçede yeniden yayımlamaya başladıklarını açıkladı...

 

Düşsel edebiyatın mücevherleri

 

Babil Kitaplığı, Borges’in çeşitli coğrafyalardan seçtiği/derlediği ve “düşsel edebiyatın mücevherlerini” oluşturan toplamda 30 kitaplık bir seri. Orijinali 1975 ile 1985 yılları arasında yayımlanan bu serinin ardında, aslında Borges kadar, Franco Maria Ricci’nin de payı büyük. Franco Maria Ricci, yirmi yılı aşkın bir süre yayımlanan FMR isimli ünlü sanat dergisinin yanı sıra özel basım kitaplar çıkardığı yayıneviyle de tanınıyor; el yapımı kağıtlara basılmış, ipek ciltlere sahip –gerçek anlamda– özel kitaplar... Ayrıca, Franco Maria Ricci isminin, bir font dolayısıyla da ön plana çıktığını görüyoruz. 1963’te, memleketi Parma’daki kütüphanede Giambattista Bodoni’nin tasarladığı fonta rastlıyor Franco Maria Ricci ve bu keşfinden bir yıl sonra kurduğu yayınevinden çıkan kitaplarda da Bodoni fontunu kullanarak bu mirasın yeniden canlanmasını sağlıyor. Nitekim, Franco Maria Ricci’nin Borges’i bir anlamda ikna ederek ortaya çıkmasını sağladığı Babil Kitaplığı serisi kapsamındaki kitaplarda da yine Bodoni fontunu görüyoruz. (Babil Kitaplığı fikrini iyi ki kabul etmiş tabii ama, Borges’in, Franco Maria Ricci’nin bir başka teklifini reddettiğini de hatırlatalım. Aile evinin arka bahçesinde dünyanın en büyük labirentini oluşturmak isteyen Franco Maria Ricci, bu konuda da yine Borges’ten destek ister ama Borges, dünyanın en büyük labirentinin zaten var olduğunu söyleyerek bu teklifi reddeder. Ama bu Franco Maria Ricci’yi durdurmaz ve gerçekten de rekorlar kitabına giren bir labirent yaptırır evinin arka bahçesine. Bu arada meraklısına not; Borges’e göre dünyanın en büyük labirenti çöldür.) 

 

 

İşte bu fantastik edebiyat dizisi, Mayıs 1998’den itibaren Dost Kitabevi tarafından Türkçede de yayımlanmaya başlamıştı. Hatta bir dönem Güneydoğu Anadolu’da petrol arayan bir şirketin elemanı olarak Türkiye’de bulunmuş olan Franco Maria Ricci, ilk kitap olan Konuk Kaplan’a, serinin Türkçede yayımlanması dolayısıyla bir “editörün mektubu” metni de eklemişti. 

 

Kitapların Türkçe basımlarının heyecan verici yönü, orijinal basımla birebir özelliklerde hazırlanmış olmalarıydı. İnce uzun boyutuyla, kapak tasarımıyla, kullanılan font ve kağıt seçimiyle orijinal İtalyan baskı temel alınarak Türkçeleştirilen Babil Kitaplığı serisi, böylelikle hem Borges’in önsözleriyle güçlendirilmiş içerikleri hem de “nesne” özellikleriyle gerçekten de heyecanla takip edilen bir seri olmuştu. Fakat zamanla, muhtemelen yeni baskıları yapılmadığı için, seri kapsamında yayımlanan kimi kitaplara ulaşmak giderek zorlaştı, hatta bazılarına artık sahaflarda rastlamak bile güç. Dolayısıyla Kırmızı Kedi Yayınevi’nin bu 30 kitaplık seriyi yeniden yayımlayacağını açıklamasının yeni bir heyecan dalgası yarattığını söylemeliyiz. 

 

Kırmızı Kedi, serinin bittiği yerden, Dost’tan son kitap olarak çıkan Borges’in 25 Ağustos 1983 ve Diğer Öyküler’iyle başladı. Borges’in seride önsöz yazmadığı tek kitaptı 25 Ağustos 1983 ve Diğer Öyküler ve şimdi yeniden baskıda görüyoruz ki, bu eksikliği de Enis Batur doldurmuş. Enis Batur’un önsözüyle yayımlanan bu kitabı Léon Bloy’un Sevimsiz Öyküler’i takip etti şimdilik. Yapılan açıklamaya göre de serinin yeniden basımının 2017 sonunda tamamlanması planlanıyor.

 

Fakat bu yeniden basım, nedense, bu sefer orijinal seriden farklı bir tasarımla yayımlanmaya başladı ve açıkçası, bu konuda bir hayal kırıklığının yaşandığını söyleyebiliriz. Telifle ilgili bir anlaşmazlık olabilir ya da maliyet meseleleri bir engel çıkarmış olabilir, bilemiyoruz ama diğer taraftan da yapılan sevindirici bir açıklama var; bu yeniden basımlarda kitapların tümü yeniden gözden geçirilmiş ve hatta bazı kitaplar yeniden çevrilmiş. Gerçekten de Dost’tan çıkan kimi çevirilerin “yetersizliği” dillendirilmişti zaman zaman. Bu da demek oluyor ki, kütüphanelerimizdeki çiftleyen kitapların sayısı Babil Kitaplığı ile daha da artacak. Hem Dost’tan çıkanları hem de Kırmızı Kedi’ninkileri elde bulundurmakta fayda var.

 

 


 

* Fotoğraflar: Tolga Şoran

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.