2000 yılında Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ının 10. Yıl Özel Baskısı’nı elime aldığımda çokça heyecanlandığımı hatırlıyorum. “Mecburen” beyaz renk ağırlıklı kapakla çıkmış ilk baskısına sahiptim ama şimdi, kapkara sert kapaklı haliyle, dokusu daha çok hissedilen kağıdıyla ve üstelik Orhan Pamuk’un önsözü, çizimleri ve elyazısı örnekleriyle birlikte yeniden okuma bahanem olmuştu. Heyecanlanmamın sebebi, Kara Kitap’ın, Orhan Pamuk kitapları arasında benim için özel bir yeri olması değildi yalnızca (evet, farklı her baskısından birer örnek duruyor elimin altında. Ve evet, en son çıkan 2015 özel baskısı da mevcut elbette. “Yayımlanışının 25. yılında esrarı hiç tükenmeyen bu romanın özel bir baskısını” hazırladı Yapı Kredi Yayınları; “Pamuk’un büyük çoğunluğu hiçbir yerde yayımlanmamış el yazması sayfaları, çizimleri, ilk baskıya son anda ekleyip çıkardığı her biri birbirinden ilginç paragraflar, cümleler ile kitabın muamma ve bilmecelerini ortaya çıkaran yazı ve karalamalarıyla.” – Muamma ve bilmece, demişken, Darmin Hadzibegovic’in hazırladığı Kara Kitap’ın Sırları isimli çalışmanın da adını anmadan geçmeyelim), asıl heyecan verici olan, bu baskının bir kapı aralayacağına yönelik inancımdı. Kimi dünya klasiklerinin, yurt dışında örneklerine sıkça rastladığımız “gerçekten” özel baskılarına benzer baskıları Türkçe edebiyatın klasikleri için de niçin yapmayalım!
Şimdilerde de örneğin, Türkçe edebiyatın bir başka klasik eseri, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Beş Şehir’inin yakın bir zaman önce yapılan özel baskısını “karıştırıyorum” benzer bir heyecanla. Büyük boy ve ciltli olarak hazırlanan bu özel baskıda Beş Şehir metnine, Beşir Ayvazoğlu’nun düzeltmeleri, açıklama ve notlarıyla birlikte çeşitli arşivlerden alınmış çok sayıda fotoğraf da eşlik ediyor. Her bir şehrin kendi renginde sayfalarla ayrıldığı, ferah bir tasarımın tercih edildiği bu baskı da, kütüphanenin görünür bir yerine yerleşecek hiç kuşkusuz. (Bu arada, kitabın isminideki iki “ş”nin, kapakta farklı tasarımlarla yer almasının ise biraz gözü tırmaladığını belirtmeliyim.)
Yukarıda adı geçen eserleri de dahil ederek, tasarım konusunda belli bir yol katettiğimiz söylenebilir hiç kuşkusuz. Artık birçok yayınevi kapak tasarımlarını “profesyonel”lere teslim ediyor mesela. Ama özel baskı denince, aklımıza ilk olarak halen ciltli büyük boy kitaplar, ilave metinlerle (önsöz/sonsöz) ya da fotoğraflarla zenginleştirmek geliyor. Oysa klasik kitapların kağıdıyla, cildiyle, fontuyla da biraz “oynamak” münkün. Bu noktada verilebilecek en iyi örnek, sanırım Folio Society’nin kitapları olacaktır.
1947’de Londra’da kurulan Folio Society –neredeyse 70 yıldır– “önemli kitaplar, içeriklerine yaraşır bir tasarımla sunulmalılar,” şiarı doğrultusunda özel baskı kitaplar yayımlıyor. Belli bir tür ya da yaş aralığı gözetmeksizin seçilen kitapları özel kılan, diğer bir deyişle onları birer nesne kitap haline getiren şey; editoryal yaklaşımı, tipografisi, illüstrasyonları, kağıdı, baskısı ve cildiyle bir bütün olarak ele alınmaları.
Örneğin, Folio Society en son, –Frank Herbert’in kültleşmiş bilimkurgu romanı– Dune baskısıyla, tasarım ve reklam alanında önde gelen ödüllerden biri kabul edilen D&AD Ödüllerinde bu yıl “tahta kalem” (bir çeşit bronz madalya diyebiliriz) ödülünü kazandı. Dune’daki illüstrasyonlara imza atan Sam Weber de, ayrıca, Londra’da düzenlenen Dünya İllüstrasyon Ödüllerinde kısa listeye kalmış.
Böylesi örnekler de önümüzde duruyorken, en başa dönüp tekrarlayabiliriz sanırım: Kimi dünya klasiklerinin, yurt dışında örneklerine sıkça rastladığımız “gerçekten” özel baskılarına benzer baskıları Türkçe edebiyatın klasikleri için de niçin yapmayalım! Örneğin Yaşar Kemal’in İnce Memed’i... Evet, Yapı Kredi Yayınları İnce Memed’in dört cildini bir araya getirip Delta serisinden özel bir baskısını yaptı ama burada İnce Memed’i bir seriye dahil etmek değil, İnce Memed’e özel bir baskı yapmaktan söz ediyoruz daha çok. Dokulu bir kağıtla, özgün illüstrasyonlarla, özel bir ciltle, fontla; saklayıp sergilemenin ötesinde kolay okunur da olabilecek bir tasarımla... Örnekler çoğaltılabilir. Mesela Halit Ziya Uşaklıgil’in eserleri artık yazarın ölümünün üzerinden 70 yıl geçtiği için telife tabi değil. Dolayısıyla bir süre önce, farklı yayınevlerinden çok sayıda Aşk-ı Memnu ve Mai ve Siyah baskıları yapıldı. Farklı kapak tasarımları, farklı editoryal yaklaşımlar gördük bu baskılar arasında ama “gerçekten” özel bir baskıyı da hak etmiyor mu Aşk-ı Memnu ya da Mai ve Siyah?
Yeni yorum gönder