Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Nobel edebiyatının inceliği mi, bilimkurgunun popülerliği mi?




Toplam oy: 1205
Doğduğu topraklarda kendisine yer bulamayan ince ruhlu insanların göçerek oluşturduğu Kanada’dan kim bilir daha nice yazarlar çıkacaktır.

Öncelikle Britanyalıların, sonra Amerikalıların ve nihayetinde dünyanın her tarafından insanın göçtüğü, ABD’nin kuzeyindeki ikinci yeni dünya, NATO’nun iletişim merkezi (Marshall McLuhan’a da çok şey borçlulardır herhalde), ABD’nin mülayim tersi, bir zamanların Nova Scotia’sı, Alice Munro sayesinde Nobel’lenmiş, ama Margaret Atwood sayesinde de daha popüler okurların haritalarına kazınmış, benim için bir gizem ülkesi Kanada.

 

Kanada bu sene edebiyatın parladığı bir ülke olduysa, bunda Ontario’dan Alice Munro’nun büyük payı var. Neredeyse sadece öykü yazmış, seksenini devirmiş bir dişi çınara, tam da yazından emekli olmaya karar verdiği senede, Nobel Edebiyat Ödülü’nün layık görülmesi şık bir hareket oldu ve biz okurlara öykünün, incelikle örülen minyatür evrenin değerini hatırlattı.

 

Ayrıca domestik bir yaşamın, ailenin, arkadaşların, sevgililerin inceliklerini okumaya çağrı oldu. Tesadüfen Munro’nun edebiyatını daha iyi tanımak için edindiğim 2006 baskısı The View From Castle Rock adlı öykü kitabı da, İskoç göçmeni atalarının peşinden Munro’nun yaptığı araştırmalardan hareketle yazdığı öykülerden oluştuğu için, neredeyse derebeylik topraklarından yeni dünyaya göçen çoban/şairlerden hareketle Nova Scotia’nın kurulması hakkında bol bol okuyup araştırma yapma imkanı da buldum. Doğduğu topraklarda kendisine yer bulamayan ince ruhlu insanların göçerek oluşturduğu Kanada’dan kim bilir daha nice yazarlar çıkacaktır. Mesela, her ne kadar Japonya’daki tsunami felaketi sonrasında kurgulanmış A Tale For The Time Being’le Booker adayı olsa da, Japon melezi Kanadalı yazar Ruth Ozeki... Munro’nun öykülerinde sergilediği zarafeti, Ozeki de sergiliyor.

 

 

Bilimkurgu, alternatif distopyalar, twitter yıldızlığı

 

Ama benim gönlüm, 21. yüzyılda kendisini neredeyse tamamen bilimkurguya, alternatif distopyalara, twitter yıldızlığına kaptırmış Toronto’dan Margaret Atwood’a daha dönük. 2003’te Türkiye’de Antilop ve Flurya adıyla tanınan distopya üçlemesine başlayan Atwood’un, nihayet ikinci kitabı Tufan Zamanı Dilek Şendil çevirisiyle Doğan Kitap’tan yayımlanırken, üçüncü kitabı Maddadam’ı da İngilizce baskılarından okuma imkanı bulabildik. Bildiğimiz dünyanın bu üçlemede girdiği haller, hem bilgisayar tabanlı popüler kültürün kabalığını hem de Kanada’nın incelikli ruhunu yansıtan, ilginç bir melez yapıt aslında. Düz bilimkurgu yazarlarının çok daha kolay ve okunabilir şekilde anlattıkları meseleleri, Atwood, kendine özgü bir edebiyatla ele alınca, beynimizin hem entelektüel kısmı hem de sanatsal kısmı hayli hayli çalışmaya başlıyor. Kendi ülkelerinde hüsrana uğramış devrimcilerin, radikallerin, alternatif hayatı hayal edenlerin göçtüğü Kanada’nın, bir de koloni geçmişi eklenince, Atwood’un dünyasındaki ilginç tipleri oluşturduğunu söyleyebiliriz: Bilimsel gelişmelere, dinsel dinginliğe, doğaya dönüklüğe, cinsel özgürlüklere, sömürüden hoşnutsuzluğa sahip karakterlerin, dünyanın yıkımı ve yeniden yapımı sürecinde yaşadıkları, bizim gibi eski dünyanın göbeğinde yaşayan okurlara bile bir kıyamet provası yaptırabiliyor.



 

 

* Görsel: Brenda Clews

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.