Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Okurunu “Bencil”Leştiren Bir Şair: Cemal Süreya




Toplam oy: 133
Şair ve yazarların birbirlerine imzaladıkları kitaplar, okurlarına imzaladıklarından daha kıymetlidir. Sadece maddi bir kıymet değildir bu. Manevi bir yanı da vardır işin. Çünkü imzalanan kitaplara bakarak dönemin edebiyat evrenine girmiş gibi olursunuz. Tartışmalar, atışmalar, sevgiler, nefretler, küslükler, derin dostluklar bu imzaların gölgesine saklanırlar. Bu köşemizde bundan sonra sahafiye değeri olan imzalı kitapların peşine düşeceğiz birlikte.

Cemal Süreya, şiire başladığım yıllarda en çok okunan şairlerden biriydi. Bunda biraz da şiirlerinin her kuşakta ayrı ayrı yorumlanmasına yol açacak derecede çok sesli olmasının ve renkli kişiliğinin de payı var. Yine de Cemal Süreya doksanlı yıllarda özellikle şiire ilgi duyanların çok etkilendikleri bir şairdi. Şimdilerde ise “her boydan” okurun ilgisini çekiyor, kitapları baskı üstüne baskı yapıyor. Döneminde zorluklar çekmiş, şiirini, Türk şiirine karşı yönelttiği eleştirel düşüncelerle kurmuş bir isim bugün çok rahat bir şekilde “aşk şairi” olarak adlandırılabiliyor. Oysa Cemal Süreya’nın İkinci Yeni’de kurucu bir etkisi vardır. Bu kurucu etki, aslında İstanbul’daki hâkim “edebiyat sınıfı”na karşı bir etkidir de. Garipçilerin yazdığı şiiri “yoklamak” için çıkılmıştır yola. İstanbul’daki hâkim sınıfın, yani Nurullah Ataç’ın, Sabahattin Eyüboğlu’nun arkasında durduğu Garip’i önce “yoklamış” ardından da dönüştürmüştür İkinci Yeni.

 

Ece Ayhan, bu anlamda Mülkiyeli üç şairin Türk şiirine enteresan bir “sivillik” getirdiğini söyler. Bu üçlü; Cemal Süreya, Sezai Karakoç ve Ece Ayhan’dır. Üçü de Mülkiyeli’dir ama mülk sahibi değildir. Ece Ayhan, sivillik iddiasını şiirinden hayatına kadar sergileyebilmiş bir isim. Sezai Karakoç’un da İkinci Yeni’de kurucu etkisi çok büyük ama bir yere kadar. Çünkü Karakoç İkinci Yeni’nin periferisinden çıkarak kendi kurduğu Diriliş düşüncesinin şiirini yazmıştır. Karakoç’un bu şiirleri İkinci Yeni’nin dünyasına zıt bir yerdedir. Metafiziktir her şeyden önce.

 

Cemal Süreya ise İkinci Yeni’nin kalbidir. Bir jesti vardır şiirlerinde. O şiirleri okuduğunuzda başka bir ses duyarsınız. Acayip samimi, acayip zekidir. Öte yandan bir yer altı nehri gibi usul usul bir acı tat bırakır insanda. Okundukça çoğalmaz onun şiirleri, okudukça saklamak istersiniz. Sadece size ait olsun istersiniz. Cemal Süreya’nın bencil bir okuru vardır demem bundan. Bütün şiirleri tek bir insana yazılmış gibidir. Okuyan herkes şiirlerin kendisine yazıldığını duymak ister. Bir şairin okurunu “bencilleştirmesi” çok kıymetlidir. Gelin Cemal Süreya’nın kitaplarını Fethi Naci’den Hüseyin Cöntürk’e, Sait Maden’den Edip Cansever’e nasıl imzaladığına birlikte bakalım:

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.