Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Şaraba ve şiire ihtiyacımız var




Toplam oy: 1375
45 yıl önce bugün aramızdan ayrılan Jack Kerouac şöyle yazmıştı bir defasında: "Kötü bir niyetim yok. Sadece başka bir dünyaya gitmek istiyorum ben."

Jack Kerouac, Allen Ginsberg ve William S. Burroughs, tarihteki en önemli karşı kültür hareketlerinden biri olan Beat Kuşağı’nın en önemli temsilcileri olarak öne çıkıyorlar. 45 yıl önce bugün aramızdan ayrılan Kerouac ise bu başkaldırıya, Yolda adlı kitabında ABD’deki siyasal, toplumsal ve ekonomik düzene gösterdiği tepkiyle öncülük ediyor. Kerouac’ın olağanüstü tutkusunu Yolda’nın yazım aşamasından ve biçimsel özelliklerinden anlayabiliriz. Onun adını duymamıza vesile olan ve yedi yıl süren bir yolculuğun ardından kaleme alınan Yolda üç haftada yazılmıştı. Kerouac, üç hafta boyunca hiç ara vermeden, olabildiğince uyanık kalarak, seyahati sırasında yaşadığı olayların ritmine ve heyecanına sadık kalarak yazdığı Yolda’yı yayımlatmak için altı yıl beklemişti.

 

Allen Ginsberg ve William S. Burroughs gibi isimlerle üniversite yıllarında tanışan Kerouac’ın yazınında, cazdaki soluklanışları ve ona esas ivmesini kazandıran esleri görmek mümkün. Gingsberg Beat Kuşağı’nın ayırt edici anlatım biçimlerinden biri olan ve Kerouac’ın eserlerinde, özellikle de Yolda'da görülen doğaçlama tekniğini açıklarken, “İlk düşünce en iyisidir,” diyerek Beat’in önemli içselleştirmelerinden biri olan Zen Budizm felsefesine de atıfta bulunmuştu. Beat kapsamındaki şiirlerin ritmleri, dize uzunlukları ve ölçülerinin de Avrupa kurallarından çok uzak olduğunu ve yine bu noktalarla caz müziğiyle kol kola bir evrimleştiğini söylemek gerekir.

 

Beat’in ve Ginsberg çizgisindeki Kerouac’ın bu biçimlenişini daha yakından görmek isteyenlere, yine Yolda’yı ve bu kitabın tam da nazım karşılığı diyebileceğim Ginsberg’in Uluma şiirini birlikte okumalarını önerebilirim. Elbette, gözleriniz bunları okurken, kulaklar da Charlie Parker ve Lester Young doğaçlamalarını duymak isteyecektir. Kerouac, Lester Young’ı Ginsberg’e dinleten ilk kişi olmakla kalmamış, aynı zamanda Yolda kitabını okuyan Bob Dylan gibi bir efsaneye “Hayatımı değiştirdi; tıpkı herkesin hayatını değiştirdiği gibi,” dedirtmiştir.

 

Yürürken söylenmiş bir caz parçası

 

Kerouac’ı daha yakından tanıyabilmek adına mutlaka ele alınması gereken Yalnız Gezgin Ayrıntı Yayınları mutfağından çıkıp geçen yıl okuyucularla buluştu. Dünyayı evi olarak gören ve sınırların-anayurtların kutsallığına inanmayan biridir Kerouac. Neden yol imgesine ve yolun kendisine bu kadar bağlı olduğu bu kitapla birlikte daha iyi anlaşılacaktır.

 

 

Gezgin adlı bir gemiyle Meksika’dan Bombay’a, New York’tan Kalifornia’ya, Marsilya’dan Kahire’ye uzanan bir yolculuğa, Batı dünyasının nasıl bir yanılsamada ve tembellikte boğulduğuna, işçi sınıfının her gün vermek zorunda olduğu çetin mücadelelere ve hiçbir şeye inanmadan yaşamayı başarabilen insanlara tanıklık ediyoruz. Yalnız Gezgin’in otobiyografik dokusunda Kerouac’ın düşünsel yolculuğuna da şahitlik etmek mümkün. Bu yolculukta yazarın hem iç dünyasındaki dönüşümlerin, hem de dış dünyasındaki gözlemlerinin paralel ilerlediği görülüyor. Her haliyle, Yalnız Gezgin kitabını hem kurmaca bir otobiyografi hem ustaca kaleme alınmış bir seyahat kitabı olarak ele alabiliriz. Kerouac gibi düşünürsek, yürürken söylenmiş bir caz parçası da diyebiliriz bu kitap için.

 

Kerouac, başından geçenleri anlatırken Yolda kitabında olduğu gibi yine doğaçlama tekniğini kullanıyor. Bunu tercih etme sebebi, daha önce olduğu gibi yine kişilerin, olayların, hislerin ve mekanların ritmini, heyecanını ve gerçekliğini korumak istemesi. Kerouac okuyucularının alıştığı üzere, bunları yapabilmek adına dilbilgisi kuralları ve noktalama işaretlerine dikkat edilmez, metnin kesintiye uğraması önlenir.

 

Kerouac, her zaman yoluna çıkan her şeye dokunuyor ve bir ressam edasında dünyayı gözlemliyor. Bu dünyayla yetinmiyor, başka dünyalar düşlemekten ve aramaktan hiç geri durmuyor; yaşamak için yazıyor ve yazmak için daima yolda olmak istiyor. Yola çıkmak için gemiye ihtiyaç duymayan bir yazardır Kerouac ve başkaldıran ruhu her zaman olduğu gibi şiirinde kendini göstermektedir: “Öylece ölüp gidemeyiz, en azından şaraba ve şiire ihtiyacımız var.”

 

 


 

 

* Görseller: Philipp Banken, Mr. Esgar

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.