Kitabın dili, anlatım tarzı, tarih ve günümüzü mizahi bir dille harmanlama başarısı yanında güçlü bir kurguya sahip olması Buz Canavarı’nı çocukların gözünde beğenilir kılmaya yetiyor. Ancak pedagojik kaygıları olan, kötü diye nitelendirdikleri kelimelerle çocukların karşılaşmasını istemeyen ebeveynlerin itiraz edeceği hususlar var kitapta.
Tarihî bir dönemi olağanüstü bir hikâye ile buluşturmak elbette macera seven her çocuğun ilgisini çeker. Hele bu tarih tam olarak 1899 yani 1900 yılının hemen öncesinde olursa daha da ilgi çekici bir hâle gelebilir. İşin içine soyları tükenmiş olan bir mamut, kötü şöhretli Yapışkan Parmaklar Çetesi, sakar bir müze bekçisi olan kadın, çatlak bir profesör, tahta geçişinin altmış ikinci senesini kutlayan Birleşik Krallık’ın hükümdarı Kraliçe Victoria’yı ve Londra sokaklarında yaşayan yetim kız çocuğu Elsie’yi de dahil edince bir roman için ortam sağlanmış olur. İngiltere’de çok okunan yazarların başında gelen David Walliams kendine özgü tarzıyla yazdığı Buz Canavarı ile çocuklar için maceralı bir atmosfer sunuyor. Yazarın yayımlandığında tam yüz hafta listelerin başından inmeyen kitabı Büyükbaba’nın Müthiş Firarı’ndan sonraki son kitabı bu.
Adı sık sık ünlü yazar Roald Dahl ile karşılaştırılan yazar için bu kitabın onun Matilda’sı olduğunu söylemek herhalde yerinde olur. Çocukların çok seveceği bir tarzda ve rahat okunabilir şekilde tasarlanan bu hacimli kitaba usta çizer Tony Ross’un fırça darbelerinin katkısı oldukça fazla elbette. Kitaptaki bütün karakterlerin komik tiplemeleri kitabı daha çekici kılmaya yetiyor.
Romanın konusu kısaca şöyle: Bir yetimhanenin kapısına bırakılan Elsie isimli kahramanın kendini Doğa Tarihi Müzesi’nde bulması, oraya Kuzey Kutbu’ndan donmuş halde getirilen ve nesli tükenen bir mamutla karşılaşmasını anlatıyor. Elsie’yi mamuta karşı arkadaşça bir sevgi besleten şey ise onun da kendi gibi yalnız ve evsiz olduğunu hissetmesi elbette. Bu donmuş mamutu ilk gördüğünde onu arkadaşı olarak kabul eden küçük kız, müzenin temizlikçisi olan Dotty, yıllar önce müzenin saygıdeğer bir bilim insanı olan ama deney yaparken neredeyse müzeyi havaya uçurmaya yaklaşan bir talihsizlik yaşayan Profesör ve Yapışkan Parmaklar Çetesi’nin yardımını alarak mamutu ait olduğu Kuzey Kutbu’na geri döndürmeye çalışıyor. Romanın çocuklar için heyecanlı kısmı tam burada ve mamutun canlanmasıyla başlıyor zaten.
Bazı yerleri canavarca bulabilirsiniz
Kitabın dili, anlatım tarzı, tarih ve günümüzü mizahi bir dille harmanlama başarısı yanında güçlü bir kurguya sahip olması Buz Canavarı’nı çocukların gözünde beğenilir kılmaya yetiyor. Ancak pedagojik kaygıları olan, kötü diye nitelendirdikleri kelimelerle çocukların karşılaşmasını istemeyen ebeveynlerin itiraz edeceği hususlar var kitapta. Elsie’nin ve kötücül çetenin yaptıkları hırsızlıklar, büyüklerin acımasız söylem ve davranışları bu kaygıları taşıyan ebeveynler için biraz ürkütücü gelebilir. Ama kitaptaki maceranın günümüzden yüz yirmi yıl önce yaşandığını ve o dönem içinde değerlendirilmesi gerektiğini de unutmamak lazım. Bu kitabın bir İngiliz yazar gözüyle yazıldığını ve batı değerleri ile bizim normlarımızın ayrışan pek çok yönünün olduğunu da kabul etmek gerekir. Sonuçta bu bir edebiyat kitabı, pedagojik ve eğitim kitabı değil. Ayrıca bu mizahî çocuk dilinin ebeveynler tasvip etmese de çocukların çok sevdiği de başka bir gerçeklik. Yine de on yaş üstü çocukların okumasının daha doğru olacağını düşünüyorum.
Yazar David Walliams bu kitapla İngiliz tarihini çocuklara öğretmeyi amaçladı mı bilmiyorum ama kitabı okuyup bitirince dönemin İngilteresi hakkında pek çok fikre de sahip olmanız kaçınılmaz. Sanırım bu kitaptan bizim kendi tarihimizi çocuklara edebiyat diliyle öğretmek için alacağımız dersler var. Çocukların bu kitaptan alacağı derslerin başında ise zor ve hiçbir şeyin öngörülemediği dünyada yollarını nasıl bulacakları geliyor. Arkadaşlık, aile ve doğru bulduğunuz şeyler konusunda mücadele vermenin değiştirici gücüne vurgu yapıyor Buz Canavarı. Soğuk kalpleri çözen bir anahtar sunuyor çocuklara.
Bakın Kim Geldi ?
Okul öncesi çocukların hem resimlerine hem anlatılan olaylara hem de çizimlerine bayılacağı bir kitap bu. Nehir olduğundan haberi bile olmayan bir nehire gelen meraklı ayının nehre yuvarlanmasıyla başlıyor bu ilginç masal. Ve ayıya yine hiçbir şeyden haberi olmayan bir kurbağa, kaplumbağa, kunduz, rakun, ördek katılıyor büyük bir şelaleye doğru sürüklenirken. Kimi güçlü, kimi meraklı, kimi bilgili, kimi korkak, kimi cesur olan ve birbirlerinin farkında olmayan bu hayvanlar nehirde buluşarak birbirlerini fark ediyorlar. Sade ve sürükleyici bir anlatıma sahip bu kitapbütün küçük okurlara tavsiye olunur.
Yeni yorum gönder