Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Sizin babanız hiç kitap yazdı mı?




Toplam oy: 935
Batmakta olan bir dünyada, piyasada ayakta kalabilecek bir edebiyat evreni için, haydi hepimiz kıyıda köşede, buhranları içinde yazmaya çalışan bir akraba aramaya başlayalım!

Bir yazar, genellikle tek başına kurar dünyasını, sonra o dünyada yazdıkça yazar ve ortaya çıkardığı yapıtlar yayın piyasası üzerinden okura sunulur. Uzunca bir süredir, yayın piyasasına başvurmaksızın, bir yazar yazdıklarını metalaştırıp hayatını bu yolla kazanamıyor. Artık parti yazarı da kalmadı pek, birtakım kudretli kişilerin desteklediği yazar cinsi de... Varsa yoksa piyasa, alternatifi ise kendi çapında dönen birkaç Don Kişot... Metinler yazardan okura, farklı biçimlerde kitaplaşarak -şimdilerde görsel işitsel prodüksiyonlar haline gelerek- ulaşıyor. Bir bakıma ticari saadet zincirleri oluşuyor bazı yazarların yapıtları etrafında. Yalnızken kurdukları dünyalar, kapsanan her kişiyle birlikte, daha da büyüyen oyun balonları misali genişliyor, her yeri kaplamaya başlıyor. Edebiyatın bu saadet zincirlerinde alan da mutlu, satan da. Belki sadece yazar, buhranlarıyla başa çıkamamaktan ya da başlangıçta kendisine verdiği sözlere ihanet ettiğine ilişkin hissin yarattığı suçluluktan dolayı, kendisini pek mutlu hissetmiyor. Ama sağlığında ilişkileri nasıl olursa olsun, mirasçıları yazarın ölümünden sonra kendilerini talihli sayıyorlar. Yazarın yaşam ve üretim süreçlerinde yaşadığı buhranlar, çevresindekilere çektirdikleri, ölümünden sonra kimileri için adeta bir talih kuşuna dönüşüyor. 

 

Mesela; fantastik dünyanın kurucularından, ömrünü İngiltere'nin nemli üniversite binalarında araştırma yaparak geçirmiş, kendisine ayırdığı zamanlarda kah çocuklarına masallar anlatmış kah kendi kurgusunun peşinden giderek romanlar yazmış bir profesör -J. R. R. Tolkien-, emekliliğinden 1973’teki ölümüne kadar gittikçe artan şöhretin tadını az da olsa çıkaracaktır. Kültür endüstrisinin gelişmesiyle, edebiyatın sinemaya, televizyon yapımlarına, o dönemde bu kadar büyüyeceği hayal bile edilemeyecek masaüstü oyunlarına ve dijital dünyaya yayılmasıyla, muazzam bir telif payı oluşacak ve bunu da mirasçıları, en çok da Orta Dünya'yı hem tanıtan hem de özel bir ansiklopediyle genişleten oğlu Christopher Tolkien mutlulukla karşılayacaktır. Her ne kadar kimi zaman torun Simon Tolkien gibileri büyük yazarın dünyasının yanlış yorumlandığıyla ilgili itirazlarda bulunsa da... Filmler, oyunlar, kitaplar derken, Tolkien "işletmesinden" son yıllarda sürpriz metinler de çıkıyor, fantazyanın atasının notları arasında bulunan, yayımlanmamış metinler, okurlara sunuluyor; ağustos ayında yayımlanan The Story of Kullervo gibi...

 

Durmadan genişleyen evren

 

Bilimkurgu yazarı Frank Herbert'in 1950'lerin sonlarında kumullar ve dünyanın çölleşmesi meseleleriyle ilgili yaptığı bir gazetecilik çalışmasından sonra, Ortadoğu’daki çatışmalı dünyanın da etkisiyle beş yıl boyunca araştırarak 1965’te yayımladığı Dune romanı, ekolojik hassasiyetlerin fantastik edebiyata yansıdığı ilk metinlerden biri olurken, zamanla iktidar mücadeleleri üzerine neredeyse gerçek dünyanın fantastik bir yansıması olarak umulmadık bir popülarite kazanır; Hugo ve Nebula ödüllerini alır ve Herbert için sonraki yıllarda beş romanla genişleteceği bir evren anlamına gelir. Üstelik Dune evreni, Orta Dünya gibi, hem bilgisayar oyunları hem de sinema-televizyon yapımlarına sıçrayacak muazzam bir evrendir ve 1986’da Frank Herbert’in ölümü bile bu evrenin genişlemesini durduramamıştır. 1990’ların sonundan itibaren oğlu Brian Herbert, yanına profesyonel bilimkurgu yazarı Kevin J. Anderson’ı da alarak, öncesi ve sonrasıyla yeni Dune romanları yazmaya koyulur. Durmadan genişleyen, yeni detaylar eklenen, tarihin durmadan değiştiği, anlatının çeşitlendiği bu sonraki kitaplar bazı okurları heyecanlandırsa da, elbette en çok mirasın işletilmesinden doğrudan kâr sağlayan oğul Herbert’le yayıncılara fayda sağladı.

 

Geçtiğimiz aylarda Alzheimer’a bağlı dereceli bir gerileme neticesinde erken vefat eden Terry Pratchett da, ardında devasa bir fantastik dünya bırakan yaratıcılardan biriydi. 1983’teki ilk romandan ölümüne kadar tam 40 romanla geliştirdiği Disk Dünya serisi, pek çok kuşağın çocukluğundan itibaren raflarına yerleştirdiği muazzam bir yayın faaliyeti olmuştu. Disk Dünya evreninin kurulmasıyla işletilmesi eş zamanlı olduğundan, rahmetli Pratchett’ın kontrolünde her türden kültür alanına sıçranmış, televizyon yapımları, masaüstü ve bilgisayar oyunları, çizgi romanları, tiyatro prodüksiyonları, radyo skeçleri vb pek çok yapımla bu evren hayalden gerçeğe taşmıştı. Bu açıdan Pratchett ailesine ait Disk Dünya "franchise"ının yeni kitaplarla sürdürülmesi hiç kimseye garip gelmeyecek, hatta arzu edilir bir durum haline gelecekken kızı Rhianna beklenmedik bir açıklama yaptı. Buna göre, babasının yazdığı son (41.) Disk Dünya romanı The Shepherd’s Crown geçtiğimiz ağustos ayında yayımlandı ve bir daha ne kendisi (Rhianna) ne de bir başka yazar Disk Dünya evreninde geçen bir roman yazamayacak, babasının tasarladığı dünyaya “saygı” duyulacaktı. Elbette yan eserlerin prodüksiyonunu durdurma gibi bir niyeti yoktu Rhianna’nın; ama romanların yazımının babası için özel bir faaliyet olduğunu ve babasının anısına saygısızlık yapmak istemediğini belirtiyordu. Oyunlarla, filmlerle, bir bakıma hayran yapıtları olarak görülebilecek başka türden metinlerle bu evrenin genişleyeceğinden emin olabiliriz; ama anlaşılan 42. bir Disk Dünya romanı olmayacak. (Birkaç yıl sonra sürpriz bir şekilde bir bilgisayar dosyasından babasının taslaklarını Christopher Tolkien gibi Rhianna da bulmazsa elbette... Zamanın ne getireceğini bilebilir miyiz!)

 

Yazarın mirasının işletilmesi fantastik edebiyatta daha ticari bir çehreye bürünürken, sanmayalım ki insanın iç dünyasını deşen edebi eserler de benzer yaklaşımlara sahne olmuyor. Akla Sylvia Plath’tan Salinger’a, Stieg Larsson’dan Bolaño’ya pek çok örnek geliyor. Sadece akrabalar da değil, yakınlarda Kafka’nın tüm metinlerini kendi müzelerinde toplamak için girişimde bulunan İsrail gibi, neredeyse bir halkın nemalanmak istediği miraslar bile söz konusu olabiliyor. Batmakta olan bir dünyada, piyasada ayakta kalabilecek bir edebiyat evreni için, haydi hepimiz kıyıda köşede, buhranları içinde yazmaya çalışan bir akraba aramaya başlayalım!

 

 


 

* Görsel: Dilem Serbest

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.