SİNEMA EDEBİYATTAN VAZGEÇEMİYOR
Yönetmen Spike Lee’nin eylülde gösterime giren son filmi “BlackKkKlansman” bir kitap uyarlaması. Ku Klux Klan’ın yerel bir koluna siyahî bir polis dedektifi olarak sızan Ron Stallworth’un 2014’te yayınlanan hatıraları bu sene filme dönüşen kitapların ilki değil; oldukça kalabalık bir uyarlama listesinin son örneği. Bu son örneği de katarsak son bir yılın sinema prodüksiyonlarının edebiyat uyarlamaları açısından oldukça bereketli geçtiği söylenebilir. Ancak beyaz perdeye ya da TV dizisine uyarlanan edebiyat eserleri çoğu zaman kitabının gölgesinde kalır. Perdedeyken okuyucusuna aynı lezzeti vermez, hatta okurlar tarafından sığ kalmakla suçlanır. Sıkı edebiyat okurlarının uyarlama filmlere mesafeli ve temkinli yaklaştığı bilinir. Neticede detaylı bir olay örgüsünü ve özenle dokunmuş karakterleri sinemanın anlatı diline tercüme etmek kolay iş olmasa gerek. Bazılarınınsa sinemada edebiyat uyarlamalarına karşı radikal tavır takındığı, hatta ön yargılı şekilde sevmediği bilinir. Romanlardan uyarlanan filmlerden nefret eden ve onları edebiyatın sırtından geçinen parazitlere benzeten Wirginia Wolf gibi… En tehlikelisi ise yazarları hayattayken yapılan kitap uyarlamalarıdır kuşkusuz. Zira bir yazarın uzun emeklerle tasarladığı romanının iki saatlik bir filme dönüşmüş halinden tatmin olmasını beklemek beyhude gibidir. Beyaz perdede büyük başarı elde etmiş edebiyat uyarlamaları için bile geçerli bu durum. Örneğin Stephen King, Stanley Kubrik gibi usta bir yönetmenin Jack Nicholson gibi dev bir yorumcu ile çektiği çok beğenilen Shining’in (Cinnet) kitabını katlettiğini açıkça belirttir. Forrest Gump filminin sinemadaki başarısına rağmen Winston Groom hayal kırıklığını devam romanında şu sözlerle ifade eder: “Hayatının hikâyesini hiç kimsenin film yapmasına izin vermeyeceksin.” Guguk Kuşu’nun 1976’daki bol Oscar’lı başarısına rağmen Ken Kesey, romanının Milos Forman yönetmenliğindeki uyarlamasını bir kere bile izlemediğini yıllar boyu övünerek anlatır.
UYARLAMA FURYASI
Bununla birlikte film yapımcıları ve yönetmenler kitap uyarlamalarını bugüne kadar hep sevegeldi. Son bir yıl içinde sinema filmine dönüştürülen romanlara bakılırsa bu durumun günümüzde de değişmediğini kolaylıkla söylemek mümkün. Son bir yıllık süreçte gerçekleştirilen uyarlamaların listesi hayli kabarık: Jason Mathews’un romanı “Kızıl Serçe”, Madeleine L’Engle’in bir çocuk kitabı olan “Zamanda Kıvrılma”, Becky Albertalli’nin Love, Simon filmine dönüşen romanı “Simon Homo Sapiens’e Karşı”, Ernest Cline’ın yazdığı “Başlat”, Maria Sempele’nin “Neredesin Bernadette?”romanı, Alexandra Bracken’in best seller romanı “Karanlık Zihinler”, Stieg Larsson’un roman serisini ölümünden sonra sürdüren David Lagercrantz imzalı “Örümcek Ağı’ndaki Kız”, Walter Dean Myster’ın korku romanı “Canavar”, Sylvia Plath’tan “Sırça Fanus”, Beatrix Potter’ın çocuk kitabı “Tavşan Peter”, E.L. James serisinin son romanı “Özgürlüğün Elli Tonu”, Jeff Vandermeeer imzalı “Yok Oluş”, David Levithan’ın iki kitaptan oluşan serisinin ilki olan “Her Gün” son bir yıl içinde beyaz perdeye uyarlanan ya da gösterime giren filmler arasında en fazla göze çarpanlar. Bunlara geçtiğimiz iki ay içinde katılan yeni uyarlamaları da katabiliriz: Ian McEwan’ın 2015’te yayınladığı “Çocuk Yasası” bu yaz Richard Eyre yönetmenliğinde Emma Thompson’un başrolünde “My Lady” filmine uyarlandı. Yine Ian McEwan’ın “On Chesil Beach” romanı Dominic Cook’un yönettiği aynı adlı filme uyarlandı ve ağustosta gösterime girdi. Fransız yazar Collette’in hayatından kesitlerin aktarıldığı “Collette” ise bir uyarlama olmasa da ünlü bir yazarın portresini gündeme getiren bir film olarak geçtiğimiz haftalarda vizyona girdi. Suudi yönetmen Hayfa El Mansur’un, Frankenstein’ın yazarının portresini yansıttığı filmi Marry Shelley de bu kategoride sayılabilir. Bunlara son olarak, oyuncu Maggie Gyllenhaal’in filmleştirmek istediği Elena Ferrante’nin “Kayıp Çocuk”unu ekleyebiliriz. Bu kabarık listeye Ray Bradbury’nin bu yıl tv dizisi olarak çekilmeye başlayan Fahrenheit 451’i gibi birçok tv uyarlamasının dâhil olmadığını da ekleyelim.
KİTAP UYARLAMASI GİŞE GARANTİSİ Mİ VERİYOR?
Roman ve hikâyeler film yapımcılarının kolay kolay vazgeçemediği bir kaynak teşkil eder. Ne de olsa ortada test edilmiş ve okuyucudan gördüğü ilgi belli olan bir roman, öykü ya da biyografi bulunmaktadır. Buna yazarın şöhreti ya da popülaritesi de eklendiğinde pastanın üstündeki çilek kadar dayanılmaz olduğu açıktır. Ortada böyle hazır ve bilinen bir eserin varlığının cazibesi inkâr edilmese de film yapımcılarının edebiyat uyarlamalarına olan ilgisinin “tamamen duygusal” bir başka gerekçesi daha var. Britanyalı editörlerin sendikası Publishers Association’ın (Yayıncılar Birliği) bu yaz yaptırdığı bir araştırmanın sonuçları bu ilginin nedeninin net olarak açıklıyor ve rakamlarıyla ortaya koyuyor. Buna göre bir romandan uyarlanan bir film demek gişe geliri garantisi anlamına geliyor. Araştırmaya göre dünya çapında roman uyarlaması bir film Box Office listesinde orijinal senaryodan çekilen filmlere göre ortalama yüzde 53 daha fazla kazandırıyor ve uyarlama film başına ortalama 91 milyon dolar daha fazla getiri sağlıyor. Aynı araştırma sinema filmleri dışında edebi bir eserden esinlenen tv dizileri ve tiyatro oyunlarının da daha başarılı olduğunu gösteriyor. Ancak sinemada çoğu zaman en büyük hasılatları elde eden süper kahraman çizgi roman uyarlamalarını da bu kategoride değerlendiriyor.
JAPON BAYAN SHERLOCK HOLMES
Romanların ve kahramanlarının sinema ve televizyona esin kaynağı olmasından bahsetmişken bu bağlamda film ve dizi sektörü için her devirde uyarlama ve çeşitlemeleriyle bereketli bir kaynak olan Sherlock Holmes’ü es geçmemek gerekiyor. Tabii ki güncel bir vesile ile... Sir Arthur Conan Doyle’un dâhi dedektifi bu yıl bir kez daha televizyon dizisine uyarlandı. Ünlü dedektif bu defa Japonya’ya taşındı, üstelik Japon bir kadın karakter olarak... HBO televizyon şirketinin Asya’da faaliyet gösteren kolu HBO Asia’nın Sherlock Holmes’ten esinlenerek çektiği 8 bölümlük “Miss Sherlock”un ilk sezonu bu yaz sonuna kadar Asya ile sınırlı kalmak üzere yayınlandı. Sherlock Japon olur da Dr. Watson durur mu? Miss Holmes’u Yuko Takeuchi’nin üstlendiği dizide Dr. Watson’u da bir başka Japon kadın oyuncu Wato Tachibana canlandırdı.
Uzun sözün kısası film yapımcıları edebiyattan, kitaplardan, çizgi romanlardan kolay kolay vaz geçecek gibi görünmüyor.
YENİ SÜPER KAHRAMANLAR
Süper kahraman demişken, sinemanın vazgeçemediği edebiyat ürünleri içinde başköşeyi belki de çizgi romanlara, özellikle süper kahramanlara vermek gerekiyor. Hususiyetle astronomik gişe gelirleri dikkate alındığında… Batılı çizgi romanlarla büyüyen bir kuşağın temsilcileri olarak biz de babalarımız gibi çoğunlukla beyaz-anglosakson-protestan tiplemesine uygun çizgi roman karakterleri ve süper kahramanlarla muhatap olduk. İster Amerikalı, ister Afrikalı, ister vahşi, isterse başka bir galaksiden gelmiş olsunlar bu kahramanların başlıca özelliği tipik Batılı beyaz adam suretiyle uyumlu olmalarıydı. Ancak son yıllarda çizgi roman kahramanları ve özellikle süper kahramanlar arasına yeni renkler ve yüzler de katılmaya başladı. Irkçı ve zenofob hareketlerin yükseldiği Batılı ülkelerde siyahîlerin başkaldırısından ancak on yıllar sonra siyahî erkek ve kadın süper kahramanlar ortaya çıkmaya başladı. İslamofobinin yükselişine paralel olarak ilk Müslüman süper kahraman ve göç dalgası ile birlikte Afgan göçmeni Müslüman asıllı kadın süper kahramanı da son birkaç yılda gördük. Görünen o ki süper kahraman üreticileri toplumsal ve siyasi gündemi takip ediyorlar. Bunun toplumdaki ayrımcı eğilimlere karşı bir dengeleme ya da marjinalleştirilen kesimlerin normalleştirilmesi açısından olumlu katkısını yadsımak mümkün değil. Ancak bu, süper kahramanların ırk, renk, din açısından çeşitlenmeye başlamasının altında yatan yeni müşteri kitleleri ve pazarları ıskalamama düşüncesini de perdelemeye yetmiyor. Bu açıdan fırsatları değerlendirme konusunda yetmiyor. Bu açıdan fırsatları değerlendirme konusunda en başarılı şirketlerden biri de süper kahraman çizgi romanlarının devi Marvel Comics. Yapımcı ve yayıncı şirket olağanüstü güçlere sahip kahramanları arasına bu defa yeni bir yüzü alarak bir ilke daha imza atıyor. Marvel’ın yeni karakteri Çinli bir süper kahraman olacak. Yeni kahramanının Çin kültürü ve özellikleri ile uyumlu olması için Pekin’deki Çinli bir ajans ile birlikte çalışacak. Çinli NetEase firması ile tasarlanacak olan yeni süper kahraman çizgi roman olarak yayınlanacak. Yapılan anlaşma yeni çizgi romanın yanında Marvel’ın diğer 12 çizgi roman serisinin on-line yayınlanmasını da içeriyor. Görünen o ki bu stratejik hamle ile Marvel, bu güne kadar 1,2 milyar dolar gelir elde ettiği dev bir pazar teşkil eden Çin ve sonrasında Güney Asya’yı fethetme işinin anahtarını Çinli süper kahramana teslim edecek.
Yeni yorum gönder