Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Terskarga




Toplam oy: 134
Sevda kuşun kanadında, ürkütürsen tutamazsın ya da aklımı tutamadım kafatasımda, uçtu uçtu!

Albatros, dört metreye ulaşan kanat açıklığı ile bu alanda lider bir kuştur. Eşine sadık oluşu, eşini kaybedince yalnızlığı seçmesi, havada uyuyabilmesi, okyanus üzerinde haftalarca uçabilmesi, gökyüzünde bir uçak gibi süzülebilmesi… Onu ilginç kılan daha birçok özelliği var…

 

 

Temmuz ayı… İnsanoğlunun ilk kez aya ayak basmak için uzaya hareket ettiği günde, Türk havacılık tarihinin en önemli isimlerinden Vecihi Hürkuş’u kaybettiğimiz ay… İstanbul’da Kızıltoprak’ta 2013 yılında anıtı da açılan, Şener Şen’in “Vecihi” karakteriyle sinemadan aşina olduğumuz ve belki de bu yüzden çoğunlukla bir mizah öğesi gibi algılanan Hürkuş’un anılarını anlattığı kitabı ülkemiz için kıymeti bilinmemişler listesinde en başa yazılacak cinsten…

 

 

Yapı Kredi Yayınları’ndan Bir Tayyarecinin Anıları ismiyle yayınlanan kitapta bu başarılı pilot, mühendis ve idarecinin başından geçenleri bir macera romanı şeklinde de okuyabilirsin! Kitap yeni değil ama olaylar da güncelliğini kaybedecek gibi değil… Aslında bu konuda çok büyük eksikler var.

 

 

Uçmak, uçaklar gibi konularda edebiyat tarihimizde çok fazla eser yok.

 

 

Zaten ilk kadın pilotumuz hakkında bile detaylı bir bilgi bulamamışken nasıl olsun? Evet, evet! Bedriye Tahir Gökmen… İlk kadın pilotumuz… (Sabiha Gökçen değil o ilk kadın savaş pilotumuz!) Hakkında neredeyse hiçbir bilgi yok! İffet Halim tarafından 1933’te “Havacılık ve Spor” dergisinde yazılan dışında bir haber yok gibi… Olanlar da o yazıdan türetilenler! Yok!

 

 

O yazıda da; 1932 yılında bir memurken sadece uçma sevdasıyla Vecihi Uçuş Okulu’na kayıt olduğu, (Evet, Vecihi Hürkuş’a ait!) o zaman 30’lu yaşlarda olduğu, 12 erkeğin arasında tek kadın pilot olduğu, uçma sevdası yüzünden işinden çıkarılmak istendiği, Gökmen Bacı lakabı nedeniyle 1934 yılında Gökmen soyadını aldığı dışında çok fazla detaylı bilgi yok… Gökmen Bacı, 1933 yılında yalnız uçuşlarını gerçekleştirerek brövesini almış. 1934 yılında Hava Kuvvetleri Müsteşarlığı’na başvurularak bröve alan öğrencilerin sınavdan geçirilerek aldıkları brövelerin onaylanması için okula bir heyet gönderilmesi istenmiş. Heyet geldiğinde okulun tek uçağı arıza nedeniyle kullanım dışı olduğundan sınav yapılamamış. Tüm ısrarlara rağmen heyet tekrar gelmeyi kabul etmeyince 1934 yılında okul kapatılmış! Gökmen’i işinden de çıkartmışlar.

 

 

Ve sonrası… Hiç! Doğduğu tarih hakkında bilgi olmadığı gibi 1934 yılı sonrasında başına neler geldiği hakkında da tek satır yok… 2 yıl süren bir hikâye… TÜRKİYE’NİN İLK KADIN PİLOTU! Hakkında hiçbir şey bilmiyoruz…

 

Herkesin bildiği konular, kişiler hakkında onlarca kitap

kitaplardan...
“Neden bana öyle bakıyorsun?” diye sorardı.
“Çünkü çok tatlısın” diye cevaplardım.
“Bunu söyleyen ilk kişisin.”
“Bunu bilen tek kişiyim” derdim ona.
Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında
/ Haruki Murakami
yayınlanmasına rağmen; bundan daha merak edilecek, araştırmalar yayınlanabilecek, roman olabilecek bir konu aklına geliyor mu? Dünyadaki benzer isimler hakkında onlarca kitap varken niye bizde yok? Hem de böylesine inişli çıkışlı bir hayat hikâyesine de sahip değillerken… Örneğin dünyanın lisanslı ilk kadın pilotu Raymonde de Laroche hakkında bir araştırma yapar, hayatıyla ilgili kitaplara bakarsan, ne demek istediğimi daha iyi anlarsın… Bu aylık bu kadar, zaten merak da etmiyorsun, ne söyleyeyim başka!
Zehirli Kahkaha Benden Yana

Neredeyse yazarın bütün kitaplarından (30’a yakın kitabı var) parçalar taşıyan bu kitapta en çok mektuplara yer ayrılmış. Varoluşçuluğun öncülerinden, 164 yıl önce 42 yaşında hayata veda eden, ama düşünceleri hala güncel olan Søren Kierkegaard’la tanışma kitabı… Birçok takma ad kullanarak yayımladığı yazılarını, bazen kendi oluşturduğu takma adlarla karşılıklı mektuplaştırmış ve çoğu zaman içine girdiği tartışma da kendine karşı olmuştur.
Kahkaha Benden Yana, Søren Kierkegaard tarafından yazılan ve Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan kitabı Türkçeye Nedim Çatlı çevirmiş.
“Vicdan azabı olan hiç kimse suskunluğa dayanamaz”
“Şu ünlü, ‘dışı neyse içi odur. İçi neyse dışı odur.’ felsefi ilkesinin doğruluğundan kimi zaman kuşkuya düşer gibi oldun mu acaba?”
“Bütün sofistlerin içinde en tehlikelisi zamandır ve tehlikeli sofistlerin içinde en düzenbazı da alışkanlık.”
Yakın
Bu yıl, yayınlanışının 40. yılı olan kitabın yazarı ilk siyah kadın bilimkurgu yazarı… Hugo, Locus ve Nebula ödülleri başta olmak üzere pek çok ödül sahibi olan yazar aynı zamanda ‘dahi bursu’ olarak da bilinen MacArthur Fellowship’i alan ilk ve tek bilimkurgu yazarı…
Babasının henüz küçükken ölümüyle anneannesi ve hizmetçilik yapan annesiyle zorlu bir hayatın içinde büyüyen yazar üstelik disleksi hastasıdır. Kitap okuyarak büyür, kütüphane ikinci evi gibidir. ‘Yok’ görülen annesi ve ‘diğerleri’nin başlarına gelenler…
Köleliğin en sert dönemlerine istemsizce yapılan zaman yolculuğuyla günümüz insanının bildiğinden daha fazlasıyla karşılaşacaksınız…
Kitabın çevirmeninin söylediği gibi “yanı başınızdakileri ‘ötekileri’ anlamanıza, onlarla insani bağlar kurmanıza yardımcı olacak” çok iyi bir kitap…
“Octavia E. Butler tarafından yazılan ve İthaki Yayınları’ndan çıkan kitabı Türkçeye Emek Ergun çevirmiş. İçinde bir de Robert Crossley’in yazdığı sonsöz bulunuyor.
“Ertesi sabahın ilk saatlerinde bir ara, yorgun ve hoşnut bir halde birlikte yatağımda uzanmış yatarken, yalnızlık hakkında düşündüğümden daha az şey bildiğimi fark ettim - ve o gittiğinde yalnızlık hakkında bileceğimden daha da azını bildiğimi.”
“Kitabı yırtıp birkaç parçaya böldüm ve şöminesindeki közlerin üstüne attım. Ateş alevlenip kuru kâğıtları yuttu ve düşüncelerimin, Nazilerin kitap yakmalarına kaydığını fark ettim. Baskıcı toplumlar, ‘yanlış’ fikirlerin yarattığı tehlikeyi hep iyi anlıyor gibiydi.”
Gerisi… Al, oku, dünyanı değiştir!

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.