Yakın bir zaman önce, birbirinden aslında tamamen bağımsız ama aynı zamanda birbiriyle bir o kadar da iç içe iki söyleşiye katıldık. Bunlardan ilki, 29 Mart salı günü gerçekleştirilen "Kriz\felaket zamanlarında yazmaya devam etmek" başlıklı söyleşiydi. Kadıköy’deki KargArt'ta, "devam etmek" temalı konuşmalar kapsamında gerçekleştirilen söyleşide çevirmen, editör ve eleştirmen Ahmet Ergenç, “kriz ve felaketler içerisinde edebiyatın, yazının nerede durduğuna dair, feci deneyimleri edebiyatta anlatma imkanı ve imkansızlığı üzerine bir konuşma” yaptı. Söyleşinin tanıtımında şu ifadeler kullanılmıştı: “Bir felaket/kriz döneminde yazmaya devam etmek mümkün müdür? ‘Anlatılamaz derecede’ feci olan şeyleri edebiyat nasıl anlatır? Anlatırsa, hangi yolları izler? Bir tanık olarak yazar, tanık olduklarını dile nasıl tercüme eder? Yas ve öfke edebiyatta nasıl karşılık bulur? Ahmet Ergenç, bu sorulara felaket ve edebiyat üzerine yazan Walter Benjamin, Maurice Blanchot, Marc Nichanian ve Giorgio Agamben gibi teorisyenlerin düşünceleri eşliğinde cevap bulmaya çalışacak. Edebi örnekler olarak da Latife Tekin, Bilge Karasu, Birgül Oğuz, Şener Özmen, Murat Uyurkulak ve Murat Özyaşar gibi siyasi/toplumsal (ve bazen de şahsi) krizleri ele alan yazarların metinlerine bakacak.”
Bu söyleşiden yaklaşık yirmi gün sonra, Salon ve Doğan Kitap işbirliğiyle düzenlenen söyleşiler dizisi kapsamında bu sefer "Felaket Günlerinde Edebiyat" başlıklı bir söyleşi gerçekleştirildi. Yine bir salı günü, 19 Nisan’da Salon İKSV’deki bu söyleşide de Yavuz Ekinci ve Ercan Kesal, “edebiyatın karanlık günlerdeki işlevinden” bahsettiler.
Yakın dönemde ve yakın çevremizde olup bitenlere baktığımızda, bu iki söyleşinin birbirine bu kadar yakın tarihlerde ve bu kadar yakın başlıklarla düzenlenmiş olması tesadüf olmasa gerek! SabitFikir’in mayıs sayısının dosya konusunu da, işte bu söyleşilerin oluşturduğunu söyleyebiliriz. Ahmet Ergenç, yaptığı konuşmayı yeniden gözden geçirerek “Kriz, Felaket ve Edebiyat” başlıklı kapsamlı bir dosya yazısına dönüştürdü. “Felaketi anlatmak için yaşanan gaddarlıkları, işkenceleri, cinayetleri sıralamak yeterli değildir. Sıralanırsa da, bu bir tanıklık belgesi olabilir, edebiyat değil. Edebiyatın başka bir şey yapması gerekir...”
Dosyaya ek olarak, Ercan Kesal’ın 19 Nisan günü yaptığı konuşmadan kısa bir hatırlatma metni de yer alıyor dosya sayfalarında.
Yeni yorum gönder