Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Türk Romanın Ara Yüzleri ve Haver




Toplam oy: 243
Roman, çocuk sahibi olamamaları dışında görünürde herhangi bir sorunları olmayan Raci ve eşi Sadiye’nin hayatını anlatarak başlamakta.

Ahmet İhsan Tokgöz (1867), estetik ve epistemolojik düzeyde yarattığı kırılmalarla Türk edebiyatını şekillendiren Servet-i Fünun dergisinin kurucusudur. Daha çok çevirmen kimliğiyle tanınan Tokgöz’ün Ülfet isimli bir tefrikası daha bulunmaktadır. Döneminin edebî üretimine ilişkin önemli ipuçları sunan ancak tüm bunlara rağmen kanona girememiş metinleri okurla buluşturmayı hedefleyen Turkuvaz Kitap, serinin ilk kitabı Haver’i okurlarla buluşturdu.

 

Roman, çocuk sahibi olamamaları dışında görünürde herhangi bir sorunları olmayan Raci ve eşi Sadiye’nin hayatını anlatarak başlamaktadır. Örtük sorunların gün yüzüne çıkıp karakterlerin kaderlerini değiştirmesi, Raci Bey’in evlerinde hizmetçi olan Haver’le bir ilişki yaşamasıyla eşzamanlı gerçekleşir. Bir çerçeve ve iç hikâyeyle roman dünyasına giren okur, Haver’in başına gelenleri Raci Bey’in yaşananları arkadaşlarına anlatmasıyla öğrenir. Anlatım tekniğinin yanı sıra asıl dikkat gerektiren, yazarın değerler dünyasını kurma ve insan ilişkilerini alımlama konusunda döneminden farklılaştığıdır.

 

BİHRUZ BEY SENDROMU

 

Tanzimat dönemi romancılığını aşırı Batılılaşmaya mukavemet göstermek için inşa edilen bir sosyal denetim mekanizması olarak ele alan Şerif Mardin, yazarın romandaki önderliğiyle okurlarını “Bihruz Bey Sendromu”na yakalanmaktan kurtarma mesuliyetinden söz eder. Tanzimat döneminin angajmana bağlı siyasi programı gibi, romancılık da bir amaç doğrultusunda Batı karşısında yaşanabilecek muhtemel sarhoşluğu engellemeyi şiar edinmiştir. Bu sebeple edebî üretimiyle ve edebiyat üzerine söz söyleme yetkisiyle Türk edebiyatının kurucu figürü Ahmet Mithat Efendi olmak üzere, Tanzimat romancılarının genel temayülü, bir iyi ve bir kötü tayin edip kötü karakteri felâketle cezalandırmak olmuştur. Ahmet İhsan, benzer bir dikatomiyi köyden gelen, doğaya ya(t)kınlığıyla saflığı temsil eden müstağni Haver ve ölçüsüz bir biçimde harcamalar yapan, süslenmekten başka bir şey bilmediği için aslî duygulardan uzaklaşan Sadiye Hanım arasında kurmuştur. Erkeklerin hatalarının müsebbibi kadın karakterlerin yerini, Tanzimat edebiyatından tevarüs edilen ekonomik determinist perspektifle maddiyatla ilişkisi ölçülü ve ölçüsüz kadın karakterler belirlemekte ve kadın karakterler birer fail olarak Türk romanının erken döneminde boy göstermektedirler.

 

Tanzimat romancılığında olası bir aldatma hikâyesi, hem kadın hem de erkek için bir felaket sebebi olacakken, bu romanda mutlak yargılarla mahdut olmayan ara yüzler/mekânlar söz konusudur. Maddiyattan ibaret bir eşin sevgiyi yok etmesi, erkeğin tüm bunlardan azade bir karakteri sevmesi, bir anlamda yaşanan mahrumiyetin anlaşılır bir telafisi olarak sunulmaktadır. Okurla metin arasına didaktizmle girmeyen yazar, okura bir nefes ve karar alanı sunmaktadır. Okurunu kötülüklerden menetmeyi ahlakçı bir biçimde şiar edinen Tanzimat romancısının ötesine geçen romancı, bireyin duygulanımına, tercihlerine kendine mahsus hikâyesini göz ardı etmeden yaklaşan Servet-i Fünun edebiyatına yaklaşmaktadır. Zihniyet noktasında Tanzimat romancılığının tek yönlü ve kati anlayışından uzaklaşan, uzaklaştığı ölçüde roman olmaya yaklaşan Haver, çoğaltılabilecek okumalarla siz okurlarıyla buluşmayı bekliyor.

 

 

HAVER
Ahmet İhsan Tokgöz

Turkuvaz Kitap 2018

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.