Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Ürkütücü kitapların ardında yatan gerçek hikayeler




Toplam oy: 779

Korkutucu hikayeler okumanın en güzel yanı gözlerimizin önünde cereyan eden bu dehşet verici olayların kurgudan ibaret olduğunu ve bizim içinde yaşadığımız dünyaya sirayet edemeyeceğini bilmektir. Peki bu konfor alanı içine kurulup rahatça okuduğumuz hikayelerin bazılarının gerçek olaylara dayandığını söylesek?  İşte ardında gerçek olaylar yatan ürkütücü hikayeler:

 

 

1. Şeytan - William Peter Blatty

 

Korku hikayelerinin en klasik temalarından biridir kişiye musallat olan insanüstü, kötücül yaratıklar. William Peter Blatty'nin Şeytan adlı romanı da bir tür şeytan çıkarma ayinini konu ediniyor fakat kitap sanıldığı kadar da kurgusal değil! Blatty'nin konu edindiği gerçek olayda kurban 13 yaşında bir erkek çocuğuydu. Çocuğun içine girdiğine inanılan şeytanı çıkarmaya çalışan rahip olayın tüm ayrıntılarını günlüğüne işlemişti. Rahibin yazdıklarına bakılacak olursa çocuk düşünce gücüyle mobilyaları oldukları yerden havalandırabiliyor ve etrafındakilere insanüstü bir güçle saldırıyordu. Üstüne üstlük dokuz rahip ve yirmi dokuz tanık da rahibin anlattıklarını destekliyordu!

 

 

2. Frankenstein - Mary Shelley


Mary Shelley Frankenstein hikayesinin ilhamını eşi ve aile dostları Lord Byron'la birbirlerine anlattıkları hayalet öykülerinden almıştı fakat işin ardında gerçek bir öykü yatıyordu. Shelley'nin asıl ilham kaynağı Giovanni Aldini adında kaçıp bir biliminsanıydı. Aldini gerçekten de bir cesede elektrik vererek onu diriltmeyi denemişti. Bu eylemini bir tür gösteri havasında gerçekleştiren Aldini'nin seyircileri arasında Mary Shelley'nin babası da vardı. Elektriğe maruz kaldığı süre boyunca cesedin sarsılışları izleyicileri dehşete düşürse de elektrik akımı kesilince cesedin en az eskisi kadar ölü olduğu ortaya çıkmıştı.

 


3. Dracula - Bram Stoker


Vampirlerin kendilerine has bir hayran kitleleri olduğunu söylersek yalan olmaz! Edebiyat tarihinin en ünlü vampiri Dracula ise vampirler arasında özel bir yere sahip, zira onun ucu bir gerçeğe dayanıyor. Zira Dracula gerçekten de yaşayan bir karakterdi! Tarihte Kazıklı Voyvoda olarak da anılan III. Vlad'ın lakaplarından biri de Dracula'ydı ve bu sözcük "ejderhanın oğlu" demekti. III. Vlad'ın Transilvanya prensiydi ve her ne kadar düşmanlarının kanını içmiyor olsa da onları kazığa oturtmasıyla meşhurdu. İnsanlar ondan öylesine korkuyorlardı ki ağızdan ağıza istediği zaman bir yarasaya dönüşebildiği efsanesi yayılmıştı.

 

 

4. Jaws - Peter Benchly


Doksanlarda büyüyüp de Jaws'ı izlememiş insan yoktur pek. Bu devasa köpekbalığı, özellikle de sinema uyarlamasının ardından, birçoklarımızın kabuslarını işgal etmişti uzunca bir müddet. Aslına bakacak olursanız bu devasa köpekbalığı henüz yazıya dökülmeden evvel de insanların kabuslarını süslemişti. 1916 yılında New Jersey sahillerinde ortaya çıkan bir köpekbalığı insan avına çıkmış ve kısa bir sürede aynı bölgede beş kişinin canını almıştı. İşte bu esrarengiz köpekbalığı, Benchley'nin hayalgücüyle yoğurulunca ortaya Jaws çıkmıştı.

 

 

5. Karanlığı Yiyenler - Richard Lloyd Parry


Karanlığı Yiyenler'in gerçek hikayesi pek o kadar da gerilere gitmiyor. 2000 yılında Tokyo'da ortadan kaybolan ve kayboluşunun üzerinden yedi ay geçtikten sonra parçalanmış cesedi bulunan İngiliz hostes  Lucie Blackman'in gerçek hikayesi bu, kayboluşuyla paramparça bir halde "bulunuşu" arasında geçen yedi ayın hikayesi...

 

 

6. Medyum - Stephen King

 

Korku türünün ustalarından Stephen King de gerçek olaylardan ilham alanlardan. Yazarın Jack Nicholson'ın unutulmaz performansıyla beyazperdede de ölümsüzleşen romanı Medyum'daki meşhur otelde Stephen King ve eşi de misafir olmuşlardı! 70'li yıllarda Colorado'da bulunan Stanley Hotel'de geçirdikleri gece yazara bu kült romanı için ilham vermişti. Otelin epeyce uzun koridorları karşısında içinde bir ürperti hisseden King rüyasında da üç yaşındaki oğlunun kimliği belirsiz biri tarafından uzun koridorlar boyunca kovalandığını ve korkunç çığlıklar attığını görmüştü. Yataktan kalktığında ise doğrudan masaya gitmiş ve Medyum'u yazmaya başlamıştı.

 

 

 

EK

 

 

 


 

 

 

Kaynak: Bustle

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.