Jack London olarak tanıdığımız John Griffith London, 1876’da San Francisco’da dünyaya geldi ve 1916’da California’daki çiftliğinde öldü. Kırk yıllık kısa hayatı boyunca birçok edebi yapıtın yanı sıra siyaset, sendikacılık, insan ve hayvan hakları savunuculuğu, gazetecilik, yayıncılık gibi alanlarda ciddi izler bıraktı.
Lack London’ın çıkış kitabı olan Yabanın Çağrısı da esinlenme ve yazılma hikâyesi açısından bu renkli yaşamın örneklerinden birini oluşturur. London, 1897’da Klondike Altına Hücum dalgasına katılmak üzere yola çıktığında yirmi bir yaşındaydı. Yöreye ulaşınca bir süre Dawson’da kaldı, ardından kışlık kampa geçti ve yanında götürdüğü kitapları, Charles Darwin’in Türlerin Kökeni’yle, John Milton’ın Kayıp Cennet’ini okumaya koyuldu. Bu yolculuk, bolca malzeme sağlamıştı ona. Bunların en önemlisini Beyaz Geçit adı verilen bir yer oluşturuyordu. Altın arayıcıları buradan geçmek zorundaydı ve çevre iklim koşullarına, yalçın araziye dayanamayarak ölen atların iskeletleriyle doluydu; bu nedenle “Ölü At Geçidi” olarak da anılıyordu. Sağlam yapılı, kalın kürklü kızak köpeklerine ihtiyaç olduğu böylece anlaşılmıştı ve bu da London’ın en önemli iki yapıtına, Yabanın Çağrısı’yla Beyaz Diş’e konu oluşturacaktı.
London, San Francisco’ya dönünce Yabanın Çağrısı’nı yazmaya koyuldu ve tefrika edilmek üzere 1903’te The Saturday Evening Post’a sattı. Macmillan Yayınevi de bir ay sonra eseri kitap formatında yayınladı. Yabanın Çağrısı ilk günden büyük ilgi topladı. Kitabın başkahramanı Buck adında bir köpektir. Yazar Dawson’da, kışlık kampta ve dönüş yolculuğunda çok sayıda kızak köpeği görmüştü. Yabanın Çağrısı için esinlendiği köpekse dostluk kurduğu Marshall Latham Bond’a ait bir St. Bernard-İskoç Collie kırmasıydı. Yale Üniversitesi’ndeki Beinecke Kütüphanesi’nde Bond’un köpeğinin 1897’de Klondike’da çekilmiş bir fotoğrafı vardır.
Yabanın Çağrısı, bir hayvana insani özelliklerin, içgüdülerin ve düşüncelerin verildiği kurgu türünün önemli örneklerindendir. London, bu konuda Frank Norris ve Theodore Dreiser gibi Avrupalı natüralist yazarlardan etkilenmiş, kalıtsal yolla edinilmiş olanla çevre koşullarının yol açtığı özelliklerin çatışmasını kuvvetli bir anlatımla ortaya koymayı amaçlamıştır.
Kalıtımsal bellek noktasında özellikle de Buck’ın hayalinde canlandırdığı ilkel insan anlatımları çok etkilidir; Buck, yabanda yaşayan en eski atalarından nesiller boyunca aktarılan “bellek” aracılığıyla ilkel insanı modern insanla kıyaslar, bu kıyasla da kendisinin dünyadaki yerini -en azından sezgi yoluyla- sorgular.
Kalıtımsal belleğe dair asıl önemli vurgu, kitabın ilk bölümünün başında yer alan dörtlüktür. Bu dizeler ise John Myers O’Hara’nın Atavizm başlıklı şiirinden aktarılmıştır. Atavizm terimine “soyaçekim, atalardan gelen bir özelliğin aktarımı” anlamında baktığımızda, London’ın yukarıda sözünü ettiğimiz eğilimi daha net anlaşılabilir. Yabanın Çağrısı başarı kazandıktan sonra London, yayıncısı Macmillan’a 1904 yılında yazdığı bir mektupla Buck’ın geçirdiği değişimi bu kez de tersten işlemek, yani Yaban’dan gelen bir hayvanın insancıllaşmasını anlatmak istediğini belirtir; Beyaz Diş de bu şekilde ortaya çıkar.
YABANIN ÇAĞRISI
Jack London
ÇEV: Cihat Taşçıoğlu
TURKUVAZ KITAP 2018
Yeni yorum gönder