Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Yazarlar ve mahlasları




Toplam oy: 215

Pek çoğunu öylesine özümsemişiz ki, yıllarca telaffuz ettiğimiz bazı yazar adlarının takma isim olduğunu öğrenince şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz. Sanki kimliklerinde yazan isimle hitap etsek kişilikleri de farklı bir hale bürünecek! Belki de kullandıkları isim sayısı kadar farklı şahsiyetleri bir arada taşıdıklarına inanıyoruz.

 

Yazar mahlasları saymakla bitmez;  Mark Twain, Lewis Carroll, George Eliot, O. Henry gibi isimlerin mahlas oldukları az çok bilinir. Aşağıda saydığımız beş ismin hikayesi ise pek azımızın kulağına çalınmıştır...

 

 

 

 

 

John le Carré (gerçek ismi David John Moore Cornwell)


Bu listedeki tüm yazarlar arasında, mahlasını seçmek için en havalı nedene sahip olan yazar John le Carré diyebiliriz. Le Carré, ilk romanı Ölüme Çağrı'yı bir MI5 ajanıyken kaleme alır. Şüphesiz ki, casuslar gerçek isimlerini kullanamazlar! Bir roman yazdığını amirlerine söylediğinde, kitap ne hakkında olursa olsun mutlaka bir takma isim kullanması gerektiğini söylerler. Yayıncısı ona Chunk-Smith ismini önerir. Bir gün, otobüste seyahat ederken, bir terzi dükkanının tebalasını görür, üzerinde "le Carré" yazıyordur. Gerisi malumunuz...


 

 

 

 

 

 

 

Toni Morrison (gerçek ismi Chloe Ardelia Wofford)


Chloe Ardelia Wofford 12 yaşında Katolik olduğunda, Anthony ismini almıştı. Toni, bu ismin kısaltılmış hali olarak yıllar içinde üzerine yapıştı. Morrison ise, 1958 yılında evlenip 1964 yılında boşandığı eşinin soyadıydı. Ünlü yazar, gerçek ismiyle ilgili bir keresinde şöyle yazmıştı: "Cloe sanki Yunanca bir isim gibi tınlıyor. Bana Chloe diye hitap edenler beni en iyi tanıyanlardır. Chloe kitapları yazar, Toni ise tanıtım turlarına çıkar, söyleşiler verir."

 

 

 

 

 

 

 

Pablo Neruda (gerçek ismi Ricardo Eliécer Neftalí Reyes Basoalto)


Pablo Neruda, ilk yazdığı metinlerde gerçek ismini kullanır. Ne zaman ki yazmayı ciddi bir uğraş olarak benimser, o zaman hepimizin bildiği bu mahlası kullanmaya başlar. Neden bu ismi seçtiği sorulduğunda, "ya 13 ya da 14 yaşındaydım, yazmam babamın epey canını sıkıyordu, ben de ailemin başına dert olmamak adına değiştirdim," diye yanıtlar. Pek çokları, onun bu mahlası, Çek şair Jan Neruda'ya hürmetinden seçtiğini iddia etmiştir. Neruda ise bu konuda, "onun bir öyküsünü okumuştum ama şiirlerini hiç okumadım, o kadar zaman önceydi ki hafızamın derinliklerinde kaldı bu isim mevzusu" der ve olayı muğlak bırakır.

 

 

 

 

 

 

 

 

Flann O’Brien (gerçek ismi Brian O’Nolan)


Flann O’Brien, Brian O’Nolan'ın tek mahlası değil ancak açık ara en ünlü olanı. İrlandalı yazar, Flann O’Brien ismiyle Üçüncü Polis, Zor Hayat gibi yapıtlarına imza attı. The Irish Times gazetesinde kalame aldığı yazıları ise Myles na Gopaleen mahlasıyla yazdı. The Complete Novels of Flann O’Brien (Flann O'Brien Külliyatı) adlı kitabın yazarı Keith Donohue bu konuya açıklık getirir. Ona göre, dünyaca ünlü yazar, henüz üniversite yıllarında çeşitli mahlaslar kullanmaya başlamıştı bile. Kendini saklayan, özel hayatını koruyan bir tavrı vardı O’Nolan'ın. Farklı mahlaslar kullanması, onun değişik imzalarla kendi yazdıkları üzerine kalem oynatmasına da olanak tanıyordu! Bir diğer önemli bilgi de Brian O’Nolan'ın bir kamu çalışanı olmasıydı. Siyasi bir meseleye dair, mahlas kullanmaksızın yazması düşünülemezdi.

 

 

 

 

Fotoğraf sanatçısı Eikoh Hosoe imzalı ikonik bir Yukio Mishima portresi

 

 

Yukio Mishima (gerçek ismi Kimitake Hiraoka)


Mishima her zaman bir romantik olarak bilinirdi, o yüzden, mahlasının muazzam bir manzarayı seyredaldığı bir tren seyahatinde ortaya çıkmasına şaşmamak gerek. Trenle, Bungei Bunka adında bir edebiyat dergisinin editörleriyle buluşmak üzere Shuzenji kentine gidiyordu. O zamanki öğretmeni, editörlere onun bir öyküsünü yollamıştı. "Forest in Full Bloom" (Çiçeklerle Bezeli Orman) adlı bu öykü 1944 yılında, yazarın yayımlanan ilk kıtabında yer aldı. Shuzenji'ye ulaşabilmek için, Tokyo'dan giderken Mishima adlı istasyondan geçmeniz gerekiyordu. Mishima, Japonca "geçmek zorunda kalmak" gibi bir anlama tekabül eden Yukio ile birleşince, Japon edebiyatının bu büyük yazarının yıllar sonra milyonlarca kişi tarafından bilinecek olan ismi de ortaya çıkmış oluyordu. Aynı zamanda "kar" anlamı taşıyan Yuki, bu tren seyahatinde camda sürekli biriken karları düşününce de epey manidar oluyordu. Yuki'nin sonuna gelen "o" eki ise Japoncada erkek isimlerin sonuna getirilen yaygın bir ek.

 

 

AB

 

 

 

 


 

 

 

Kaynak: Literary Hub

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.