Geçtiğimiz günlerde ünlü yazar J.K. Rowling dünyaca ünlü bilgisayar oyunu Minecraft’i bildiğini “11 yaşında bir oğlum var, elbette MineCraft oynuyorum!” tweetiyle bütün dünyaya ilan etti. Peki J.K. Rowling oyun düşkünlüğü konusunda yalnız mı? Elbette değil! Birçok yazar oyunları hem ilham almak hem de kafa dağıtmak için kullanıyor. Hal böyle iken bir kısım ünlü edebiyatçı-oyuncuları sizin için Guardian’dan derledik:
Satranç – Vladimir Nabokov
Edebiyatın büyük ustalarından Nabokov’un eşi Vera ile düzenli olarak satranç oynadığı biliniyor. Öyle ki satranç yazarın bazı eserlerinde belirgin bir yer tutuyor; yazarın Luzhin Savunması adlı romanı içe kapanık ve sorunlu Aleksandr İvanovich Luzhin’in satrançta ustalık mertebesine yükselişini konu alıyor. Satranç tutkusu içine öyle yer etmiş ki Aleksandr İvanovich Luzhin hayatı da tıpkı satranç gibi hamlelerden ve oyunlardan ibaret görüyor ve yaşam ve oyun arasındaki varoluşsal karmaşa, eninde sonunda, Aleksandr İvanocivh Luzhin’i de içine alıyor.
Nabokov’a göre satranç ve sanat, oyuncusundan ya da yazarından aynı şeyi talep ediyor: Orijinallik, keşif, samimiyet, uyum, karmaşa ve olağanüstü bir ikiyüzlülük!
Bilardo – A.S Byatt
Her ne kadar edebi yaşantısıyla bu diğer tutkusu arasında derin bir bağ bulunduğunu söyleyemesek de A.S Byatt hırslı bir bilardo oyuncusu. Fakat ünlü yazarın bu tutkusunun altında yatan estetik bir sebep yine de var elbette: Yazar topların oyuncunun onlara kattığı ivme ile hareket edişine hayranlık duyuyor. Yazarın bilardoya bunca ilgi duymasının bir diğer sebebi de oyunun içinde gizlenen dramatik gerilim. Bu gerilimi yazarın dilinden tek cümleyle özetlemek gerekirse: Orada bir hikaye var ve sonu sonuna gelene kadar belirsiz!
Dart – Martin Amis
Martin Amis’in darta ilgisi aslında ünlü dart oyuncusu Keith Deller’dan kaynaklanıyor. Keith Deller, 1983 yılında henüz 23 yaşındayken Dünya Dart Şampiyonu unvanını kazanınca, Martin Amis’in London Fields romanının baş kişisi Keith Talent’a da ilham kaynağı oluyor. Bu romanla kazandığı büyük zaferden beş yıl sonra Observer’a verdiği demeçte Martin Amis dartı şu cümleyle anlatıyor: Darttan daha derin ve daha karanlık bir mağara yoktur.
Poker – Al Alvarez
Şair Al Alvarez için poker hoşça vakit geçirmek için başvurulmuş bir aktiviteden çok daha fazlası. Şiir yazmak evinizi geçindirmek konusunda pek yardımcı olmayabilir; fakat eğer iyi bir oyuncuysanız – ki Alvarez öyle- poker evinizi geçindirebilir! Alvarez ayrıca poker hakkında birkaç kitap da kaleme aldı, bunlardan en ünlüsü ise The Biggest Game in Town.
Masa tenisi – Howard Jacobsen
“Masa tenisine dönüş eski zamanlara dönüş gibidir,” diyor Booker ödüllü yazar Howard Jacobsen. 1999 tarihli romanı The Mighty Walzer’da yazar içinde büyüdüğü 1950’li yılların Manchester’ını ve genç bir masa tenisi şampiyonu olarak gösterdiği cesareti konu alıyor. İşin ilginç yanı ise Howard Jacobsen’ın oyun tekniğini geliştirmek için deri kaplı kitaplarla oynayarak pratik yapmış olması. “Sanırım Uğultulu Tepeler ile oynuyordum,” diyor yazar: “Böylelikle elime raketi aldığımda çok daha iyi olacağımı düşünüyordum!”
Scrabble - Yekta Kopan
Son olarak bu derlemede Türkiye’den bir yazara da yer vermek istedik ve Türkiye’de öykü dendiğinde akla ilk gelen isimlerden Yekta Kopan’a sevdiği oyunları sorduk:
“‘En sevdiğiniz oyun nedir?’ sorusu yanında bilgilerle birlikte geldi. Örnek oyunlar vardı parantez içinde: Scrabble ve masa tenisi gibi. Hemen sahiplendim bu iki oyunu. İkisini de severim çünkü. Birinde vasatım, birinde başarı oranım daha yüksek. Ama sanırım daha çok sevdiğim (tıpkı parantez içi bilgilere sahiplenme anında olduğu gibi) kelimelerle, yazıyla ve bilgiyle oynamak. Okuduklarımla oynadığım oyunlar. Yazarların bana oynadığı oyunlarda kaybolma anlarım. ‘Sekiz ya da dokuz cümleden oluşsun cevabınız,’ yazan maille oynadığım oyuna dokuzuncu cümlede veda edişim.”
* Manşet görseli: Şeyda Ünal
Yeni yorum gönder