Yıllar önce bir söyleşi vesilesiyle “bilimkurgu ve fantazya arasındaki farkı” sorma imkânı bulduğum Ejderha Mızrağı serisinin yazarı Margaret Weis pek ikna olmadığım bir şekilde, “Kilitli bir kapıyı sihir maharetiyle açıyorsanız fantazya, patlatarak açıyorsanız bilimkurgudasınız” gibi bir cevap vermişti. Kendi adıma bilimkurgunun sadece yöntem ya da zaman bağlamına indirgenmesini doğru bulmuyorum. Kuşkusuz bu tür meselelerde kimi tanım ve ayrımların yapılması konusunda epey zorlansak da esas olanın tarihsel insan zihninin bilimle ikna edilmesiyle yaratılabilen güçlü etkiler olduğunu söyleyebiliriz. Tıpkı fantazyanın o mitik, müphem lezzeti gibi bilimkurgu da evrenin bilinmezliklerine ya da bilincin anlaşılması güç doğasına ilişkin sorularla aynı metafizik ürpertiyi yaşatmaya muktedir.
Öykü seçkileri Indie Kitap etiketiyle raflardaki yerini alan Alastair Reynolds -astrofizikçi kimliğinin de katkısıyla- bilimkurgunun imkânlarını sonuna kadar kullanan ve okurunda sözünü ettiğim o sarsıcı etkiyi bırakabilen bir isim. Aslına bakılırsa çoğumuz Reynolds’ı Netflix’in geçtiğimiz mart yayınlanıp adından çokça söz ettiren yapımı Love, Death and Robots’tan tanıyoruz.
Koleksiyona dâhil edilen Zima Mavisi ve Aquila Yarığı’nın Ötesi isimli öykülerinin her ikisi de izleyicilerden tam not almıştı. Indie Kitap da dizide yer alan bölümlerle aynı ismi taşıyan iki cilt olarak hazırladığı kitaplarla yazarın tüm öykülerini Türk okur ile buluşturmayı hedefliyor.
Reynolds’ın öykülerinde evrenin -gerek uzam gerekse zaman bağlamında- sonsuzluğu karşısında insanın fani ve önemsiz varlığını belki biraz karamsar ancak her şeye rağmen yaşam dolu bir heves ile inceleyen tavrının izlerini görmek mümkün. Özellikle bilincin doğasına, özne ve nesne arasındaki gerilimin hâlâ tanımlayamadığımız işlevine dair cevaplaması güç sorularla iç içe geçen başarılı uzay dramaları okuruna iyi planlanmış, zengin ve detaylı öykü evrenleri sunmayı başarıyor.
Bu noktada bahsi geçen zenginliğin - yazarın kavramlar üretme eğilimi de dikkate alındığında - kimi zaman karmaşa eşiğini aşabilecek ufak adımlar attığı yönünde bir eleştiri getirebiliriz. Zira öykü formunun imkânları çoğu zaman bildiğimiz ve tanıdığımızdan dramatik şekilde başkalaşmış evrenlerin anlaşılır şekilde kurgulanmasına izin veremeyebilir. Yine de Reynolds’ın anlatısını inşa ederken yerli yerinde kullandığı iniş ve çıkışları, dengeli ritmi ve çarpıcı fikirleri ufak tefek pürüzleri kolayca görmezden gelerek kendimizi öykü kişileriyle omuz omuza bir maceranın ortasında bulmamıza izin veriyor.
Revelation Space ile Arthur C. Clarke Award ve British Science Fiction Association Award adaylıkları da bulunan Alastair Reynolds bilimkurgu severlerin asla es geçmemesi gereken bir isim.
2019 Dünya Fantezi Ödülleri
Bilimkurgu ve fantazya alanında verilen prestijli ödüller arasında sayılan ve 1975 yılından bu yana dağıtılan Dünya Fantezi Ödülleri (World Fantasy Awards), geçtiğimiz kasım ayının başında Los Angeles’ta gerçekleştirilen Dünya Fantezi Kongresi (World Fantasy Convention) ile sahiplerini buldu.
Türk okurun Pegasus Yayınları’nca dilimize kazandırılan romanı Magonya’dan aşina olduğu Maria Dahvana Headley’in de finalistler arasında yer aldığı En iyi Roman kategorisinde henüz eserlerini Türkçe okuma imkânı bulamadığımız C.L. Polk, Witchmark ile ödüle layık görüldü.
Geçtiğimiz aylarda The Tea Master and the Detective ile Nebula ödülünü alan Aliette de Bodard’ın güçlü aday olarak görüldüğü En İyi Novella kategorisini kazanan eser, Kij Johnson imzalı The Privilege of the Happy Ending olurken manga ve anime tutkunlarının yakından tanıdığı Hayao Miyazaki ile masallar üzerine yaptığı önemli çalışmalarla bilinen akademisyen Jack Zipes’a da Yaşam Boyu Başarı Ödülü verildi.
KISA KISA:
Cezayirli yazar Boualem Sansal’ın George Orwell’in kült eseri 1984’e selam çaktığı distopyası 2084 – Dünyanın Sonu Ayrıntı Yayınları etiketiyle kitapçılardaki yerini aldı. Çevirmenliğini Şirin Etik’in üstlendiği 2084, yayınlandığı 2015 yılında yazarına Académie Française’in Grand Prix du Roman ödülünün kapısını aralamıştı.
Amazon’un geçtiğimiz yaza damgasını vuran süper kahraman dizisi The Boys‘un ilk sezonunun yayınlanmasının ardından başlanan ikinci sezon çekimleri tamamlandı. Süper kahraman hikâyelerine dair bildiğimiz hemen her şeyi alt üst eden serinin yeni sezonu için öngörülen yayın tarihi 2020 ortası.
Söz dijital yayın platformlarından açılmışken, özellikle Marvel ve Star Wars’ın yayın haklarını elinde bulundurmasıyla bilimkurgu ve fantazya sevenlerin hararetle beklediği Disney+ nihayet yayına başladı. Star Wars dizisi The Mandalorian’ı ilk günden yayınlayarak orijinal içeriklere ağırlık vereceğini gösteren platform daha ilk günden 10 milyonu aşan abone sayısına ulaşmayı başardı. Disney+’ın ülkemizde de Avrupa’nın geri kalanı ile birlikte 2020 Mart’ında abone alımına başlaması bekleniyor.
Yeni yorum gönder