Zombilik müessesesine merakım The Walking Dead’in aylaklarının ekranlara hükmetmesinden çok öncelere, Romero’nun öncü filmlerine kadar uzanır ve içinde zombi olan hemen her şeyi izlerim. Haliyle Game Of Thrones final sezonu ve Avengers: End Game’in işgal ettiği gündemde gözden kaçması muhtemel Black Summer’ı es geçemezdim.
Netflix’in Kingdom’dan sonra göze çarpan ikinci zombi dizisi olan Black Summer’ın yapımcılığını SyFy’ın kısa süre önce iptal ettiği Z Nation’dan tanıdığımız John Hyams ile Karl Schaefer paylaşıyorlar. Black Summer, Z Nation’ın öncülü gibi görünse de iki yapımın zombiler dışında ortak noktaları yok denebilir. Zira kendine has bir mizah anlayışı olan Z Nation’ın aksine Black Summer tüm 26planını gerilim üzerine kurmuş. Elbette konu mezarlarında kalmayı reddeden ölüler olduğunda dizinin TWD ile kıyaslanması kaçınılmaz olsa da alışılmadık üslubuyla Black Summer, fonda zombilerin yürüdüğü bir melodrama dönüşen TWD’den de oldukça farklı bir yerde duruyor.
İşin aslı Black Summer’ın daha önce dinlemediğimiz bir zombi hikayesi anlatması pek mümkün değil. Dizinin yaratıcıları da böyle düşünmüş olmalı ki karakter derinliği, sağlam kurgu elemanları hatta elle tutulur bir hikaye gibi unsurları boş verip sadece gerilime odaklanmışlar. Dizinin sinematografik biçim denemelerinin tür açısından son derece yenilikçi ve önemli olduğu inkar edilemez. Yönetmenin ısrarla kullandığı plan sekansların, saniyeler içinde dönüşen, hızlı ve çevik zombilerle birlikte ele alındığında gerilimi yükselttiği kesin. Yine de bu kesintisiz çekimlerin bir noktadan sonra tersine çalışıp izleyiciyi karakterlerin paniğine ortak etmektense sıkıcı ve monoton bir hal aldığını söylemek gerek. Zaten dizinin izleyiciye dayattığı ham karmaşa karakter gelişimine izin vermediğinden hikayenin merkezine oturtup kendisi için endişeleneceğimiz bir karakter de yok.
Elbette bunlar diziyi benzerlerinden ayırıp izleyiciye olabildiğince gerçekçi bir kıyamet deneyimi yaşatmak için yapılmış tercihler. Dolayısıyla belli bir perspektiften bakıldığında dizinin elini zayıflatan her şeyin aslında izleyicisinde yaratmak istediği kaos hissine hizmet ettiği düşünülebilir. Nihayetinde Black Summer’ın anlattığı ancak yeterince sert olanların hayatta kalmayı başardığı zamanlar değil. Salgınının hemen sonrasında yaşananlar. Bir anda usta zombi katillerine dönüşmeyen, durup savaşmak yerine kaçıp saklanmayı tercih eden ve her an herhangi birinin ölebildiği bir grup banliyö insanının şehir merkezindeki tahliye noktasına ulaşmalarının hikayesi. Tam da bu noktada ne tür hikayeler dinlemekten hoşlandığınız önem kazanıyor. Kendi adıma Black Summer’ı tahkiyeden çok biçime önem veren bir öyküye benzettiğimi söyleyebilirim. Sarsıcı fakat bir parça yavan.
Hugo Ödülleri Aday Listesi Açıklandı
Bilimkurgu ve fantazyanın en önemli ödülleri arasında yer alan Hugo Ödülleri’nin 2019 aday listesi geçtiğimiz günlerde açıklandı. Listede pek çok tanıdık ismin yer alıyor oluşu, son yıllarda Türk okurun türün iyi örnekleri ve yetkin yazarlarıyla tanışma imkanı bulduğunu göstermesi açısından mutluluk verici. En İyi Roman kategorisinde göze çarpan ilk isimler müzmin adaylıkta birbirlerini aratmayan Temeraire serisinin yazarı Naomi Novik ile daha önce en iyi roman, novella ve kısa novella (novelette) dallarında ödüle aday gösterilen Catherynne M. Valente. Valente’yi Monokl etiketi ile Türk okurun beğenisine sunulan Ölümsüz’den hatırlayanlar olacaktır. Eserleri kısa süre önce Türkçeye kazandırılmış diğer adaylar ise Becky Chambers ve Yoon Ha Lee.
En İyi Novella kategorisinde ise bu yılın başında Kim Korkar Ölümden isimli eseri dilimize çevrilen Nnedi Okorafor ile Hugo, Nebula ve Locus ödüllü Tüm Sistemler Çöktü romanı geçtiğimiz ay raflardaki yerini alan Martha Wells dikkat çeken isimler. Hugo Ödülleri 15-19 Ağustos tarihleri arasında düzenlenecek Dublin Worldcon’da sahiplerini bulacak.
KISA KISA:
• Stream servislerinin daha uzun süre izleme alışkanlıklarımızı şekillendireceği tartışmasız bir gerçek. Aylardır parça parça haberler aldığımız Disney+ için de sona bir adım daha yaklaşıldı. Disney CEO’su Bob Iger platformun üye alımına 2019 Kasım itibariyle başlayacağını duyurdu. Öncelikle Kuzey Amerika için yayına başlayan Disney+’ın kademeli olarak dünyaya açılması bekleniyor. Marvel ve Star Wars evrenlerine ilişkin dizi ve filmleri içereceği bilinen platformun bilimkurgu ve fantazya severlerden büyük ilgi göreceği kesin.
• Yerli bilimkurgu ve fantazyanın öncü isimlerinden Sadık Yemni’nin yapay zekaya ilişkin alışılmamış sorulara yanıt aradığı romanı Çağrılan, Ketebe Yayınları etiketi ile raflardaki yerini aldı. AP4 isimli gelişmiş yapay zekanın seyri sülukuna tanık olduğumuz roman polisiye unsurları ile heyecanı her daim zirvede tutmayı başarıyor.
• Geçtiğimiz ay okurlarını sevindiren bir diğer yazar da Barış Müstecaplıoğlu oldu. Türün en önemli temsilcileri arasında yer alan Müstecaplıoğlu, Doğan Kitap tarafından yayınlanan öykü kitabı Gerçekler Kırıldı ile okuru distopik bir İstanbul’dan, gizemli gezegenlere uzanan düşsel bir yolculuğa davet ediyor.
Yeni yorum gönder