“Amerika’da ünlü bir çizgi romanı, diyelim Batman’i, kimin yazıp çizdiği o denli hayati değildir; seriyi yüzlerce sanatçı telif karşılığı yazmış ve çizmiştir. Grafik romansa bu anlayışa külliyen muhalefet eder. Grafik romanı ortaya çıkaran temel güdü, yazar ve çizerlerin, endüstriyel üretime karşı çıkarak kişisel özelliklerini ve kendi hikayelerini anlatmak istemeleriyle başladı. Çoğunluk değerlerini ve popülerliği eleştiren özel bir yönü vardı bu eğilimin. Yeni bir okurla karşılaşma arzusu taşıyordu. Hızlı ve kolay anlaşılır hikayelerden uzaklaşmak, kahramanın eylemlerinden çok psikolojisini anlatmak bunun içindeydi.”
Yakın dönemde, özellikle grafik romanların sayısının Türkçede de giderek arttığına tanıklık ediyoruz. Birçok yayınevi, grafik romanları belli bir seri mantığında yayımlamaya başladılar. Kaleme aldığı ve derlediği kitaplarla, çizgi ile metinlerin bir aradalığını uzun zamandır takip eden isimlerden biri olan Levent Cantek, SabitFikir’in Mart 2017 tarihli 73. sayısında, etkisini yavaş yavaş hissettirmeye başlayan işte bu rüzgarı değerlendiriyor.
SabitFikir orta sayfalarının vazgeçilmezi KararsızOkur infografiği de, her zamanki gibi kapak konusunu destekliyor. Murat Can Aşlak’ın hazırladığı ve Onur Atay’ın resimlediği KararsızOkur bu ay çizgi romanlar arasında dolaşıyor. Söyleşi sayfalarında Ece Karaağaç ise, çizgi roman yayıncısı Emre Yavuz ve koleksiyoner Sinan Ural’la “biriktirme tutkusu” üzerine sohbet ediyor.
Güncel meseleler ve güvenilir kitap eleştirileri için…
Güncel sayfalarında Aysu Önen, özellikle seçimlerin ardından Amerika’da adeta yeniden hatırlanan Margaret Atwood’u anlatıyor. Sinema sayfalarında Abbas Bozkurt, Jim Jarmusch’un son alametifarikası Paterson’ı yorumlarken; Zeynep Şen kitap kulübü projelerini sayfalarımıza taşıyor. NesneKitap sayfalarında ise H. Burak Kuyaş otuzuncu yılını kutlayan Ayrıntı Yayınları’nın 999., 1000. ve 1001. kitabını incelerken; BaşkaDünyalar sayfalarında da Yankı Enki, Kafes kitabıyla hızlı bir çıkış yakalayan Josh Malerman’ın yeni kitabı Gölün Dibindeki Ev’i değerlendiriyor. Mert Tanaydın, Dünyadan’da televizyon dizilerinden aşina olduğumuz yazar Jonathan Lethem’ı konuk ediyor.
SabitFikir’in bu sayısında ayrıca Tim Parks, Herman Koch, Annabel Abbs, Bertrand Russell, Jodi Picoult, Başar Başarır, Alejo Carpentier, Alfred Jarry, Muhyiddin Şekur, Nilüfer Erdem, Tolga Gümüşay ve Turgut Uyar’ın eserlerini güvenilir eleştirmenler A. Ömer Türkeş, Irmak Zileli, Can Semercioğlu, Müge Karahan, Burcu Arman, Melisa Kesmez, Ali Bulunmaz, Gökçe Gündüç, Burcu Bayer, Tuğçe Isıyel, küçük İskender ve Seval Şahin yorumluyor.
KuşBakışı bölümünün bu ayki konuğu ise “Başkomser Galip polisiyeleri” ile tanıdığımız Çağatay Yaşmut.
SabitFikir'in kapak illüstrasyonu Berat Pekmezci’ye ait. Ancak çizimler bununla sınırlı değil; iç sayfalarda dikkatli gözler, çok sayıda yetenekli ve genç çizerle de karşılaşıyor.
Editörden
Ceyhan Usanmaz
“Teksas-Tommiks dönemi”nin ancak son demlerine yetişebildim… O zamanlardan, dayımın iki çizgi roman kulesi arasındaki hali gözümün önünde halen; sırt kısmı aynı zamanda kütüphane olarak da kullanılabilen o eski tip divana boylu boyunca uzanmış, bir tarafta “uç uca eklenerek” okunacak, diğer tarafta ise okuduğu ciltlerden oluşan iki kule… Sanırım daha çok Zagor görürdüm elinde; ablamın favorisi Kızılmaske, benimkisi ise Mandrake’ydi; ama günün sonunda, aslında ayırt etmeksizin hepsi okunurdu bir şekilde."
(Yazının tamamı için tıklayınız.)
Dosya yazısından
Levent Cantek
"Dünya çizgi romanında edebiyat uyarlamalarının ağırlığı yüzde bir ya da ikiyi geçmez. Bağlamları farklıdır, edebiyat uyarlaması çizgi romanlar sektörün değil, pedagojik ihtimam gösteren eğitim kurumlarının tekelindedir. (Hayatım boyunca, bir iki istisna dışında hep çizgi roman karşıtı öğretmenlerle karşılaştım; ilgim ve sevgim nedeniyle bugün, bu yaşımda bile azımsandığımdan olabilir, bu algıyı gayet iyi anladığımı düşünüyorum.) Çizgi roman ne zaman çok satsa çocukları kötü etkileyeceği ve olumsuz anlamda manipüle edeceğine ilişkin bir endişe oluşmuş, Türkiye’de çizgi roman karşıtı görüşler benzer dönemlerde çoğalmıştır. Talim ve terbiye toplantılarında, köşe yazılarında, sanat dergilerinde bu ve benzeri huzursuzluklara kolaylıkla rastlanabilir. 1940’lı yılların siyaseten romantik kültürel muhafazakar ortamında, 1950’li yılların sonundaki milli eğitim toplantılarında, 1960’larda gelişen milliyetçi sol içinde, 1970’lerdeki emperyalizm karşıtlığında çizgi roman eleştirisiyle karşılaşabilirsiniz. Daha da geriye gidilebilir, aynı eleştiri ve endişelerin, çizgi romanın ülkeye girişinde, daha en baştan yaşandığını, ilk adlandırmasının bile bu yönde olduğunu iddia edebilirim."
(...)
Emre Yavuz ve Sinan Ural ile söyleşi
Ece Karaağaç
"Genel olarak çizgi roman okuyucusu ikiye ayrılıyor diyebiliriz: İlk grup sıradan okuyucu olarak adlandırılabilir. Koleksiyon yapmaktan ziyade okumakla ilgilidirler. Daha çok sayıda insanın dahil olduğu ikinci grup ise koleksiyoncudur. İlgi duyduğu kahramanın, temanın çizgi romanlarını toplar."
(...)
Yeni yorum gönder