Farklı alanlarda üretilen sanat eserleri, çağlar boyunca birbirleri için ilham kaynağı olmuşlardır. Okuduğumuz şeyleri zihnimizde resimlere dönüştürdüğümüz düşünülürse edebiyatla resim sanatı arasındaki ilişkinin kuvveti de ortaya çıkar. Bu güçlü ilişkiden yola çıkarak SabitFikir’in Ocak 2017 tarihli 71. sayısında romanlar ve resimler arasındaki bağları konu ediniyor ve Aysu Önen’in dosya yazısıyla resimler, ressamlar ve romanlar arasında bir keşif gezisine çıkıyoruz.
“Roman resimle rekabet edebilir. Her şey, yazarın ressama karşı hissettiği içgüdüsel kıskançlıkla ve yetersizlik duygusuyla yüzleşmesine bağlı. Bu yüzleşme, bu gerilimli diyalektik, tesadüfi bir karşılaşmadan ziyade bir düello davetidir; onurunu koruma amaçlı bütün meydan okumalar gibi. Yazar, eğer iyi bir ‘görücü’ olursa, ressamla rekabetinde üstün gelebilir. Nadir güzellikte bir resim bakanı susturur. İşte bu suskunluk yazarda açıklama, anlama, resmi ressamın hikayesinden kurtarma isteği uyandırır. Yazar, sözcükleri yetersiz ve ikinci sınıf bulursa, sanata dair laf etmenin kibrinden utanırsa yenilen taraf olacaktır.”
SabitFikir orta sayfalarının vazgeçilmezi KararsızOkur infografiği de, her zamanki gibi kapak konusunu destekliyor. Murat Can Aşlak’ın hazırladığı ve Onur Atay’ın resimlediği KararsızOkur bu ay, resimlere ilham olan edebi eserleri bir araya getiriyor. Ece Karaağaç ise bu sayıda Söyleşi sayfalarına, İstanbul’un 100 Grafik Tasarımcısı ve İllüstratörü kitabıyla da tanıdığımız Ömer Durmaz’ı konuk ediyor.
Güncel meseleler ve güvenilir kitap eleştirileri için…
Güncel sayfalarında Zeynep Şen, edebiyat ile mimariyi buluşturan Lab Lit Arch’ı konu ediniyor. Sinema sayfalarında Abbas Bozkurt, 2017’nin merakla beklenen uyarlama filmlerini sıralarken, Hikmet Hükümenoğlu Televizyon sayfalarında son zamanların belki de en popüler dizisi olan WestWorld’ü yorumluyor.
Mert Tanaydın, Dünyadan sayfalarında okurlarını Kuzey’in ıssızlığına davet ederken ÇizgiRoman sayfalarında da Levent Cantek, orta sınıfa, metropole ve şimdiki zamana bakan Ve Sinem serisini inceliyor.
SabitFikir’in bu sayısında ayrıca Sascha Arango, Norman Mailer, Mo Yan, John Cheever, Haruki Murakami, Nescio, Tim Parks, Alain de Botton, Refik Durbaş ve Jon Fosse’nin eserlerini güvenilir eleştirmenler Gökçe Gündüç, A. Ömer Türkeş, Burcu Bayer, Aydın Baran Gürpınar, Melisa Kesmez, Ali Bulunmaz, Irmak Zileli, Tuğçe Isıyel, küçük İskender ve Can Semercioğlu yorumluyor.
NesneKitap sayfasında H. Burak Kuyaş ünlü ressamları mercek altına alan “İşte...” serisine göz gezdirirken; Yankı Enki ise, BaşkaDünyalar’da Ted Chiang’ın Arrival / Geliş filmine lham olan kitabı üzerinden “öteki”nin bir tercümesini sunuyor.
KuşBakışı sayfaları da bu ay ressam yazar Can Göknil’i ağırlıyor. Yazarın çalışma masasının fotoğrafına, halen üzerinde çalışmakta olduğu kitabından tadımlık bir alıntı eşlik ediyor.
SabitFikir'in kapak illüstrasyonu Fatih Öztürk’e ait. Ancak çizimler bununla sınırlı değil; iç sayfalarda dikkatli gözler, çok sayıda yetenekli ve genç çizerle de karşılaşıyor.
Editörden
Ceyhan Usanmaz
2016’nın son çeyreğinde Ahmet Karcılılar’ın yeni bir romanı yayımlandı; Mavinin Reddi. Kitabın tanıtımında, “uzun bir sessizliğin ardından gelen derin, akıntılı, sert bir polisiye” olarak nitelendirilmişti, ki, gerçekten de uzun bir sessizliğin ardından gelen bir romandı Mavinin Reddi; Karcılılar’ın daha önceki son romanı 2004’te yayımlanmıştı. On yılı aşkın bu sessizliği daha da etkili kılan ise, romanın ilk sayfalarında şu cümlelerle karşılaşmaktı: “Artık bu sırrın benimle yitip gitmesini göze alamam. (...) On yıl oluyor, kimseye anlatmadım, ölene dek anlatmamaya da kararlıydım. (...) Dün, telafisi mümkün olmayan bir yanılgı içinde olduğumu anladım,” diyor ve anlatmaya başlıyordu kahramanımız; diğer bir deyişle de Ahmet Karcılılar... Bu “oyuncul” kurguyu, aslında, Karcılılar’ın önceki metinlerine aşina olanlar manalı bir gülümsemeyle karşılamışlardır eminim. Aynı şey, romanın merkezinde bir tablonun yer alması için de geçerli. Ne de olsa sanatın diğer dallarına yapılan göndermeler de Karcılılar’ın metinlerinde sıklıkla rastlanıyor. Bu sefer kapağa da taşınmış; söz konusu sanat eseri, 1793 tarihli Marat’nın Ölümü tablosu...
(Yazının tamamı için tıklayınız.)
Dosya yazısından
Aysu Önen
"Roman resimle rekabet edebilir. Her şey, yazarın ressama karşı hissettiği içgüdüsel kıskançlıkla ve yetersizlik duygusuyla yüzleşmesine bağlı. Bu yüzleşme, bu gerilimli diyalektik, tesadüfi bir karşılaşmadan ziyade bir düello davetidir; onurunu koruma amaçlı bütün meydan okumalar gibi. Yazar, eğer iyi bir “görücü” olursa, ressamla rekabetinde üstün gelebilir. Nadir güzellikte bir resim bakanı susturur. İşte bu suskunluk yazarda açıklama, anlama, resmi ressamın hikayesinden kurtarma isteği uyandırır. Yazar, sözcükleri yetersiz ve ikinci sınıf bulursa, sanata dair laf etmenin kibrinden utanırsa yenilen taraf olacaktır. "
(...)
Ömer Durmaz ile söyleşi
Ece Karaağaç
"Henüz eğitimli tasarımcıların olmadığı yıllarda, talebi karşılayanlar tablo resmi yapan sanatçılar/ressamlar olmuş. Bunun temelde dört nedeni var: Resimle yaşamanın pek mümkün olmadığı bir dönem; basın-yayın dünyasına çalışarak geçimlerini sağlamışlar. Basın-yayın ile kültür-sanat dünyasının yakın bağı var; zaten içinde oldukları bir ortamda çevrelerine iş yapmışlar. Kendi sözlerini söylemek için yayıncılığa girip içeriklerinin biçimini de üstlenmişler. Basın-yayının da baskın bir talebi var; bu işi yapabileceklerin becerisine başvurmuşlar. Bu süreçte Naci Kalmukoğlu, Nazmi Ziya Güran, İzzet Ziya Turnagil, Abidin Dino, Garabed Atamian gibi ünlü ressamlar da olmuş; Cevat Şakir Kabaağaçlı gibi yazar kimliğiyle öne çıkanlar da; Ayhan Işık, Öztürk Serengil gibi oyuncular da."
(...)
Yeni yorum gönder