Beyazların Amerika kıtasını yeni yeni ele geçirmeye başladığı, kıtada yaşayan hemen herkese yeni yeni Amerikalı dendiği zamanlarda; tılsımların ve büyülerin, şifa gücünün ve şifacıların yaşadığı; toprağın, suyun, ateşin ve havanın gücünün bilinip kullanıldığı, cadılığın ve kahinliğin henüz tedavülden kalkmadığı, ağaçların insanlara anlatacak hikayelerinin olduğu yıllarda geçiyor hikayemiz…
Meşale adı verilen kişiler insanların içindeki yaşam ateşini görüyor, toprak ve su onlarla bütünleşmeyi öğrenmiş Kızılderililere yol veriyor, koruma tılsımları kötü güçleri engelliyor hala, ama doğayla bütünleşmeyi bilmeyen beyazlar kıtada hastalık gibi hızla yayılırken bir yandan da kendi içlerinde yaşayan şifacılar cadı olarak yaftalanıp Hıristiyanlaştırılmaya çalışılıyor dört elden. Tam bir kırılma noktasındayız aslında, tam bir değişimin ortasında. Toprak nasıl değişiyorsa insanının da o şekilde değiştiği bir çağda… İşte kahramanımız bu kırılma noktasının içinde dünyaya geliyor: Yedinci oğlun yedinci oğlu olarak… O, Alvin Maker. Bir batıl inancın ürünü, adı gibi bir yapıcı, bir yaratıcı… Canlı ve cansız nesneleri iradesinin gücüyle değiştirebilen bir kahraman. Onun bu şekilde dünyaya gelmesi yok edici güçlerin de harekete geçmesi demek, ki geçiyorlar…
Ünlü fantastik ve bilimkurgu yazarı, Orson Scott Card’ın Hugo ve Nebula Ödüllü en ünlü dizilerinden biri olan Alvin Maker serisi ennihayetinde Türkçede. Serinin birinci kitabı “Yedinci Oğul” ve ikinci kitabı “Kızıl Kahin” arka arkaya hızla okunması gerektiğinden olsa gerek, arka arkaya hızla basıldı. İlk kitapta olağanüstü kahramanımız Alvin Maker’in doğumuna ve içine doğduğu şartlara, kaotik toplumsal yapıya odaklanıyoruz. Serinin ikinci kitabı olan Kızıl Kahin ise Amerikan tarihi içinde son derece ironik ve folklorik bir gezinti gibi.
Bir yaratıcı olarak doğuyor Alvin Maker. Ailesi ise bunun fena halde farkında. Zira onun dünyaya gelmesi için en büyük oğullarını ölüme yollamak zorunda kalıyorlar her şeyden önce. Doğumundan itibaren Alvin’i yok etmeye çalışan bazı güçler harekete geçiyorlar amansızca. Amansızca çünkü hayatını onu korumaya adamış babası bile zaman zaman öz oğlunu öldürme arzusunu bastırmakta zorlanıyor. Ancak o, kimseler bilmese de daha doğar doğmaz bir koruyucu ediniyor kendisine. En önemlisi de henüz küçük bir çocukken içindeki gücü fark edip onu kullanmayı öğrenmesi. Ve kendisine çok ama çok önemli bir söz vermesi: Güçlerimi asla kendi çıkarım için kullanmayacağım…
Yaratıcıyla yok edicinin, varlık ile hiçliğin mücadelesi üzerine inşa ediyor Card hikayesini. Hikayenin geçtiği (her ne kadar hayali gibi görünse de) zaman ve yer de oldukça manidar. Belli ki yazara göre, Amerika’nın Amerikalılaşması, varlık ile hiçlik arasındaki mücadelenin ta kendisi. Bu anlamda bazı gerçek olayları ve karakterleri çarpıtarak hikayesine koymaktan çekinmemiş yazar. Franklin, Ben Franklin adıyla ve bir büyücü olarak çıkıyor karşımıza mesela. Kızılderili hareketin öncülerinden Tecumseh, Kumsaw Ta ve kardeşi Tensquatawa ise Tenskwa Tawa olarak romanın önemli karakterlerini oluşturuyorlar. Kısacası Orson Scott Card, Amerikan folklorundan her anlamda yararlanarak kendine büyüleyici bir fantastik dünya yaratmayı başarıyor.
Doğacıl, hemen hemen yaşayan her canlının içindeki güce inanan bir dünya bu. Sırası gelmişken yazarın Mormon yaratılış mitolojisinden oldukça etkilendiğini, bu etkinin satır aralarında görülebildiğini de söylemeden geçmeyeyim. Ancak daha önce de dediğim gibi sadece Mormon yaratılış inancı değil, kolonyal dönemden itibaren Amerikan folklorunun, Batı Avrupalı Beyazları, Kızılderilileri ve Siyahları kapsayan, pek çok özelliğinin işlendiğini görüyoruz hikaye boyunca.
Orson Scott Card’ın son derece sade dili, hikayesinin büyüleyiciliğini hiç sarsmıyor ve dizinin her iki kitabını da son derece akıcı kılıyor. Alvin Maker serisinin ilk iki kitabı için rahatlıkla bir solukta okunabilecek ve okurunu fazlasıyla memnun edecek kitaplardır, diyebilirim. Önerim, Ronald Wright’ın bir karşı tarih anlatısı olan “Çalıntı Kıtalar” adlı kitabıyla birlikte okunmaları.
Yeni yorum gönder