Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

   

Şahane Bir Kitap


Şahane Bir Kitap

Benjamin’le fotoğrafa bakmak




Toplam oy: 1444
Walter Benjamin
Agora Kitaplığı

Walter Benjamin fotoğrafın tarihini anlatmaya, icadın ilk yapıldığı zamanlarda etraftan gelen muhafazakar tepkilerden birini alıntılayarak başlar: “Uçuşan yansımaları bir yerde sabitlemeye kalkmak, Almanların eksiksiz araştırmalarının ortaya koymuş bulunduğu gibi, yalnızca imkansız bir girişim olmakla kalmaz, aynı zamanda böyle bir şeyi aklından geçirip dilemek bile dinimize küfür sayılır. İnsan Tanrı’nın suretinde yaratılmıştır ve Tanrı’nın sureti de insan icadı olan hiçbir makineyle yakalanamaz. İlahi ilhamla mest olmuş dini bütün bir sanatçının dehasının doruğunda varıp varabileceği en yüksek nokta bağlılığının en koyu anlarında ilahi/insani özellikleri mekanik bir alete başvurmadan çoğaltmasıdır.”

 

 

 

Benjamin’e göre bu, yeni teknolojinin kışkırtıcı meydan okuyuşu karşısında kendi sonunun yaklaştığını hisseden sanat anlayışının devreye girişidir. Benjamin’den bu yana gelişen teknoloji kuşkusuz daha da kışkırtıcı, ona karşı duran geleneksel sanat anlayışı daha tedirgin, hatta karşı duruş yavaş yavaş yerini kabullenmeye bile bıraktı ancak gelin Benjamin’le mevzuunun kaynağına inelim. Zira,  “Fotoğrafın Kısa Tarihi”nin dijitalleşme karşısında sersemlemiş, sanat kavramı hakkında ne düşüneceğini şaşırmış zihinlerimize diyecek çok sözü var.

 

 

 

 

Frankfurt Okulu’nun estetik teorisyenlerinden ve 20. yüzyılın önde gelen Marksist ideologlarından biri olan Walter Benjamin’in sanatsal ve kültürel okumaları özellikle 1970’li yıllarda dikkat çekmiş, bugüne kadar da söz konusu ilgi hiç azalmadan devamedegelmiştir malumunuz. Elimizdeki 95 sayfalık kısacık kitapta yer alan iki yazı da (Fotoğrafın Kısa Tarihi ve Teknik Araçlarla Yeniden-Üretim Çağında Sanat Eseri), teknolojinin gündelik hayata girmesiyle kökünden değişen sanat kavrayışına yönelik düşüncelerinden mürekkep. Genellikle fotoğrafın bir sanat olup olmadığı üzerine düşünüldüğü, bunun tartışıldığını belirtiyor Benjamin. Ancak üzerinde asıl düşünmemiz gereken şeyin fotoğrafın icadının sanatın bütün doğasını esastan değiştirip değiştirmediği sorusu, olduğunu söyleyerek kolları sıvıyor.

 

 

 

 

Neler diyor Benjamin? Her şeyden önce teknolojinin gelişimini yani sanatta yeniden-üretim, çoğaltma tekniğinin yaygınlaşmasının, geleneksel sanat algısından, gelenekten tamamen bir kopuş anlamına geldiğini... Geleneğin çatırdaması çağın krizine ve insanın yenilenmesine işaret eder. Toplumsal olarak en pozitif anlamıyla, özellikle de sinemada, yıkıcı ve arındırıcı bir anlam bulur Benjamin.

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu şekilde tüm mitler, tüm tarihi öğeler yeniden ve farklı anlamlarıyla can bulur. Onun sinemada bulduklarının bugün televizyon ve internette daha da derinleştiğini görürüz.

 

 

 

Hayatımızda en çok değişen şey kuşkusuz algılama biçimleridir. Gerçekliğin kitlelere, kitlelerin de gerçekliğe uydurulması, düşünme açısından olduğu kadar algılama açısından da sınırsız boyutlu bir süreçtir. Bu anlamda sanatın güzellikle, biricik olmakla ve hakikilikle olan bağlantısı da tam olarak kopma noktasına gelmiştir. “Teknik araçlarla yeniden-üretim, dünya tarihinde ilk defa olarak sanat eserini, eserin törene, ritüele asalak bir şekilde bağımlı olma durumundan kurtarmaktadır. Dolayısıyla çoğaltılmakta olan sanat eseri, gün geçtikçe daha fazla, yeniden-üretilmeye uygun şekilde tasarlanan bir sanat eseri niteliğine haiz olmaktadır. Sanatsal üretimin ‘hakikilik’ ölçütüne vurulma durumunun ortadan kalktığı an, sanatın total işlevi de kökten ve tersine değişmiş olur. Bundan böyle sanat eseri, törene, ritüele dayalı bir şey olmak yerine, başka bir pratiğe (siyasete) yaslanmaya başlayacaktır.”

 

 

 

 

 

 

 

Dolayısıyla Benjamin’in kurcaladığı bir diğer şey, sanat izleyicisi olan kitlelerin sanata olan etkisi. “Bir kitle olarak insan topluluğu, sanat eserlerine karşı sergilenen bütün geleneksel davranışların bugün yeni bir forma büründüğü bir matriksi temsil eder.” Geçen yıllar Benjamin’i fena halde haklı çıkarmış, bugün kitlesel olarak biz izleyici-okurlar giderek yazara, kameranın arkasındaki göze ve daha da önemlisi aynı anda “kullanıcı”ya dönüşüyoruz.

 

 

Sözün kısası Walter Benjamin’in fotoğraftan yola çıkarak bugünün “kullanıcı”larına söyleyeceği çok şey var. 

 

 

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Şahane Bir Kitap Yazıları

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Yazının başlığı da methiye cephesini epeyce açığa çıkarıyor ama en sonda ulaşmam gereken yargıyı en başa taşıyarak atayım ilk adımı: Türkçe yazılan ya da Türkçeye çevrilen kalburüstü bütün tarihî romanları okuduğunu varsayan, kendisi de az çok ilgi görmüş hacimli üç örnekle bu alana katkıda bulunan biri olarak, bugüne dek Moğol Kurdu’ndan daha iyisine rastlamadım.

Ölmek ve gülmek kelimeleri yan yana çok da gelmez. Belki fonetik olarak ya da bir şiirin kafiyesi olduğunda yakalanan uyum kulağa hoş gelse de ölüm ne olursa olsun acı verir insana. Gülecek yanını bulmak zordur ölümün. “Sen adamı öldürürsün” diyerek kahkaha atarken bile güldürmek ve öldürmek aynı cümlede geçti diye kısa süreli bir sarsıntı geçirdiğimiz olur.

Mehmet Akif’in seciyesini en çok şu üç şey inşa etti der Mithat Cemal Kuntay: Kur’anlı ev, pehlivanlı mahalle, müspet ilimli mektep. Bu üç dayanağı anlamak, Türkiye’nin ve şiirin zeminine dair iyi bir fikir verecektir. Akif’te tarih kültürel bir miras değil. O bunu çok erken zamanda anlıyor ve Namık Kemal’in korktuğu varoluş krizinin ortasında kendisini buluyor.

Reenkarnasyon, tarih boyunca birçok coğrafyada bazı farklılaşmalarla olsa da kendisine yer buldu. Dilimize de ruh göçü adıyla aktarılan bu kavram, ruhun bir bedenden diğerine geçerek varlığını sürdürdüğüne dair bir inanç.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.