Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

   

Şahane Bir Kitap


Şahane Bir Kitap

Bir elvedanın mezesi gibi...




Toplam oy: 823
Andrea G. Pinketts
Ayrıntı Yayınları
Kahramanın kendine ve çevresine karşı hastalığa varan çözümlemeleri ise romanın ana izleğini perdelemek bir yana hikayeyi okuruna açmayı başarıyor.

“Diyelim ki hakikat bir dişidir”, diye başlar Nietzcsche “İyinin ve Kötünün Ötesine”ye. Lazzaro ise dört adet dişi arasında karar vermeye çalışırken iyiliği ve kötülüğü kurcalamaktadır zaten. Etrafında son derece fantastik gibi duran bu birbirinden güzel dört dişinin alamet-i farikası bu olsa gerektir; hakikati işaret etmek... Hanımlar fantastik gibi durmaktadırlar zira olayın geçtiği, hatta olayın bizzat kendisi olan uzak dağ kasabası Bellamonte’de, o soğuk kasım günlerinde yaşları 18 ile 22 arasında değişen ve çoğu modellik yapan kızlar bulmak kolay değildir. Hatta hepsinin dikkatini aynı anda çekmek de ancak fantastik kahramanlara özgü bir şeydir.

 

Lazzaro herhangi bir fantastik kahramandan geri kalacak biri değildir zaten. Bir vakitler yaz tatillerini geçirdiği Bellamonte’ye on yıl aradan sonra kendini aramak için gelmiş, gizemli, küstah, tekinsiz bir kahraman… İtalyan kara edebiyatının önde gelen isimlerinden Andrea G. Pinketts, dilimize çevrilen romanı “Lazzaro, Dışarı Çık”da kahramanının karanlığını Bellamonte’nin karanlık atmosferiyle tamamlar. Kahramanın hayatı değişmek üzeredir, neden ve nasıl, tam bilemeyiz. Ama Bellamonte onun deyişiyle bu değişimin öncesinde, bir elvedanın mezesi gibidir.

 

Lazzaro, sanki başına gelecekleri bilerek gelmiştir buraya; hatta diyebilirim ki başına gelecekleri aramaya gelmiştir. Nüfusu yok denecek kadar az olan bu kasabaya ayak basar basmaz, kaldığı otel odasında buruşturulup atılmış bir gazete bulur: Burada birkaç önce işlenen bir çocuk cinayeti haberi... Haber, işaretlenmiştir gizemli bir şekilde. Kahramanımız bu işaretleri kendisi için de bir işaret olarak kabul eder. Dönüştüğü varlığı kaybetmeden, önceki “ben”ini yeniden bulmak için… Üstelik ilginç şekilde üzerine bir yenisi de eklenen cinayet, onun hem kötülükle hem de yaşanmamış çocukluğuyla yüzleşme serüvenine dönüşür. “Çocuk cinayetleri ve esrarkeşler Lazzaro’nun son işi, Sant’Andrea’nın son haç çıkarması, başkaları tarafından programlanmış bir bilgisayarla senli benli konuşmadan evvelki son monologdu. Son Kwai Köprüsü. Yahuda’ya verilen son öpücüktü. Bağlayıcı bir yılbaşı priminden önceki son otuz para.”

 

Kötülük iyi biri olduğunuz hissini verir

 

Ancak Lazzaro’nun olağanüstü küstahlığı, kendine güveni, bir yerde, kendi adına işleri sarpa sardıracaktır ister istemez. Öyle ki, Bellamonte’de işlenen çocuk cinayetlerinin baş zanlısı haline bile gelecektir. Söz konusu zannın altından kalkmak pek sorun değildir Lazzaro için,  o başından beri iyinin ve kötünün ötesine dikmiştir gözünü, zira “kötülük iyi biri olduğunuz hissi verir”… Ancak cinayetleri aydınlatmak için yeni tanıştığı Monica’nın pazarladığı zayıflama yosunlarıyla zengin olmuş obez yengesi ve zengin yenge tarafından adeta satın alınmış eski genetikbilimci amcası ve onların aşçı ile bir şoförden ibaret, tuhaf çalışanlarından mürekkep ailesinin gizemini çözmek zorundadır. Zorunluluk Lazzaro için hiçbir şey demektir aslında, o hikayenin her kelimesine sinen sezgilerinin ve benliğinin peşindedir. Bellamonte’nin grappaları üst üste içildiklerinde ne kadar yorucuysa, buz gibi havası o kadar zihin açıcıdır ne de olsa. İşin içindeki illüzyonist cüce ile saf otel görevlisi dev, hikayenin grotesk havasını hiç şüphesiz daha da pekiştirir. 

 

“Lazzaro, Dışarı Çık”, romanın pek çok yerinde yazarın Proust’a yaptığı göndermelerin haricinde de, Proustvari bir roman. Andrea G. Pinketts, kahramanının ağzından, o hayali dağ kasabasının karanlık ve soğuk atmosferini; içinde yaşayanlar, içinden geçen yolcu otobüsleri, turistik tesisleri, ziyaretçileri… ile  son derece incelikli, şaşırtıcı ayrıntılarla bezeli bir şekilde, ustalıkla veriyor. Kahramanın kendine ve çevresine karşı hastalığa varan çözümlemeleri ise romanın ana izleğini perdelemek bir yana hikayeyi okuruna açmayı başarıyor. Ve böylelikle de “Lazzaro, Dışarı Çık” için şahane bir romandır dememe gerek bırakmıyor.    

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Şahane Bir Kitap Yazıları

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Yazının başlığı da methiye cephesini epeyce açığa çıkarıyor ama en sonda ulaşmam gereken yargıyı en başa taşıyarak atayım ilk adımı: Türkçe yazılan ya da Türkçeye çevrilen kalburüstü bütün tarihî romanları okuduğunu varsayan, kendisi de az çok ilgi görmüş hacimli üç örnekle bu alana katkıda bulunan biri olarak, bugüne dek Moğol Kurdu’ndan daha iyisine rastlamadım.

Ölmek ve gülmek kelimeleri yan yana çok da gelmez. Belki fonetik olarak ya da bir şiirin kafiyesi olduğunda yakalanan uyum kulağa hoş gelse de ölüm ne olursa olsun acı verir insana. Gülecek yanını bulmak zordur ölümün. “Sen adamı öldürürsün” diyerek kahkaha atarken bile güldürmek ve öldürmek aynı cümlede geçti diye kısa süreli bir sarsıntı geçirdiğimiz olur.

Mehmet Akif’in seciyesini en çok şu üç şey inşa etti der Mithat Cemal Kuntay: Kur’anlı ev, pehlivanlı mahalle, müspet ilimli mektep. Bu üç dayanağı anlamak, Türkiye’nin ve şiirin zeminine dair iyi bir fikir verecektir. Akif’te tarih kültürel bir miras değil. O bunu çok erken zamanda anlıyor ve Namık Kemal’in korktuğu varoluş krizinin ortasında kendisini buluyor.

Reenkarnasyon, tarih boyunca birçok coğrafyada bazı farklılaşmalarla olsa da kendisine yer buldu. Dilimize de ruh göçü adıyla aktarılan bu kavram, ruhun bir bedenden diğerine geçerek varlığını sürdürdüğüne dair bir inanç.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.