“Diyelim ki hakikat bir dişidir”, diye başlar Nietzcsche “İyinin ve Kötünün Ötesine”ye. Lazzaro ise dört adet dişi arasında karar vermeye çalışırken iyiliği ve kötülüğü kurcalamaktadır zaten. Etrafında son derece fantastik gibi duran bu birbirinden güzel dört dişinin alamet-i farikası bu olsa gerektir; hakikati işaret etmek... Hanımlar fantastik gibi durmaktadırlar zira olayın geçtiği, hatta olayın bizzat kendisi olan uzak dağ kasabası Bellamonte’de, o soğuk kasım günlerinde yaşları 18 ile 22 arasında değişen ve çoğu modellik yapan kızlar bulmak kolay değildir. Hatta hepsinin dikkatini aynı anda çekmek de ancak fantastik kahramanlara özgü bir şeydir.
Lazzaro herhangi bir fantastik kahramandan geri kalacak biri değildir zaten. Bir vakitler yaz tatillerini geçirdiği Bellamonte’ye on yıl aradan sonra kendini aramak için gelmiş, gizemli, küstah, tekinsiz bir kahraman… İtalyan kara edebiyatının önde gelen isimlerinden Andrea G. Pinketts, dilimize çevrilen romanı “Lazzaro, Dışarı Çık”da kahramanının karanlığını Bellamonte’nin karanlık atmosferiyle tamamlar. Kahramanın hayatı değişmek üzeredir, neden ve nasıl, tam bilemeyiz. Ama Bellamonte onun deyişiyle bu değişimin öncesinde, bir elvedanın mezesi gibidir.
Lazzaro, sanki başına gelecekleri bilerek gelmiştir buraya; hatta diyebilirim ki başına gelecekleri aramaya gelmiştir. Nüfusu yok denecek kadar az olan bu kasabaya ayak basar basmaz, kaldığı otel odasında buruşturulup atılmış bir gazete bulur: Burada birkaç önce işlenen bir çocuk cinayeti haberi... Haber, işaretlenmiştir gizemli bir şekilde. Kahramanımız bu işaretleri kendisi için de bir işaret olarak kabul eder. Dönüştüğü varlığı kaybetmeden, önceki “ben”ini yeniden bulmak için… Üstelik ilginç şekilde üzerine bir yenisi de eklenen cinayet, onun hem kötülükle hem de yaşanmamış çocukluğuyla yüzleşme serüvenine dönüşür. “Çocuk cinayetleri ve esrarkeşler Lazzaro’nun son işi, Sant’Andrea’nın son haç çıkarması, başkaları tarafından programlanmış bir bilgisayarla senli benli konuşmadan evvelki son monologdu. Son Kwai Köprüsü. Yahuda’ya verilen son öpücüktü. Bağlayıcı bir yılbaşı priminden önceki son otuz para.”
Kötülük iyi biri olduğunuz hissini verir
Ancak Lazzaro’nun olağanüstü küstahlığı, kendine güveni, bir yerde, kendi adına işleri sarpa sardıracaktır ister istemez. Öyle ki, Bellamonte’de işlenen çocuk cinayetlerinin baş zanlısı haline bile gelecektir. Söz konusu zannın altından kalkmak pek sorun değildir Lazzaro için, o başından beri iyinin ve kötünün ötesine dikmiştir gözünü, zira “kötülük iyi biri olduğunuz hissi verir”… Ancak cinayetleri aydınlatmak için yeni tanıştığı Monica’nın pazarladığı zayıflama yosunlarıyla zengin olmuş obez yengesi ve zengin yenge tarafından adeta satın alınmış eski genetikbilimci amcası ve onların aşçı ile bir şoförden ibaret, tuhaf çalışanlarından mürekkep ailesinin gizemini çözmek zorundadır. Zorunluluk Lazzaro için hiçbir şey demektir aslında, o hikayenin her kelimesine sinen sezgilerinin ve benliğinin peşindedir. Bellamonte’nin grappaları üst üste içildiklerinde ne kadar yorucuysa, buz gibi havası o kadar zihin açıcıdır ne de olsa. İşin içindeki illüzyonist cüce ile saf otel görevlisi dev, hikayenin grotesk havasını hiç şüphesiz daha da pekiştirir.
“Lazzaro, Dışarı Çık”, romanın pek çok yerinde yazarın Proust’a yaptığı göndermelerin haricinde de, Proustvari bir roman. Andrea G. Pinketts, kahramanının ağzından, o hayali dağ kasabasının karanlık ve soğuk atmosferini; içinde yaşayanlar, içinden geçen yolcu otobüsleri, turistik tesisleri, ziyaretçileri… ile son derece incelikli, şaşırtıcı ayrıntılarla bezeli bir şekilde, ustalıkla veriyor. Kahramanın kendine ve çevresine karşı hastalığa varan çözümlemeleri ise romanın ana izleğini perdelemek bir yana hikayeyi okuruna açmayı başarıyor. Ve böylelikle de “Lazzaro, Dışarı Çık” için şahane bir romandır dememe gerek bırakmıyor.
Yeni yorum gönder