Bilmem ki siz de benim gibi, geçirdiğimiz dünün ardından dişil bir dünya bilgisinin eksikliğini iliklerinize kadar hissediyor musunuz? Çıkış yolunun siyasi- toplumsal erkle, güçle, kâr- zarar hesaplarıyla, kılıçla, asayla açılmayacağını bir kez bir kez daha hüzünle fark ediyor musunuz?
Fark etmek, yine de, her şeye rağmen umut etmeyi getiriyor yanında. Umut, tutunacak en azından birkaç dal uzatıyor. İşte onlardan biri, Vandana Shiva! Yani, yeni dünyayı düşünen, sezen, iliklerine kadar hisseden ve bütün bunları söylemekten çekinmeyen cesur bir aktivist- düşünür. Times’ın çevre kahramanı ilan ettiği, 2005 yılının Nobel Barış Ödülü sahibi bir kadın. Derin ve temiz bir nefes almak için çeviriyorum Vandana Shiva’nın İnadına Canlı'sının sayfalarını...
Vandana Shiva’nın en önemli özelliklerinden biri, dünyanın sorunlarını bir bir sayıp dökmekle kalmayıp her birine akılcı, uygulanabilir ve net çözümler üretmesi. Sıralayayım:
* Küreselleşme yerine yerelleşme ve bölgeselleşme
* Saldırgan tahakküm yerine şiddetsizlik
* Rekabet yerine eşitlik ve kardeşlik
* Doğanın ve barındırdığı türlerin bütünlüğüne saygı
* İnsanların doğanın efendileri olarak değil, onun parçası olarak kavranması
* Üretim ve tüketimde biyoçeşitliliğin korunması
Vandana Shiva, İnadına Canlı'da, her şeyi değiştirmeye, tohumdan başlamamız gerektiğini söylüyor. Ona göre gıdanın geleceğinin kurtarılması, tarımı keşfeden cins olan kadınların elinde. Kadınların bilgi ve üretkenliğini, bilim ve teknolojinin görünmez kıldığını Gıda ve Tarım Örgütü’nün çeşitli raporlarını arkasına alarak kanıtlıyor. Ancak Shiva’ya göre Hindistan ve büyük tarım ülkelerinde yavaş yavaş atılmaya başlanan yeni adımlar, bu durumu değiştirir nitelikte. Ve iyi haber: “Herkes için güvenli ve sağlıklı gıdayı teminat altına alan adil, sürdürülebilir ve sağlıklı gıda sistemleri yaratmak için kadınların gıda ve tarım mirasına dayanan yeni bir gıda devrimi yolda.”
Tohumdan suya, sudan havaya, havadan bilime, ekonomiye ve toplumsal cinsiyetlere uzanıyor Shiva. Hayatta kalmanın yollarını sayıp döküyor. Giderek çoğalan umut verici deneyimleri, oluşumları paylaşıyor. Ve dişil ilkenin itibarını yavaş yavaş da olsa geri kazanıyor. Sesi de sözü de topraktan gelir gibi derin, bereketli, meşakkatli olduğu kadar ödüllendirici, umut verici.
“Kadınların ekolojik mücadelelerinin düşüncede yarattığı iki temel dönüşüm, ekonomik ve entelektüel değere ilişkindir. Bu dönüşümlerden ilki, bilgiyi neyin oluşturduğuna ve bilenlerin, yani entelektüel değeri üretenlerin kim olduğuna ilişkin algımızla ilgilidir. İkinci dönüşüm ise, servet ve ekonomik değer kavramlarını içerir ve bunları üretenlerin kim olduğuna ilişkindir. Üretici faaliyetleriyle hayatın idamesini sağlayan kadınlar bize göstermektedir ki, ekonomik hayatın temeli ve matrisi, hayatı destekleme ve idame ettirme işleviyle doğadan başkası değildir. Üstelik, yoksullar ve marjinallerin hayatlarının idamesini ve zenginliğini sağlayan tam da, doğanın, hakim dünya görüşü tarafından 'atık' sayılan unsurlarıdır. Onlar modern Batının onları tanımlamakta kullandığı atık, çöp ve gözden çıkarılabilirlik kavramlarına meydan okumaktadır. Ekolojik hayatta kalıma yönelik entelektüel miras, hayatta kalma konusunda uzman olanların tasarrufundadır. Erkek merkezci batı zihniyetinin hepimizi içine soktuğu ekolojik çıkmazdan bizi kurtarabilecek bilgi ve deneyime sahip olanlar onlardır. ”
* Görseller: Sinek Sekiz Yayınevi
Yeni yorum gönder