Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

   

Şahane Bir Kitap


Şahane Bir Kitap

Domuzları tekmelesek mi, tekmelemesek mi?




Toplam oy: 1094
Tom Baker
Altıkırkbeş Yayınları

Onu Dr.Who olarak tanıyoruz, eski İngiliz aktör Tom Baker, yeni yazar. Türkçeye çevrilen eseri ise Domuzları Tekmeleyen Çocuk: Kısacık, kısa olduğu kadar sıkı, sarsıcı ve eğlenceli bir roman; Tom Baker’ı dikkate almayı, onu dikkatle izlemememiz gerektiğini söyleyen bir roman... Ve tam anlamıyla grotesk, yani “kaba gülünçlüklerden, tuhaf ve olmayacak şakalaşmalardan yararlanan, karşıt görüntüleri, bağdaşmaz durumları şaşırtıcı biçimde birleştiren güldürü biçimi”.

Kahramanımız Robert Caligari, 13’lük baş belası bir yeniyetme. Zaman ise 13 Haziran, yani tam da Robert Caligari’nin öleceği gün. Kimse ne zaman öleceğini tam olarak bilemez, ölümün yaklaştığını anlasa da kendine konduramaz. Caligari için de bu böyle, son ana kadar o da öleceğini bilmiyor, ailesinin ve çevresinin başına ustalıkla bela olan canavar nevinden bu çocuğun öleceğini ta en baştan bilen biz okurlar bile romanın sonuna kadar buna pek inanamıyoruz. Onun o pis, karanlık zekasının sönmeyeceğini, bir aralık bulup yaşama yeniden bağlanacağını zannediyoruz. Ne de olsa tecrübemizle sabit: Kötüler ölmez! Evet, Robert Caligari, kötü, hatta kötünün kötüsü. Kızkardeşinin domuz kumbarasına attığı tekmelerle başlayan ve felaketlere yol açan kötülük kariyerini tam doruğa çıkmışken terk etmesi gerçekten trajik, bizim için inanması güç.

Kariyer demişken özetleyeyim: İnsanların yüzüne gülüp kibar olunduğunda arkalarından iş çevirmenin daha kolay ve zevkli olduğunun ayırtına çabucak varan Caligari, kızkardeşine iyi davranıp, ayakabılarını parlatır ama her sabah mısır gevreğine düzenli olarak tükürmekten, onu yavaş yavaş öldürmek için yemeklerine eser miktarda zehirli ot koymaktan kendini alamaz ya da mahallede herkesin sevdiği yaşlı, gözleri görmez Mr. Grice’ı karşıdan karşıya geçme bahanesiyle bir tırın altına iterek ölmesini keyifle seyretmekten ve cenazesinde üzüntüyle ağlamaktan, herkesin takdirini toplamaktan büyük zevk duyar, vs.  Ama en büyük işi, kendi ölümüne de yol açacak o acayip günde, 13 Haziran’da yapacaktır kahramanımız; elinde küçük bir ok ve yayla yolun kenarından atla geçmekte olan bir kadına nişan alacak, ok ata isabet ettiği için at kontrolden çıkacak ve alt yoldan geçen bir otobüsün üzerine düşecek, otobüs şoförünün o anda ölmesi nedeniyle araç karşıdan gelen bir petrol tankeriyle çarpışacak ve...  Caligari, yerel gazete ve radyoların tahminine göre üç yüzden fazla insanın ölümüne yol açan otoban yangını faciasının ardından, bir karganın dışkısına basarak kayacak ve hayata iğrenç bir şekilde gözlerini yumacaktır. Tabii, ölümüne yetişen fareler sayesinde yumacak gözleri kalırsa!

Domuzları Tekmeleyen Çocuk, belki bir layığını bulma öyküsü belki de saçmalıklar silsilesine bağlı insan hayatının, yine saçmalıklar silsilesiyle rahatça son bulabileceğini ima eden can sıkıcı bir şaka. Ve en nihayetinde kötü niyetli bir çocuğun yol açtığı olaylardan ziyade bu olaylardan haber kanalları gibi yararlananların mı, işlerini yapamayan polislerin mi, felaketlere bayılan, onlardan beslenen ruhsuz toplumun mu ve hatta budalalıkları yüzünden ölenlerin mi daha kötü olduğunu biz okura kötü kötü düşündüren bir tür ima.

“Bu gerçekten üzücü ve korkunç bir hikaye. Katıksız bir dehşet masalı. Canavar olarak görülen bir çocuğun hikayesi. Bu konular hakkında bilgi sahibi olduğu farz edilen insanlar, yetişkinler diyorum, sonradan onun toplum düzenine aykırı olduğunu söylediler. Bu büyüklerin ne hakkında konuştuklarını tam olarak bilmedikleri zamanlarda söyledikleri türden bir şeydir. ‘Toplum düzenine aykırıydı,’ derler. Ama Robert Caligari akında bir şeyleri keşfettikçe kendi kararınızı verebileceksiniz.”  Yine de Caligari hakkında karar vermek oldukça güç, içimizdeki evrensel kötülükle ve budalalıkla yüzleşmek kadar güç. Belki de en iyisi bütün bunları boş verip hikayenin akışına kendimizi bırakmak, bir baş belasının yol açtığı felaketlere kendimizi kaptırmak, ve gidenlerin ardından kıs kıs gülmek... Karar yetişkinlerin! 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Şahane Bir Kitap Yazıları

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Yazının başlığı da methiye cephesini epeyce açığa çıkarıyor ama en sonda ulaşmam gereken yargıyı en başa taşıyarak atayım ilk adımı: Türkçe yazılan ya da Türkçeye çevrilen kalburüstü bütün tarihî romanları okuduğunu varsayan, kendisi de az çok ilgi görmüş hacimli üç örnekle bu alana katkıda bulunan biri olarak, bugüne dek Moğol Kurdu’ndan daha iyisine rastlamadım.

Ölmek ve gülmek kelimeleri yan yana çok da gelmez. Belki fonetik olarak ya da bir şiirin kafiyesi olduğunda yakalanan uyum kulağa hoş gelse de ölüm ne olursa olsun acı verir insana. Gülecek yanını bulmak zordur ölümün. “Sen adamı öldürürsün” diyerek kahkaha atarken bile güldürmek ve öldürmek aynı cümlede geçti diye kısa süreli bir sarsıntı geçirdiğimiz olur.

Mehmet Akif’in seciyesini en çok şu üç şey inşa etti der Mithat Cemal Kuntay: Kur’anlı ev, pehlivanlı mahalle, müspet ilimli mektep. Bu üç dayanağı anlamak, Türkiye’nin ve şiirin zeminine dair iyi bir fikir verecektir. Akif’te tarih kültürel bir miras değil. O bunu çok erken zamanda anlıyor ve Namık Kemal’in korktuğu varoluş krizinin ortasında kendisini buluyor.

Reenkarnasyon, tarih boyunca birçok coğrafyada bazı farklılaşmalarla olsa da kendisine yer buldu. Dilimize de ruh göçü adıyla aktarılan bu kavram, ruhun bir bedenden diğerine geçerek varlığını sürdürdüğüne dair bir inanç.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.