Sizin bir bahçeniz var mı? Şöyle bahar geldi mi bir telaşlı hazırlık içine girdiğiniz, şu köşe fidelik olsun, bu duvar boyunca sardunyalar dolsun, geçen yıl dikilen meyve ağaçları budansın, gübrelensin, çiçekler tohuma kaçmadan tazelensin derdine düştüğünüz… Belki böylesi yoktur ama emin olun herkesin bir bahçesi vardır. Salonun bir köşesinde unutulmaya yüz tutmuş bir tutam yeşillik, pencere kenarında bir iki menekşe ya da bahar geldi mi yıllık çiçeklerle dolan bir balkon belki de… Bir yerlerde bir bahçe muhakkak vardır... En kötü ihtimalle her gün önünden geçtiğiniz bir park sadece… İnsanın doğadan gönlü geçeli çok oluyor belki ama doğa insanın üzerinden elini hiç çekmiyor ne de olsa. Ama zaman değişiyor, dünya değişiyor… Belki siz farkında değilsiniz ama salonun bir köşesinde yıllardır duran o yeşillik artık eskisinden fazla su istiyor, aldığı oksijen ona yetmiyor ve yaprakları güdük kalıyor. Ya da orada yıllardır durmasının aslında tek bir sebebi var; o da bizim gibi az suya, az oksijene, bol sentetiğe bir şekilde alışıyor.
Hal böyleyken özellikle çiçeğe böceğe meraklı olanların başvurdukları bitki ve bahçe kitapları soruları karşılamaz, sorunları çözemez oluyor artık. Ortada hafife alınacak bir durum yok, iklim kuşakları değişti, daha ne olsun… İşte tam da bu nedenle Dünya Isınıyor Bahçem Değişiyor adlı çalışmayı uzun zamandır elimin altından eksik etmiyorum ben de. Gülnar Onay, bu çalışmasıyla söz konusu değişim döneminde ve önümüzde uzanan kurak çağlarda doğayla iç içe olabilmenin yeni yöntemlerini anlatmış incelikle. Onay’ın çıkış noktası ise 2007 yazı. Kendi bahçesinde birebir yaşadığı o kurak yazdan sonra, bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını gözlemlemiş yazar. Ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diye ümitsizliğe düşmek yerine, yeni iklimle barışık, az suyla yetinebilen yemyeşil bir bahçe yaşatmanın, böyle bir bahçede yaşamanın yollarını araştırmış, bahçesinde deneyimlemiş.
Yabani çiçeklerle barışmak
Yazarın dikkati çektiği ilk nokta yaşadığımız küresel iklim değişimi döneminde dünyanın ısınmasının doğaya ve bahçelere yansımasını gözlemlemenin önemi. Doğaya baktığımızda ne görüyoruz, kırlara, parklara ve bütün o bakımsız kaldırım kenarlarına? Isınmaya, susuzluğa ve sel olarak yağan yağmura karşı doğada kendi kendine var olmayı sürdüren binlerce bitki türü var. Bu, yabani dediğimiz bağımsız bitkiler neden bahçelerimizde, balkonlarımızda da olmasın? Artık anlamını yitirmeye başlayan estetik değerleri bir yana bırakıp doğanın kendi düzenine, hatta bir şekilde geri dönüşü olmayan değişimler yarattığımız bu düzene, boyun eğmekten başka çaremiz de yok gibi görünüyor zaten. Mutfakta kullandığımız deterjansız atık suları biriktirmek, çöplerden gübre yapmak, kurumuş otlarla toprağı kuraklığa karşı korumak, gibi faaliyetler size hâlâ uzak ve anlamsız geliyor olabilir. Ama her şeyin bir vakti var ne de olsa, ben söyleyeyim, şimdi tam uyanma vakti.
Dünya Isınıyor Bahçem Değişiyor, bu anlamda da şahane bir kitap. Onay, sorunu tespit etmekle kalmıyor, çözüm de üretiyor. Hem kuraklıkla barışma yöntemlerini hem de kuraklığa dayanıklı bitkilerin yetiştirilme şekillerini, bakımlarını anlatıyor ayrıntılı bir şekilde. Bahardan yaza geçmek üzere olduğumuz bugünlerde, bizi bekleyen kurak ve sıcak günleri serinletmenin gerçekçi bir yolunu arıyorsanız eğer, Dünya Isınıyor Bahçem Değişiyor'a bir göz atmanızı öneririm.
Yeni yorum gönder