Sherlock Holmes kimin kahramanıdır? Elbette Arthur Conan Doyle'un. Peki Doktor Watson, William Huges ve Rodolfo Martinez? Ünlü dedektif, Doyle'un olduğu kadar onların da kahramanıdır desem... Aslında ortalığı karıştıran kişi Rodolfo Martinez'dir. Ne vakit ki çıkıp Holmes'ün kahraman olduğu üç yeni hikayeyi kitaplaştırdı ve bu hikayelerde Holmes'ün maceralarını esas yazan kişinin Doktor Watson olduğunu ileri sürdü, işte o zamandan beri ünlü hayali kahraman Sherlock Holmes'ün varlığı karmaşık da olsa edebiyat dünyasında farklı bir hal alarak devam ediyor. İşte "Sherlock Holmes ve Ölülerin Bilgeliği"nin ardından yayımlanan "Sherlock Holmes ve Şairin Ayak İzleri" bunun en güzel kanıtı.
"Sherlock Holmes ve Ölülerin Bilgeliği"nde yer alan hikayelerde Rodolfo Martinez, Holmes'ün bir kahraman olarak yaşamına yeni bir yön vermişti. Rasyonel aklın edebiyat dünyasındaki en sağlam temsilcisi Holmes, Martinez'in kaleminde aklın açıklayamadığı doğaüstü olayların içine düşmüştü. "Şairin Ayakizlerinde"de de kahramanımız aynı şekilde olağanüstünün hakim olduğu bir büyük hikayenin merkezinde. Martinez bu defa bizi İspanya İç Savaşı'nın tam ortasına götürüyor. Holmes torunu yaşındaki bir İngiliz casusu olan William Huges'la beraber, tüm insanlığın hayatını sonsuza kadar cehenneme çevirme gücüne sahip bir kitabın peşine düşüyor; Necronomicon'un, yani ölüler kitabının...
Fantastik ve bilimkurgu edebiyatına aşina olan okurların çok iyi bildiği gibi H.P. Lovecraft'ın ünlü hikayesinden yola çıkarak daha da gizemli, daha da olağanüstü bir hikaye yaratmaya soyunmuş Martinez. Necronomicon'un ayrı ayrı üç kitap halinde yazıldığını ve bu üç kitap biraraya geldiğinde ortaya bizimkine paralel bir evrenin kapılarının açılıp bu dünyayı ele geçirmeyi arzulayan varlıkların harekete geçeçeğini öğrenen Holmes, tek tek bu kitapların peşine düşüyor ancak hepsini elinden kaçırıyor. Şimdi tek umudu İspanya'ya getirilecek olan son kitabı diğerleriyle birleşmeden önce yeniden ele geçirmeye çalışmak. Peki neden İspanya? Holmes bu iç savaşın Necronomicon'u biraraya getirmeye çalışan örgütün işi olduğundan emin: "Kelimeler, gerekli olsalar da, aslında bir bellek hilesinden, insanın zihnini belli bir konuma getirmeye yarayan bir dizi akli tetikleyiciden başka birşey değiller. Ama daha önce de dediğim gibi, bu tek başına yeterli değil. Kelimelerin dile getirildiği mekan çeşitli özelliklere sahip olmalı: Kimyasal bir tepkimede katalizöre eşdeğer biçimde zihin yükseltici olarak işlev görmeli. Ve savaş kusursuz bir zihin yükselticisidir. İçinde ölüm vardır, acı vardır, ihanet ve öfke vardır. Irkımızın en basit içgüdüleri savaş sırasında uyanır ve özgürlüğe kavuşur. Eski zaman insanlarını çağırmak için savaştan daha iyi bir yol var mıdır? Tüm o hayvani enerjiden, acıdan ve öfkeden daha etkili bir yol var mıdır?"
Holmes'ün dünya üzerindeki hemen tüm savaşlara dair yaptığı bu çıkarım aslında "Şairini Ayak İzlerinin" de temel izleğini oluşturuyor. Çünkü Holmes'e göre olağanüstü diye bir şey yok, sadece insan aklının ve bilimin o an için henüz çözemediği, henüz bir açıklama getiremediği olaylar var sadece. İşte bu nedenle bu büyük tehlikeyi atlatmak için birlikte çalıştığı bir avuç insan Holmes'ün açıklamalarına etrafta olan bitene tam olarak inanmasalar da görevlerini yerine getirmeye çalışıyorlar. Tabii bir de Holmes'ün efsanevi kahraman karizması, onları ipleri çekilen kuklalara dönüştürüyor.
Martinez, Holmes üzerinden kahraman olgusunu da hikaye boyunca kurcalamaktan vazgeçmemiş hiç. Bu da hikayenin hem inandırıcılığını hem de akıcılığını beslemeye yarıyor. Holmes'ün efsanevi bir kahraman olarak gerçekliği, hikaye içindeki tavır ve davranışları, rol yapmadaki ustalığı, en saçma şeyi bile inandırıcı kılma becerisi, edebiyattaki kahraman imgesini tartışmaya açıyor sürekli. "Her yeni jest, dudaklarından çıkan her yeni sözcük, efsanesine katkı sağlamaktan başka bir şey yapmıyordu.
Rol yapmaya bir an bile ara vermeyen bir aktör gibiydi. Ve durum gerçekten bundan ibaretse yaklaşık yetmiş yıl boyunca kendisinin (ve bir ölçüde Doktor Watson'ın) tasarladığı karakteri oynadıktan sonra şimdi rol yapmayı bir kenara bırakmasının, bu farsa bir son vermesinin ve bir insana, yani anlaşılabilir, hata yapabilir ve tam da bu yüzden affedilebilir birine; gerçek Sherlock Holmes'a dönüşmesinin mümkün olamayacağını düşündüm. Hatta ortada gerçek bir Sherlock Holmes olup olmadığını bile sorguladım." Biz de okuyucular olarak kitap boyunca bunu yapıyoruz aslında ve Huges gibi net bir karara varamıyoruz. Martinez kendi yarattığı sözkonusu muğlaklıktan, gizemden sonuna kadar yararlanmayı biliyor.
Martinez bunu sadece Holmes üzerinden de yapmıyor üstelik. Pek çok kahraman ve gerçekten yaşamış insanlar üzerinden de aynı muğlaklık imgesini kurcalıyor roman boyunca. Necronomicon'u tam olarak okumuş bir avuç insandan biri olarak karşımıza çıkan Jorge Luis Borges, babası ölüler kitabı nedeniyle deliren H.P. Lovecaraft, olağanüstü varlığına olacağan bir açıklama getirilen Superman, yani Clark Kent ve hatta Robert Capa... Hepsi "Sherlock Holmes ve Şairin Ayak İzleri"nin gerçekliği kurcalanan kahramanları haline dönüşüyorlar.
Bir kahraman efsanesi olarak Holmes'la bir kez daha tanışmak isteyen okurlar için şahane, ilginç sonunu bir an bile açık etmeyerek akıcı hikayesini devam ettiren, fantastikle, klasik dedektif hikayelerini ustalıkla biraraya getirmeyi başaran, akılçelici bir roman "Sherlock Homes ve Şairin Ayakizleri", hararetle tavsiye ederim.
Aslında kitabı da okumadan yorum yapıyorum ve güzel de olabilir -nitekim çoğu zaman eski karakterler üzerine yapılan küçük değişiklikler hoş olabiliyor- ama özellikle hayranlarına soracak olursanız; duygusuz, karizmatik detektif karakterlerinin bu tip vakalarla uğraştığını görmek istemezlerdi.
Yine de, yalnızca bu tarafa dikkat çekmek istemiştim. Kitabı henüz aldım ve internette biraz araştırmıştım, anladığım kadarıyla tüm bunlara rağmen yazar Sherlock Holmes'u klasik imajından koparmamayı başarmış. Umarım 'Arséne Lupin Herlock Sholmés'e karşı'daki gibi olmaz. :)
Yeni yorum gönder