Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

   

Şahane Bir Kitap


Şahane Bir Kitap

İnatla; şimdi ve daima: Direniş!




Toplam oy: 1199
Tarih - Toplum - Siyaset Dizisi
Versus Kitap Yayınları
Çalışmada yer alan kadın aktivistler, eko-feministler, anarşistler, düşünürler bizzat yaşamlarıyla radikal değişimin ve devrimci düşüncenin/hareketin ta kendisi oluyorlar. Dünyanın ve eril düşüncenin kendileri için yazdıkları hikayeyi önce beğenmeyip sonra onu bozup kendilerine yeni bir yaşam hikayesi yazıyorlar.

Derin bir adaletsizlik duygusunun harekete geçirdiği, o adaletsizlik duygusundan kurtulmak isteyen kadınlar…

 

Radikal, aşırı, konformizm karşıtı, özgür düşünen kadınlar…

 

Kuralların var olduğunu bilen ve o kuralların dışında yaşamayı seçmiş kadınlar…

 

Sadece sıradışı olan, sadece var olan isyankar kadınlar…

 

Hikayeleri bozup kendi hikayesini yazan kadınlar…

 

Malalai Joya, Phoolan Devi,  Qiu Jin, Vandana Shiva, Emma Goldman, Lucy Parsons, Vera Zasulich, Dame Whina Cooper, Rosa Luxemburg, Sylvia Rivera, Assata Shakur, Anna Mae Aquash, Ani Pachen,…vd.

 

Devrimci Kadınlar, bir fanzin olarak ortaya çıkmış ve daha sonra kitaplaşmış bir çalışma. Basit bir soru yatıyor bu kitabın temelinde: Bizim kadın ikonlarımız kimler ve neredeler? İşte bu sorunun ekseninde son 150 yılın ana akım ve sol medyasında en çok bilinen 30 kadın devrimcinin imgesini “Che büyüsüyle bezemeyi” amaçlamış. Peki onları, popülerlik batağına saplanmış bir Che büyüsüyle bezemeye çalışmak, kadını erkeğin karşısına koymak iyi bir şey mi, diye soruyoruz kendi kendimize ister istemez. Yanıtı ise çalışmayı hazırlayan Tui Gordon’dan alıyoruz: 

 

“Artık biliyoruz ki, kadınları erkeklerin karşısına koymak verimli hatta mantıklı bir şey değildir. Eğer feminizm tüm cinsler arasında eşitliği savunuyorsa, pek çoğu erkek emsallerinkine benzer felsefeye sahipken, kadın devrimcileri (trans-kadınlar da dahil olmak üzere) seçip ayırmak doğru olabilir mi? Bu, gender imtiyazlarının var olduğuna inanmayan maço anarşistlere bir tepki mi yoksa gerçek bir sohbet konusu mu? Pek çok kamusal durumda hala maskülenin egemen bir konumda olduğu ve feminizm hafife alındığı, görmezden gelindiği ve hor görüldüğü için, bu kitabın sesleri çıkan kadınları değerlendirişi, cinsiyet politikasının mevcut iklimine hala bir meydan okumayı ifade etmektedir.”

 

Devrimci erkek ikonların karşısına/yanına konmak üzere hazırlanmış gibi görünen Devrimci Kadınlar bir meydan okuma, evet. Çünkü her şeyden önce kadının basit bir şekilde erkekle eşit konum almasından öte, feminizmin daha derin devrimci biçimini savunan kadınları bir araya getiriyor. Peki bir şeyi devrimci kılan nedir? Yeni bir yöneliş, bir altüstlük ve bir şeyleri görme ve yapma tarzımızdaki dönüştürücü, ayaklandırıcı, kışkırtıcı radikal değişim… Çalışmada yer alan kadın aktivistler, eko-feministler, anarşistler, düşünürler bizzat yaşamlarıyla radikal değişimin ve devrimci düşüncenin/hareketin ta kendisi oluyorlar. Dünyanın ve eril düşüncenin kendileri için yazdıkları hikayeyi önce beğenmeyip sonra onu bozup kendilerine yeni bir yaşam hikayesi yazıyorlar. Okumak ve hatırlamak da bu hikayelere dahil olmak gibi, bu etkileyici hikayelerin bir parçası olmak, hikayeyi devam ettirmek gibi.  Derin, temiz ve yaşamgücü veren bir nefes almak gibi. Nice 8 Martlara…   

 

* Görsel: Ethem Onur Bilgiç

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Şahane Bir Kitap Yazıları

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Yazının başlığı da methiye cephesini epeyce açığa çıkarıyor ama en sonda ulaşmam gereken yargıyı en başa taşıyarak atayım ilk adımı: Türkçe yazılan ya da Türkçeye çevrilen kalburüstü bütün tarihî romanları okuduğunu varsayan, kendisi de az çok ilgi görmüş hacimli üç örnekle bu alana katkıda bulunan biri olarak, bugüne dek Moğol Kurdu’ndan daha iyisine rastlamadım.

Ölmek ve gülmek kelimeleri yan yana çok da gelmez. Belki fonetik olarak ya da bir şiirin kafiyesi olduğunda yakalanan uyum kulağa hoş gelse de ölüm ne olursa olsun acı verir insana. Gülecek yanını bulmak zordur ölümün. “Sen adamı öldürürsün” diyerek kahkaha atarken bile güldürmek ve öldürmek aynı cümlede geçti diye kısa süreli bir sarsıntı geçirdiğimiz olur.

Mehmet Akif’in seciyesini en çok şu üç şey inşa etti der Mithat Cemal Kuntay: Kur’anlı ev, pehlivanlı mahalle, müspet ilimli mektep. Bu üç dayanağı anlamak, Türkiye’nin ve şiirin zeminine dair iyi bir fikir verecektir. Akif’te tarih kültürel bir miras değil. O bunu çok erken zamanda anlıyor ve Namık Kemal’in korktuğu varoluş krizinin ortasında kendisini buluyor.

Reenkarnasyon, tarih boyunca birçok coğrafyada bazı farklılaşmalarla olsa da kendisine yer buldu. Dilimize de ruh göçü adıyla aktarılan bu kavram, ruhun bir bedenden diğerine geçerek varlığını sürdürdüğüne dair bir inanç.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.