“Osmanlı İmparatorluğu’nun payitahtı bir üçgen biçimindedir. İki yanı deniz tarafından çevrelenir ve korunur, üçüncüsü ise Rum imparatorların hakimiyetinde inşa edilmiş olan ve şehre karadan girişi engelleyen çift sıra bir sur ile kuşatılmıştır. Sur içinde, birbirine bitişik yedi tepe üzerine inşa edilmiş binlerce ev bir amfitiyatro gibi yükselir. Bu tepelerin dorukları kamu yapılarıyla taçlandırılmıştır. Hiçbir şey bu şehrin Görünüm’ünden daha gösterişli ve daha görkemli olamaz. Her bir mesken, hususi yapıların tekdüzeliğini bozan bahçelerle çevrilmiştir. Bunların tümünün üzerinde ise kubbelerle örtülmüş ve minare adı verilen zarif okların eşlik ettiği muhteşem camiler bulunur.” Güzel hem de çok güzel bir şehirde yaşadığını hissetmeye ama o güzelliği bir türlü bulamayarak hep bir arayış ve bir tür acı içinde yaşamaya mahkumdur İstanbullu. Üzerinde yaşadığı bir tür kayıp cennettir çünkü İstanbul… Peki kimdir bu kayıp cennet fikrinin müsebbibi, şehrin insanı neden görünenin aksine aslında çok daha cazibeli, büyüleyici bir yerde yaşadığını zanneder? İşte cevabı. Yukarıdaki paragrafın sahipleri, içimize kazınan, kuşaktan kuşağa aktarılan bu ezikliğin, bu arayışın müsebbibleridirler. Oryantalist bakış, gözünü nereye çevirirse orayı bir daha değişmemek üzere baktığı şekle benzetir çünkü. Ve geriye görünenle gerçek olan arasında parçalara ayrılmış bilinç türleri bırakır… İşte ünlü oryantalist ressam Melling ve onun pitoresk seyahat resimlerini yazıya dökenler bu anlamda yukarıdaki paragrafın ve söz konusu bakışın en şahane, en mest edici örneği “İstanbul ve Boğaz Kıyılarına Pitoresk Seyahat”i yaratanlardır.
19.yüzyıl seyahat edebiyatının şahikalarından biri olan “İstanbul ve Boğaz Kıyılarına Pitoresk Seyahat”, aslında bir tür koleksiyon kitabı. Nice koleksiyonerin, İstanbulseverin ve araştırmacının rüyalarını süsleyen, ulaşılması zor olan bu çalışma şimdi ilk kez Denizler Kitabevi sayesinde Türkçede. Daha doğrusu Türkçe, İngilizce ve Fransızca olmak üzere üç dilde, elimizde.
“İstanbul ve Boğaz Kıyılarına Pitoresk Seyahat”, kuşkusuz pitoresk seyahat türünün en iyi örneklerinden biri. Bu her ortalama bibliyofilin aklını başından alacak kadar etkileyici edisyonda öne çıkan birkaç unsur var. Öncelikle “pitoresk seyahat” türünün pek çok özelliğini üzerinde taşıyan bu çalışmada da görüleceği gibi Doğuya seyahat geleneğinin değişen yüzü sergilenmektedir. Kültür ve doğanın yarattığı cazibeye ve güzelliğe vurgu yapan bu çalışmalarda her şeyden önce Doğunun çağrıştırdığı vahşilik, barbarlık, yabancılık gibi hisleri sürdürmek giderek güçleşir. İkinci farklılık ise yoğun ve nefis bir görsellik eşliğinde aktarılan, bu yabancı diyarların anlatımları, okurlarını giderek bir izleyiciye dönüştürmektedir. Bu anlamda pitoresk seyahat türünün Doğu ile Batı arasında ilginç bir denge tutturmakta aracı olduğunu gözlemlemek mümkün. Melling’in eseri işte tam da bu noktada değer kazanmakta.
Zaten kitabın açılışında türle ilgili olarak altı çizilen ve hatta bir buluş gibi sunulan şeyin kaynağındaki söz konusu algı değişimini hemen görüyoruz: “Güzel sanatların tadına varmasını çok iyi bilen Antik Çağ insanlarının modern toplumlarda imreneceği iki buluş vardır. Zihin yaratımlarını yayan matbaa ile çizimin veya resmin şaheserlerini çoğaltan gravür ve taşbaskı. Bu iki buluşun, zevk sahibi insanlar için ürettikleri en tatmin edici şey zengin baskılardan ve ilgi çekici betimlemelerden oluşan, Pitoresk Seyahatler adıyla tanınan derlemelerdir. Bunlar sayesinde, evinden çıkmadan okuyup öğrenmeye hevesli sayısız kişi, odaların dibinde, merakın farklı iklimlere sürüklediği faal insanların tecrübe ettikleri intibaları paylaşabilecektir. Gördüklerini resmetmeyi ve resmettiklerini betimlemeyi bilen seyyah, bizi tam anlamıyla uzak diyarlara taşır. ”
“İstanbul ve Boğaz Kıyılarına Pitoresk Seyahat”, taşbaskının ve seyyahlarının cesaret ve cüretlerinin keyfini çıkaran 19.yy Avrupa insanına yazılmış olabilir, ama ne tuhaftır ki bugün asıl bizleri, üzerinde yaşadığımız şehre ve ruhuna ölümüne uzaklaşan, yabancılaşan bizleri, tam anlamıyla İstanbul adlı uzak bir diyara taşımakta. İster içimizdeki oryantalist bakışla yüzleşmek, ister görsel bir edebiyat türünün yarattığı değişimleri izlemek, isterseniz de sadece Melling’in insanı alıp götüren nefis resimlerine kendinizi bırakmak için olsun, bu kitaba sahip olmak için yanıp tutuşacaksınız.
Yüzüklerin Efendisi,
Yerdeniz beşlemesi,
Dune serisi(özellikle mesih-kahraman miti üzerine yazılmıştır),
Gormenghast üçlemesi ve Zaman Çarkı serisi benim en sevdiklerimdendir.Size de tavsiye ederim...
SN. Oylum Hanım , fantastik ( mitler - kahramanlar vb. ve diğer ) edebiyata başlamak istiyorum ilk 5 kitap ne olmalı , teşekkürler ..
Pitoresk ; durumu ve gorunusu resmi yapilmaya deger olan goruntuler icin kullanilir , istanbul bu bağlamda 12 den isabet ..
Yeni yorum gönder