Edebiyat çevirilerinden tanıdığımız, 2006 yılında yayımlanan ilk romanı Katilin Şeyi ve hemen ardından gelen Katilin Meselesi ile polisiye türünde ürünler veren Algan Sezgintüredi, “Katilin Uşağı” ile polisiye maceralarına bir yenisini ekliyor. Daha doğrusu diğer kitaplardan tanıdığımız özel dedektif Vedat Kurdel’in maceralarına... İnsan irisi, yakışıklı, orta halli, gayet kalender ve öyle çok da olağanüstü bir zekaya sahip olmayan dedektifimiz Vedat ve onun kısa boyluluğu, kavrukluğu, düzenli aile hayatı ve parlak zekasıyla her anlamda tezatı olan ortağı Tefo... Bu kez bambaşka bir amaçla gittikleri bir sosyete partisinde yaşanan trajik bir katliamın tam ortasında buluyorlar kendilerini. Ölümün kıyısından tesadüfen geçtikten sonra, tesadüfler tesadüfleri kovalıyor elbette ve heyecan düzeyi yüksek bir polisiye macera başlıyor.
Evet, tamamen başka bir amaçla (basit bir aldatma-kıskançlık meselesi) gittikleri ünlü ve sosyetik Haracı ailesinin malikanesinde aniden silahlar patlamış, Vedat ve Tefo’nun o sırada sohbet ettikleri Faruk Yutmaz da dahil olmak üzere pek çok insan hayatını kaybetmiştir. Polisse sıradan bir mafya hesaplaşması olarak gördüğü olayı kapatmıştır ki, her şeyin gidişatını değiştirmeye muktedir küçücük bir sezgi ortaya atılır. Faruk Yutmaz’ın karısı Şahane Hanım, söz konusu olayda kocasının hedef alındığından şüphelendiği için Vedat Kurdel’in kapısını çalar. Zira onun gelişinden birkaç gün önce Vedat’ın ortağı, kadim dostu Tefo, aile hayatını bahane ederek ortaklıktan aniden çekilmiş ve Vedat’ı ne yapacağını bilmez halde ardında bırakmıştır. Ancak Şahane Hanım’ın isteğiyle, yalnız malnız demeden, biraz da hayata bağlanmak üzere sahalara tek başına iner Vedat. Biraz mafya arasındaki tanışıklıkları, biraz polis içindeki hatırlı tanıdıkları ve en mühimi Tefo’nun yokluğunda topladığı aile meclisinin zekice yardımlarıyla Şahane Hanım’ın haklılığını, Faruk Yutmaz’ın olaydan bağımsız kiralık bir katil tarafından öldürüldüğünü kanıtlar. Ama neden ve kimler tarafında işlenmiştir bu cinayet?
İşte bu iki sorunun yanıtı oldukça çetrefilli bir yola çıkaracaktır dedektifimizi. Parası, ne kadar çok parası olduğunu düşünmeyecek kadar çok parası olan insanların halet-i ruhiyelerini kendi orta halli bilinci ve bilinçaltıyla çözmeye çalışır Vedat Kurdel, üstelik bu sırada olayla bağlantılı başka cinayetler de işlenir ve en nihayetinde maceranın sonlarına doğru ortağı Tefo geri döner. Onun dönüşüyle çözüme daha da büyük hızla yaklaşmaya başlayan olay, cinayet denli dramatik bir şeyi daha gözler önüne serdirecektir kahramanlarımıza: Tatmin olmayan insan ruhunun, kendini eğlendirip heyecanlandırmak için çevresine ve hatta sevdiklerine neler yapabileceği, kötülük konusunda ne kadar ileri gidebileceği gerçeği...
Algan Sezgintüredi, son dönem giderek daha keyifli ve olgun bir hal aldığına şahit olduğumuz Türk polisiye edebiyatının yeni ve son derece başarılı temsilcilerinden biri. Karakter ve atmosfer yaratmada, bunları keyifli bir şekilde işlemede, heyecan dozunu düşürmeden hikayeye dair çıkarımlar yapmada ve en mühimi de dili kullanmada gayet başarılı. Sezgintüredi, anlaşılıyor ki heyecanlı bir hikayeyi anlatmak kadar, o hikayeyi, dilin olanaklarını iyice genişletmek suretiyle kullanarak, anlatmaktan da keyif alıyor. Haliyle de söz konusu keyfi okuruna bulaştırıyor.
Vedat da, ortağı Tefo da bizden biri, artık klasikleşmiş olan parlak, çok çok parlak zekalı, hiçbir ayrıntıyı kaçırmayan, özel yeteneklere ve ince zevklere sahip, kültürlü, elitist dedektif tipine hiç mi hiç uymayan, hatta bu durumla inceden alay edip, ona karşı çıkan bir tavra da sahipler. Neticede işin ucunda ekmek parası kazanmak ve bir baltaya sap olmak gibi Türk geleneklerinin ve sosyal hayatının dayattığı çeşitli gereklilikler var. Bu durum biz okurları ister istemez onlara ve hikayeye yaklaştırıp, özdeşim kurmamıza yarıyor. Dahası kahramanlarımızın tam da bugünün Türkiye’sinde, bizimle aynı şartlarda yaşamaları. Algan Sezgintüredi, son dönem yıldızı parlayan diğer bir polisiye yazarın, Emrah Serbes’in gittiği yoldan giderek (hatta arada ona ufak selamlar da çakarak), Türk polis teşkilatının gerçeklik sınırı çerçevesinde hareket etmeyi seviyo; biraz da ironik bir şekilde, elbette!
Katilin Uşağı, bu haftanın en şahane kitabı, hem keyifli ve sıkı bir polisiye roman okumak, hem de Sezgintüredi gibi bir yazarı tanıma fırsatı bulmak isteyenlerin dikkatine...
Bu kitap ve genel olarak seriyle ilgili olarak birkaç eleştirim olacak. Bir kere şahane bir kitap olduğunu düşünmüyorum baştan belirteyim. Yine de bir önceki kitap olan Katilin Meselesi kadar kötü bulmadım. En azından kısa ve acısız diyeyim. Çok sevgili yazarımızın 3 kitaptır bizlerle buluşturduğu amatör detektifimiz Vedat ve genelde hilayeden bir şekilde çıkarıp son dakikada joker olarak devreye soktuğu (3 kitaptır bu böyle) Tefo sempatik olmaktan gitgide uzaklaşıyor bana kalırsa. Bu kitapta iyiden iyiye Vedat'ın kafasında geçen gereksiz monologlar, aman kimseyi gücendirmeyelim, sakın ha burda yazılanları ciddiye almayın mesajları. Nedir efendim ailece oturup cinayet çözmeler... Eğlenceli olayım derken, polisiyenin olmazsa olmazı gizem unsurunu iyice kaçıran, sonunda okuru öf çözülse de bir çözülmese raddesine getiren bir olay örgüsü. Bazı karakterlerin hal ve hareketlerindeki motivasyonun bir türlü anlamlandırılamaması. ( Başta katil ve uşak) Ayrıca yazarın anlatıcı olarak Tevfik'i seçipte olayları gelecekten günümüze yazdırması da yer yer açmaza sürüklemekte hikayeleri düzelten ayarlamalar ve işte 5 sene sonra da böyle oldu zaten gibi açıklamalar. Yani neyse fazla uzatmayayım. Katilin Şey'inden beri yazarın dokundurup durduğu "polisiyenin edebiyattan sayılmaması"na herhalde en güzel örneklerden biri bu olmuş, bu düşüncenin rahatlığıyla mı yoksa karşısında durarak mı yazıyor bilmiyorum ama gerçekten güzel denebilecek tek kitabı olan Katil'in Şey'inden beri iyi bir devam gelir mi diye okumayı sürdürüyorum ama çıta hep aşağı düşüyor ne yazık ki
Yeni yorum gönder