Birkaç gündür elimden bırakamadığım, okuya okuya bitiremediğim bir kitap var. idefix'in bu yeni köşesinin ilk misafiri o oldu. Bu tesadüfe çok sevindim. Edebiyatımızla ilgili, pek örneği olmayan bir arşiv çalışması. Ancak yazarının deyişi ile "portrelerin, ilkin 'yazınsal bir metin' niteliği"ne sahip olması için kaleme alınmış ve bunu da başarabilmiş çok değerli bir kitap.
Bu, Sıddık Akbayır'ın 2006'da Edebiyat Karın Doyurmaz Çay İçirir adıyla basılan kitabının Artshop Yayıncılık'tan yeni bir isimle çıkan yeni baskısı: Bir Fotoğrafınız da Bende Kalmış.
İlk bölüm olan 'Edebiyat Dünyasından Portreler'de Türkçe edebiyatın 17 önemli ismi yer alıyor. 7 kötü adamla başlayan sinema dünyası, Üç Kartpostal: Türkân Şoray, Arzu Okay ve Müjde Ar ile devam edip Yıldırım Önal ve Tuncel Kurtiz ile sonlanıyor. Kitabın üçüncü bölümü ise edebiyat dostlarına sürpriz olsun.
Aralarında Ece Ayhan, Nilgün Marmara, Oğuz Atay, Tezer Özlü, Cahit Zarifoğlu, Murathan Mungan, Nevzat Çelik gibi isimlerin olduğu 17 edebiyatçımızın kendi eserleri ve haklarında yazılanlardan yola çıkılarak hazırlanan ve adeta her birisi için onların yazınsal dünyaları ile özdeşleşmeye çalışılarak yaratılmış metinler, bu isimlerin varoluş ve yaratım serüvenlerine paralel olarak insanı kimi zaman kahkalarla güldürüyor, kimi zaman da hüzünlendiriyor. Daha önce dergilerde tek tek çıkan bu portrelerin seçimini Akbayır'ın deyişiyle 'kimi zaman söz aldığı(m) mecralar, kimi zaman da rastlantılar' belirlemiş. Bu yüzden neden bu 17 sanatçı sorusu pek yerinde bir soru değil. Ayrıca yapılan arşiv taramasının, onun üzerine bu metinleri yaratmak için gereken emeğin yoğunluğu düşünülünce bize sadece saygı ve beğeni ile selam durmak düşüyor.
Hüzünle neşe arasında salınılan bu okuma serüveninden sevdiğimiz yazarlarla ilgili belki de şimdiye kadar yazılmış olan tüm detayları öğrenmek mümkün. Eserlerine yönelik olumlu, olumsuz eleştiriler, kişilik özellikleri ve hayatlarının kritik aşamaları... Cezmi Ersöz'ün Nilgün Marmara'ya yazdığı ve sonra zarfını kendisinin açmak zorunda kaldığı mektubu ; Necatigil'in odası, eşyaları; Oğuz Atay'ın çektiği kısa film (maalesef akıbeti hakkında bilgi yok); Edip Cansever'in belki de şiirlerini borçlu olduğumuz Kapalıçarşı yangını ve ortağı Mösyö Jak; Can Yücel'in Leman maceraları; Sezai Koç'un Mona Rosa'sının hikâyesi ve daha neler neler.
Fakat endişe buyurmayınız, ilginizi çekmek için listelediğim bu birkaç örnek sizi yanıltmasın; kitabımız popüler endişelerle kaleme alınmış ve bu maceralar üzerinden prim yapmak amacını taşıyan ucuz bir çalışma değil. Has bir edebiyat aşığının, uzmanının özgün bir eseri. Bu kitabın orta öğretimde okutulduğu bir Türkiye ne kadar farklı olurdu diye düşünmeden edemiyor insan. Bugün için eğitim sistemimizi zifiri bir karanlık kaplamış olsa da, umut etmek ve umutlar doğrultusunda düşünmek, üretmek gerekiyor. Eğer edebiyatı seviyorsanız bugünlerde kendinize ya da genç, yaşlı eşinize, dostunuza vereceğiniz en değerli armağan bu kitap olacaktır. Kendinizi ve sevdiklerinizi bu çok nadide insanların dünyasında Akbayır'ın rehberliğinde yapacağınız bir olağanüstü geziden mahrum bırakmayınız.
Sıddık Akbayır'a bu eser için tekrar teşekkürlerimizi sunar ve daha nicelerini beklerken, artshop yayıncılığa bizi yanlış anlamayacaklarını ümit ederek bir kaç eleştirimizi iletmek istiyoruz. İç sayfalardaki fotoğraf baskılarının fotokopi kalitesinde olması eğer özel bir tercih değilse, kitabın kapağının güzelliğinin yanında olumsuz bir nokta olarak göze çarpıyor. Tahminim Sıddık Bey'in kişisel arşivi kullanılıp, profesyonel bir çalışma yapılamadığı için bu sonucun ortaya çıktığı yönünde. Öte yandan hatırı sayılır miktarda dizgi yanlışı ve font farklılıkları bulunuyor. Umarız kitap çok satar, yeni baskılarını yapmak gerekir de, özellikle ve en azından dizgi ve font hatalarından arınmış biçimi ile içeriğine layık bir hale gelir.
* Behçet Necatigil
Yeni yorum gönder