Esrar yavaş yavaş etkisini göstermeye başlar. İlk işaretlerinden biri, kasvetli bir önsezi ve huzursuzluk hissi, tuhaf, kaçınılmaz bir şeyin yaklaşıyor olduğu duygusudur… İşte bu ilk işaretlerin peşinde, gittikçe yaklaşmakta olan o tuhaf kaçınılmaz şeyin ne olduğunu anlama, ona ulaşma ya da onu bekleme nöbetindedir, Walter Benjamin; esrar içmektedir, esrarın ona yaptıklarını yazmaktadır. “İmgeler ve imgeler silsilesi, uzun süredir gizli kalan hatıralar belirir; tüm görünümler ve durumlar tecrübe edilir. (…) Renkler daha çok parlamaya, ışık saçmaya; nesneler daha güzel, ya da biçimsiz ve korkutucu görünmeye başlar. Bütün bunlar sürekli bir gelişim takip etmez; tersine, düş görme ve uyanıklık durumlarının almaşıklığını simgelerler –bilincin tamamen farklı sözcükleri arasında salınan sürekli ve nihai bir tükenişin tipik örneği. Bu batan ve yüzeye çıkan durum, bir tümcenin tam ortasında gerçekleşir.”
Alın size bir sebep daha; bir tümcenin ortasında gerçekleşen, irtifası bellisiz durum. Benjamin’e göre esrar aslında bir zehirdir. Bunu hep dile getirir zaten ancak, 20. yüzyılın en önemli Marksist estetikçilerinden ve kültür yorumcularından biri olarak kabul ettiğimiz bu adam, özne-nesne ilişkisinin esrarın etkisiyle yeniden düzenlenişine vurulmuştur bir kere. Ve Esrar Üzerine'de çıktığı kontrollü uyuşturucu deneylerini ayrıntılı bir şekilde yazar. Benjamin’in bu metinleri için, şiirseldir diyemem ya, şiirin izlerini takip eder; felsefidir diyemem, felsefenin dibini kazar; fiziksel bir deneydir diyemem, metafiziğin içine dalar.
Okunacak onca şey varken Benjamin’in uyuşturucu deneyimlerini okumak niye, diye merak edenler için hemen söyleyeyim. Benjamin’in felsefi dünyasının temel kavramları esrar üzerine yaptığı deneyimlerle ortaya çıkmıştır. Varoluşun yeniden üretilebilir işaretlerinin dışında nesnenin tarihsel mevcudiyeti olarak tanımladığı anahtar kavram ‘aura’yı geliştirmeye, esrar deneyleriyle beraber başlar. Aynı şey benzerlik/ aynılık için de geçerlidir. Uyuşturucunun etkisiyle nesnelerin veya mekanların görünmez bir anlam yaydığını keşfeden ilk insan değildir ancak, diğerlerinden farklı olarak Benjamin, bu algıyı hem nesnenin aurasının ortaya çıkması hem de saklı metafizik güçlerin tarihi içindeki mevcudiyete işaret eden aynılığın kavranması olarak görmüştür. Ve flaneur, taklit, empati. Ayrıca, uyuşturucuların ilahi bir vahiy bahşettiğini düşünen pek çok yazarın aksine, Benjamin dindışı bir aydınlanıştan söz etmektedir ısrarla.
Kağıdın üzerine düşen gölgenin, kağıdı yaralayacağından korkar. Bir yazgıyı tutar, ya da bırakır düşsün diye. Düşünmeyi, düşün gücüne aşılamaya çalışır. Düşünmenin tenselleştiğini hisseder. Her imge başlı başına bir uykudur. Gülümserken küçük kanatlarının çıktığını duyumsar. Düşüncenin patikalarında güller açar… Kanatlı olmakla kararsızlık hissinin bir arada varoluşunu anlar. Sözün kısası, esrarla felsefi zeminin altını üstüne getirir ve görme biçimleri üstünde bir kelebek gibi uçarken Benjamin, yukarıda söz ettiğim gibi şiirin alanına da kanatlarını değdirmektedir zarifçe. Ondandır ki Esrar Üzerine en çok şairleri ilgilendirir, en çok şairlere tavsiye edilir.
“Esrar üzerine: Ölüm hali egemenlik haliyle aynıdır”. Eğer öyleyse sorarım sessizce kendime: Benjamin hayatına neden uyuşturucuyla son verdi, diye.
Yeni yorum gönder