Oldum olası Ursula K. Le Guin’in kimi çalışmalarının fantastik, kimilerinin bilimkurgu olarak değerlendirilmesine, romanlarının türlere ayrılmasına karşı çıkarım. Geldiğimiz noktada nasıl ki roman, hem kendi içinde bütün türleri ağır ağır hazmediyor ve hem şiiri hem öyküyü aynı anda içererek yepyeni bir biçim olarak karşımıza çıkıyorsa, Le Guin de, ne fantastikte ne bilimkurguda, sadece ve sadece bilinçle bilinçdışı arasındaki o kaotik ve büyüleyici yolda yürüyor çünkü. Üstelik bu ayrımsızlığı hemen her çalışmasında okumak mümkün, Türkçeye son çevrilen romanı “Rüyanın Öteki Yakası” da işte bu yürüyüşün en iyi örneklerinden biri.
Hikayemiz bu yıllarda, şimdiki zamana pek benzemeyen bir şimdiki zamanda geçmekte. Asit yağmurlarının sürekli yağdığı, küresel ısınmanın son noktasına yaklaştığı, hastalıkların, açlığın, savaşların kol gezdiği bu dünyada kahramanımız George Orr,(Orwell’e hem kahramanın adıyla hem de romanın çeşitli önermeleriyle bariz atıflarda bulunmuş yazar) rüyalarından mustarip bir hasta olarak çıkar karşımıza. Aşırı derecede ilaç kullandığı için devletle başı derde girmiş, psikiyatrik bir hastalığı olup olmadığından şüphelenildiği için de kendisini rüya uzmanı Dr. Haber’in karşısında, Zorunlu Terapi seanslarında bulmuş bir adam olarak... Üzerinde pek çok test yapılmıştır Orr’un, ancak herhangi bir hastalığı olmadığı gibi son derece normal bulunmuştur. Hatta belki de anormal derecede normal... Ancak uyumaktan ve rüya görmekten korkmaktadır, çünkü gördüğü bazı rüyaların dünyayı geri dönüşü olmayan bir şekilde değiştirdiğini düşünmektedir. Dr. Haber kısa süre içinde Orr’un kuruntulu bir hasta olmanın ötesinde gerçekten de muhteşem bir yetenekle dolu olduğunu anlar. Ve bu yetenekten dünyanın, insanlığın ve bir parça da kendisinin iyiliği adına yararlanmaya karar verir.
Orr’un tek istediği “etkili rüya” dediği şeyden kurtulmaktır. Çünkü, değişimi değil, durağanlığı, her şeyin olduğu gibiliğini arzu etmektedir. Dr. Haber’in durduğu yer ise çok farklıdır, gitgide bir ayı-şaman-tanrı’ya dönüşecek olan bu adam Orr’un da dediği gibi, kendinden başka hiç kimsenin var olduğuna tam olarak inanamadığı için insanlara yardım ederek onların kendi nezdinde var olduklarını kanıtlamak istiyor gibidir. Haber, zorunlu terapi seansları sırasında Orr’u hipnotik bir uykuya tabi tutup “etkili rüyalar” görmesini sağlamakta, bu sırada da telkin yöntemiyle dünyada değişmesini istediği şeyleri dayatmaktadır. Ancak elbette her şey onun telkinleri gibi tam anlamıyla olmuyor, Orr’un bilinçaltı süzgecinden geçerek eğilip bükülüp farklı bir gerçekliğe dönüyordur. Örneğin “insanın insana karşı savaşı bitsin, insanlık arasında barış olsun” telkini Orr’a bir uzay savaşı rüyasını gördürüp dünyayı uzaylıların basmasına sebep olmuştur !
Orr’un Dr. Haber yönetiminde gördüğü rüyalarla dünya tarihi defalarca değişir. Öyle ki biriyle dünya çevre felaketinden kurtulurken, bir diğeriyle nüfus patlaması son bularak dünya nüfusu 7 milyardan 1 milyara iner. Tabii olan arada buhar olup uçan 6 milyar insana olmuştur. Irk ayrımcılığını ortadan kaldırma çabası ise beyazların, siyahların, sarıların ve cümle melezlerin toptan ortadan kalkıp tüm insanların griye dönüşmesiyle son bulur. Bu süreç sırasında Orr’un aşık olduğu ve başlangıçta bir avukat olarak karşısına çıkan Heather, kimi zaman ortadan kaybolarak kimi zaman yedi aylık sevecen karısı olarak belirerek hikayeye girip çıkar. Orr, her defasında onu kendine inandırmak ve aşık etmekle mükelleftir.
Benlik evrendir
“Yüzüklerin Efendisi”nde büyücü Gandalf, Ayrıkvadi’nin Elf kralı Elrond ve Altın Orman’ın kraliçesi Galadriel, ayaklarına kadar gelen fırsata sırt çevirmeyi, güç yüzüğünden uzak durmayı seçerler. Çünkü kendi varoluşlarından gelen özel yeteneklerle bu yüzüğe sahip olmak demek, aklın alamayacağı bir güce sahip olmak demektir. İyilik için bile olsa yüzüğü kullanmanın büyük bir felaket getireceğini bilirler, onlara verilenle yetinmek en iyisidir, güce ve iktidara sırt çevirmek en iyisidir... Güce karşı durmak güç ister tabii, sadece bilgelik ve iyilik de yetmez. Tolkien ondandır ki sadece bu kudretli kahramanlara yüklememiştir söz konusu karşı duruşu, zayıf gibi görünen, ufacık kahramanlarına da vermiştir... İşte “Rüyanın Öte Yakası” temelde bu karşı duruş üzerine inşa edilmiş bir roman. Le Guin bu anlamda fantastik edebiyatın ana izleklerinden birini kurcalamayı sürdürmüş diyebilirim, bilinçdışından bilince yükselen evrensel enerjinin alacağı yol meselesini… Haber’le Orr, içimizdeki ikiliği simgelerler zaman zaman. Le Guin’in bir özelliği, kötü karakterler yaratmamasıdır. Burada da ne Orr gerçekten kötüdür ne Haber, her ikisi de düşle gerçek gibi, madde ve ruh gibi birbirine bağlı ama birbirlerinden farklıdırlar sadece. Dr. Haber, romanın sonlarına doğru bir tartışma sırasında “Hayat; evrim; uzay ve zamandan, madde ve enerjiden olma bütün evren; varoluşun kendisi özü itibariyle değişim demek zaten” diyerek yaptıklarını savunurken Orr’un verdiği cevap kısa ama kati olur: “Değişim madalyonun bir yüzü, diğer yüzü ise durgunluk”…
Kendisine uzaylı kocakarı dediğimiz Le Guin, romanının kurcaladığı temel meseleyi ise -kim bilir belki biz okurlarını haksız çıkartmamak adına- ilginçtir ki bir uzaylıya söyletir: “Benlik evrendir”.
"Yaşam bir rüyadır, bizi öldüren uyanmaktır." Kitabın tamamını okumama rağmen bu cümle ile karşılaşmadım. Cümle bu kitapdan mıdır, neredendir?
Yeni yorum gönder