David Seling, onun içinde yaşayan, süngersi yuvasında pusuya yatmış, masum fanileri gözetleyip duran bir yaratık var. Sinsi, hastalıklı bir canavar ve en fenası ölmek üzere, Seling’in kendisinden bile daha hızlı bir şekilde ölmekte… Oysa Seling’in doğumundan beri içinde yaşıyor o, Seling’i bir ucubeye çeviriyor. Daha doğrusu bir ‘telepat’a. Dışarıdan bakılınca belki tanrı vergisi bir armağan gibi görünebilir insanların zihnini okumak ama kahramanımız için öyle değil, hiç öyle değil. İnsan zihninin ve ruhunun derinlikleri kirli; karanlık, kötücül, basit ve bayağı... Haliyle bile bile, göre göre onlarla iletişim kurmak, evlenmek, çalışmak, onlara aşık olmak, kısacası normal bir hayat yaşamak da mümkün değil. Ama dediğimiz gibi, yaratık ölüyor, David Seling beklenmedik bir şekilde zihin okuma gücünü kaybetmek üzere ve beklenilenin tersine bundan çok da memnun değil. Artık bir ucube olmayacak belki ama bu ölümün ardından bir insan olarak yaşayabilecek mi, işte bundan emin değil, hiç emin değil…
Robert Silverberg’in “İçeriden Ölmek” dediği şey bu. Mucizevi bir yetenekle donanmış bile olsa düşünen, hisseden bir varlığın mutsuzluğa ve elbette ki kaçınılmaz bir şekilde ölüme yazgılı olması. Süperkahraman mitinin budalaca yanlışlığı…
Silverberg, bilimkurgu ve fantastik edebiyatının günümüzde yaşayan üstatlarından biri. Yazarlık kariyeri boyunca bol miktarda Hugo ve Nebula ödülü almış, 2004 yılında Amerika bilimkurgu yazarlarının büyük üstadı seçilmiş, 2007 yılında Fantasy Amateur Press Association’un başkanı seçilmiş, fantastik yazına yön vermiş bir kalem. “İçeriden Ölmek” ise onun dünyada tanınmasına ve sevilmesine yol açan, üslubunun olgunlaştığı, klasikleşmiş eserlerinden biri.
Hikayeyi bizzat kahramanın kendisinden David Seling’den dinliyoruz roman boyunca. Seling, ölmeden önceki ölümünü anlatıyor. Telepati yeteneğinin onun ne hale getirdiğini ve bu yetenek, içinden çıkıp giderken nasıl bir tükeniş süreci yaşadığını anlatıyor. Bu süreç biz okura fena halde gençlikten yaşlılığa geçişi anımsatıyor, hatta belki içindeki yaratıcı gücü artık hiçbir şeye çeviremeyeceğini anlayan bir sanatçının ruhunu. Ondandır ki, hikayenin bize anlatıldığı zaman, sonbahar. Sonbaharı ezmeye gelen kışın ayak seslerinin fena halde duyulmaya başladığı o anlar... “Kabulleniyorum.
Kabulleniyorum. İçimde büyüyen kabullenişi görüyor musunuz? Hiç şüpheniz olmasın, çok samimi söylüyorum. En azından bu sabah altın sonbahar güneşi odama dolar ve hırpani ruhuma yayılırken, kabullenişe doğru epey bir yol aldım. Gücün benden tamamiyle kaçtığı bilgisine karşı dayanıklılaşmamı sağlayacak teknikler deneyerek yatağımda yatıyorum. Düşüşün farkındalığına gömülü olduğunu bildiğim sevincin peşindeyim. Benimle yaşlan sen de! En güzel kısmı gelmek üzere, hayatın sonu, öyle ki onun hatırına vardır başı.”
Romanın ana izleklerinden biri de gücün yitimi ve aslen değersizliği. Kahramanımız ona verilen bu olağanüstü gücü, beklenilenin aksine, ne yaparsa yapsın mutluluğa çevirmeyi bir türlü becerememiş. Kızların zihinlerini okumak aşkı, yatırımcıların zihnini okumak parayı getirmemiş ona. Şimdi bir türlü faydalanamadığı gücü kaybederken de, sistemin ve toplumun diplerinde. Akademik kariyerini tamamlamamış, aşkı söz konusu yeteneği yüzünden iki kere yitirmiş, meteliğe kurşun atar halde üniversitedeki öğrencilerin ödevlerini para karşılığı yazarak yaşamaya çalışıyor. Yazar, kaybeden kahramanıyla, sanki gerçekten sahip olunan gücün, ironik bir şekilde güç getirmediğini anlatıyor bize… Ve affetmemizi istiyor. Güç için yaşanılan, güce tapınılan bir dünyada, böyle bir yetenekle donattığı kahramanın acı kaybını kabullenmemizi istiyor. “Ego, ego, ego. Ve ben, mucizevi zihin okuyucu, gizemli bir düşüşe geçip dikkatsizliğim için özürler diliyorum. Yeteneğimi bir yerde unuttum herhalde. Beni affeder misiniz? Affetmek iyidir,/Ama unutmak en iyisi!/Yaşarken çürüyor;/ Ölürken yaşıyoruz.”
Silverberg’in etkileyici bir dili var. Bir yandan şiirsel ve zengin, diğer yandan küstah ve ironik. Ender bulunan bir karışım. Ama zorlayıcı değil hiç. Edebi akışların arasında kesik kesik patlayan ironik kahkahalara kısa sürede alışıyorsunuz, seviyorsunuz. “İçeriden Ölmek” türlerin haricinde gerçek edebiyatla ilgilenen her okuru mest edecek türden, şahane bir kitap. Üstelik Türkçe çevirisi de okuru hüsrana uğratmayacak cinsten.
Bu harika kitabı önümüzdeki hafta Kayıp Dünya'dan (kayipdunya.com) ithaki yayınları sponsorluğunda 3 şanslı okurumuza hediye edeceğiz.
Buradan ilk duyurusunu yapmış olalım ;)
Yeni yorum gönder