Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

   

Şahane Bir Kitap


Şahane Bir Kitap

Yaşlılık bir katliamdır!




Toplam oy: 1133
Philip Roth
Yapı Kredi Yayınları

Hayat insanın geçmişidir, ölümse henüz yürümeye başlamadığı bir yol, belki bilinmeyen ve hiç bilinemeyecek olan geleceği… Bu “hiç bilemeyecek olma ihtimali”, her şeye kadir, her şeye muktedir insan bilincini zedeler, zedeler de hayata ölüm ışığından baktırır. Daha doğrusu ölümün gölgesini düşürür tam hayatın ortasına, bazı bazı yaşatmaz olur…

 

Amerikan edebiyatının yaşayan en büyük yazarlarından, Musevi-Amerikan edebiyatının önde gelen ismi Philip Roth ise, bu “yaşatmaz olur” ifadesini, düşüncesini zaten ölmüş olan bir kahramanın ağzından vermeyi tercih etmiş. “Everyman”, Türkçeleşmiş haliyle “Sokaktaki Adam”, bir kısa roman, novella. Philip Roth, seksine yaklaşmış bir yazar olmasından belki de, 2006 yılında kaleme aldığı bu romandan itibaren hep kısa romanlar yazıyor. Yaşamın git gide içinden çekildiğini hissediyor da, bu çekilişi, bu başat duyguyu yaratım alanına taşıyor sanki... En azından “Sokaktaki Adam”ın okuruna verdiği ilk izlenim bu. 

 

Başta da dediğim gibi kahramanımız bir ölü. Roman onun ağzından kendi cenaze töreninde başlıyor. Çok sevdiği erkek kardeşi, eski karıları, oğulları, kızı ve hatta hem hemşiresi hem sevgisi olmuş son gözdesi mezarı başındalar. Bu başarılı reklamcıya, oğullarına göre kötü, kızına göre iyi babaya, karılarına göre berbat kocaya, erkek kardeşi için parlak ama sağlıksız kardeşe, son sözlerini söylüyorlar arkasından. Bu sözlerin bir anlamı var mı? Hem de nasıl var, zira kahramanımızı, kahraman yapan şeyler bunlar. O, artık sadece onların giderek solacak olan anılarında, ama doğru ama yanlış değer yargılarında var.


An gelir beyaz adam ötekileşir… 

 

“Sokaktaki Adam”, bir hesaplaşma romanı. Hayatla, kahramanımızın kendi kişiliğiyle, bu kişiliği üreten içinde yaşadığı toplumla ve hatta bedeniyle bir hesaplaşma. Bir ressam olabilecekken, reklamcılığı, sanat yönetmenliğini seçip, orta sınıf bir aile kurmuş sokaktaki adam, emekli olup lüks bir emekliler sitesinde yalnız kaldığında ise ömrü boyu özlemle beklediği o resimle dolu hayatın anlamsızlığını hissediyor. Çünkü emeklilik yalan, ne kadar harika, sanat eseri sayılabilecek resimler yaparsa yapsın, artık rüyasının anlamı boşalmış, kısacası fena halde geç kalmış. Paranın ve erkekliğin gücünün durmaksızın pompalandığı, bütün bunlara adeta tapılan bir toplum içinde, erkekliğini yaşla birlikte yitiren, parasının da bir öneminin kalmadığı noktaya gelen beyaz adam, ne yapsın? Spor yapmayı hiç bırakmamış, sağlıklı beslenen, içki, sigara içmeyen örnek beyaz adam belki de genlerinden gelen hastalıklarla nasıl boğuşsun? O hiç gelmeyecek gibi görünen uzak gelecek, bir gün ansızın geldiğinde, neyin önlemini alsın; hastanelerde, ilaçlarla, ameliyatlarla sona yaklaşan bir tekne kazıntısıyla baş başa kaldığında? “Yaşlılık bir savaştır” diyor sokaktaki adam, sonrasında ise fikrini değiştiriyor: Yaşlılık bir katliamdır!      

 

“Bir ötekilik duygusu ele geçirmişti onu… Artık sabahları tahta kaldırımda onunla koşu yapan genç kadınlar dışında hiçbir şey, resim yapmak da, ailesi de, komşuları da, merakını uyandırıp ihtiyaçlarına cevap veremiyordu. Tanrım, diye düşündü, eskiden neymişim! Beni çevreleyen hayat nasılmış! Sahip olduğum güç! Hiçbir yerde bir ötekilik hissetmemek! Bir zamanlar tam bir insandım.” Amerikalı, başarılı beyaz erkek “öteki” olduğunu hissetmediği sürece tam bir insan… Ancak ne kadar ötelerse ötelesin yaşlılık geldiğinde, paraya, aileye, statülere, cinselliğe bakmıyor hayat, yine de seni öteliyor. Alınan tüm önlemler, yapılan tüm tasarruflar boşa gidiyor. Çünkü “öteki”ni aslında kendi elleriyle yaratıyor beyaz adam ve yaşlılık gelip çatınca yine kendi elleriyle yarattığı bir ucubeye dönüşüveriyor, sokaktaki adam oluyor. 

 

“Sokaktaki Adam”, sadece bir hesaplaşma romanı değil, sarsıcı bir hesaplaşma romanı... Büyük bir ustalıkla, harika bir sadelikte yazılmış, Amerikan başat kültürüne karşı, onun içinden çıkan son derece gerçekçi, dokunaklı bir eleştiri. Philip Roth’la tanışmak için de açıkçası şahane bir fırsat…

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Şahane Bir Kitap Yazıları

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Yazının başlığı da methiye cephesini epeyce açığa çıkarıyor ama en sonda ulaşmam gereken yargıyı en başa taşıyarak atayım ilk adımı: Türkçe yazılan ya da Türkçeye çevrilen kalburüstü bütün tarihî romanları okuduğunu varsayan, kendisi de az çok ilgi görmüş hacimli üç örnekle bu alana katkıda bulunan biri olarak, bugüne dek Moğol Kurdu’ndan daha iyisine rastlamadım.

Ölmek ve gülmek kelimeleri yan yana çok da gelmez. Belki fonetik olarak ya da bir şiirin kafiyesi olduğunda yakalanan uyum kulağa hoş gelse de ölüm ne olursa olsun acı verir insana. Gülecek yanını bulmak zordur ölümün. “Sen adamı öldürürsün” diyerek kahkaha atarken bile güldürmek ve öldürmek aynı cümlede geçti diye kısa süreli bir sarsıntı geçirdiğimiz olur.

Mehmet Akif’in seciyesini en çok şu üç şey inşa etti der Mithat Cemal Kuntay: Kur’anlı ev, pehlivanlı mahalle, müspet ilimli mektep. Bu üç dayanağı anlamak, Türkiye’nin ve şiirin zeminine dair iyi bir fikir verecektir. Akif’te tarih kültürel bir miras değil. O bunu çok erken zamanda anlıyor ve Namık Kemal’in korktuğu varoluş krizinin ortasında kendisini buluyor.

Reenkarnasyon, tarih boyunca birçok coğrafyada bazı farklılaşmalarla olsa da kendisine yer buldu. Dilimize de ruh göçü adıyla aktarılan bu kavram, ruhun bir bedenden diğerine geçerek varlığını sürdürdüğüne dair bir inanç.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.