dağ yolları tellerle çevrili
sana gelmediysem kuzey şafağından
sızılar çekecek askerdeki nişanlı
doğru kadeh sarı gösterir şarabı
diyecek bir keresinde
gövdeli ve genç bir şarap
kırılmaya uğrayan bir ışık aramızda
süs ağacı, deve ağacı, benden sana yamalı
anlıyorsun ayakta duran şehirlerden
dağ yağmurlarından sana nakışlanan biriyim
kapandı kahve ocakları, susadı testi
öldükten ve bütün nemi kuruduktan sonra
anlatacaklar, adını işlediğim sepetleri
ceviz ağacı altında uyuyan hastalanır
eldivensiz yönet beni bir keresinde
kırılmaya uğrayan ışık say
sarıl, kucakla, sarmaşık motiflerini
rüzgar, dikili mumu söndürüyor dostum
rüzgar söndürüyor ışık tutan fenerleri
yardan ayrıldım de gitsin yastıklara
izleme görevi bu kez bana
yanından ayırma, çay içinde tek şeker
dal yığınlarında adım var
yeni bir adanın doğuşunu gözlüyorum mermer kabartmalarda
için için yazıyorum gök atlasını
susuyor sudaki gölgeler
ocak tüttüğünden beri karşımda
Hüseyin Peker (1946). İki doğumu var Hüseyin Peker’in. İlki 1960’lı yıllarda; her şairin biraz Apollinaire, biraz Nâzım, biraz da Edip olduğu yıllarda doğdu. İkincisi 1990’lı yıllarda, “İnsan Arkadaşınındır” ile. Hem yaşanmışlığın eşsiz deneyimini hem de gençliğin ölçü tanımaz ruhunu buluşturuyor şiirinde.
Yeni yorum gönder