Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Şiir


Şiir / Küçük İskender

e s i r s ı r




Toplam oy: 1129

Gecenin geleceği yok Bukalemunlar işgal etmiş kaderi
Su yavruları karaya çıkıyor El, ayak da isterler şimdi
Ormandayım Ağaçların hepsi delirmiş
Aya kalsa ben gökyüzündeyim, o yeryüzünde seferi

Etin galaksisinde infilâkta iftira Umarım temenni örter kiri
Soğuk kural kanallarıyla delik deşik şehrin altı Üstünde yalnız biri
Dumandayım Evrak topluyorum şerefsizlerin aşk gürültüsünden
Tanığıydım vicdansızlığın, o nedenle sanığım belki de kalp benzeri

İçerden hayat kuşattı Dışarıdansa hâlâ saldırmakta cehalet kibiri
Onların pis salyaları benzindir, şeytan diyor, çak at ağızlarına kibriti



  Mahmut Temizyürek

Küçük İskender (1964).

Herkes aradığı şiiri mutlaka bulur diyordu Borges. Küçük İskender’in şiirini ilk gençlik çağındaki başkaldırmaya hevesli gençler buldu önce; kendi dillerini bulmuşlar gibi sarıldılar bu şiire.

Aynı zamanlarda, son gençliğindeki Memet Fuat da bulmuştu küçük İskender’i. Yeni Dergi’den bu yana bütün iyi ve yeni şairlere yaptığı gibi, son emeği Adam Sanat sayfalarını açmıştı ona. Üstat bu şiirde ne bulmuştu acaba? Çok kez yazdı; (özetim daraltıcı, belki de kendi fikrimi yansıtıcı olabilir): Onun şiirinde Nâzım Hikmet’in Türkçe’yi ayaklandıran zengin belagatı da vardı, Tevfik Fikret’in politik gözü karalığı da. Can Yücel’in çılgın teklifsizliği de vardı (“Teklifsiz Serseri”) 1960 şairlerinin isyancı bir benliğe yaslanan hırçınlığı da.

Ama bir şey daha vardı küçük İskender’de: 1980 sonrasının tutuklanmış özgürlük dilinin sere serpe açılışı da. Somut bir derdi vardı bu şiirin, İskender Över adlı bireyin kamuya açık dertleri. Onun şiiri, Över’in üzerindeki baskıdan doğmamış olabilir ama o var olan baskıyı kendinde üstlenmişti. Şiirindeki meselesi “karakamu”nun (Ece Ayhan) horladığı her bireyin derdiyle dertdaşlık içindeydi. “Ben bu dille, bu denli frapanca söylemek istemem”, diyebilirdiniz, o zincirinden kopmuş dizelerini okuduğunuzda. Çağdaşları Fransızlar da Rimbaud’yu, Baudelaire’i ya da Lautreamont’u ilk kez okuduklarında böyle demiş olabilirler. Bu gür şiirin edası vardı kuşkusuz. Zaafı da bu edada olsa gerek.

“Şiirde azalan verimler yasası”ndan söz eder ve bir edaya takılıp kalan şairleri uyarırdı Cemal Süreya. Bu uyarının farkında olan şairlerdendir küçük İskender, çok yazıp verim azaltsa da. Farkında ve bulduğu birçok edanın azalan verimler yasasına göre eridiğini görüp sancılanacak kadar da birikmiş şiirsel sermayesini küçümseyebilecek, yeni serüvenlere çıkabilecek cesarettedir...

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Şiir Yazıları

 

Riitta Cankoçak

bilmece

 

kadın derin bir devlettir

atlarla gider

yosunlarla döner her gece.

CÜMLE HAYAT

Soner Demirbaş

 


Yem olmamak için azgın fırtınaya, sığınmıştım bir ardıcın kovuğuna

 

Gonca Özmen

 

BÖLÜNMELER

 

Kusura, vardım 

Benimdir dedim bu eski söz

 

Kime açıldıysa kapılar 

Kapananı benim dedim

 

Beni bir avuntudan oldurmuşlar 

De ki sıkıntının içini oymuşlar 

Böyle böyle sezdim dilin de sabrı var 


Buyur, karıştır çekmecemi,

sana yazdığım şiiri bul.


Atmakta üstüne yok; hay hay,

fırlat yere, onca kelimeyi.


Sina gelir, süpürür.


***


Seni salıncağa..  

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.