hüzün huzurevidir
bir amipe değdikçe soluğu
çoğalarak
intiharkomandoları bayramlarımızı
şenlendirir
geceye sağılır su
acıyı musallaya koyup
tapılır iki rekat
yas’landıkça ırmağa su
acı ıslahevlerinde
terbiye edilir
hergün bir yenimizi doğururken
ikinciel alınır peygamberlerden
çarmıh recm ateş tufan
seyir haritalarının en derin yerinde
kaynar su
kundakta yıldız oluyor mavi
kırmızıları barutlarken
fi(i)lin hortumunda kışın karınca
yıldızlarda somurtkan buhur
her fener bir bozguna işaret
gemiler bekler alyazmalı
tuğyan su
martılardan çatı akar
kırmızı yağınca oluklardan
aşk gecede
domdom kurşunu
bengisu
borulardan arsenik akar da
ısınılır
yaraya kül basıp
çözüyor gözlerin uçkuru su


Arif Erguvan (?): Uzun süre fanzin sayfalarında ya da “genç şair” anımsamaları arasında yaşadı, ergen yaşta başladığı şiir serüveninde. Daha bir kitabı bile yok. Ama bildiğim üç, bilmediğim sayısız dosyası var Erguvan’ın. Hevesi asla yitirmemiş ama o eşiği çoktan aşmış, şiirle bir yaşam edinilebileceğini öğrenmiş, bu bilgiyi içselleştirmiş bir şair. Ömrü denizlerde geçiyor. Doğum tarihi için aradım, ulaşamadım, daha yaşı 30 bile değil ama kim bilir denizlerin neresinde. Ne zaman karaya ayak bassa, şiir için bir ortam bulup oraya dalıyor. Turgut Uyar mezhebinden bir şair, onun mavisi ya da beyazı. Bir şair ki şairane değil; bir şiir yazıyor ki ustası saydıklarıyla arkadaşlığa şimdiden ulaşmış. Şiirin hiç bir insan edimine benzemeyen eşsiz bir olanak olduğunu düşünebilenlerden. Şiirin, henüz dile gelmeyeni, dile gelmezse belki yitecek olan şeyi barındırmasındaki yeteneğini derinden sezmişlerden. Bilim, siyaset, din, teknik buluş vb somut çözüm amaçlı, besbelli; ama şiir, belki de hiç somut çözüm önermeyen bir edim olmalı ki amaçların tümünü sorgulatabilsin. İmgeleri anlaşılıp zihne dönüşmedikçe de hiçbir ütopyanın gerçekleşmeyeceğini düşündürecektir er geç şiir, buna inananlardan. Esrimenin, ilham denen mitsel nesnenin, sayıklamanın, ruhsal kamaşmanın ya da karmaşanın, büyülenmenin ya da Nerval’de olduğu gibi “kara güneş”le donakalmanın yaşantılarında belirir ya da kaybolur şiir, bu kaderi, düşüşü ya da savruluşuyla yaşamayı göze alanlardan. “Dert üstüne dert katmak”, “eski ağza yeni taam sunmak”, “eski köye yeni adet getirmek” ya da delirip kuyuya taş atmak için elinde geleni yapan bir gönüllü “esir” şair Arif Erguvan. Şu “gecesu” sözüme bir kanıt sayılır mı?

Yeni yorum gönder