Müzikli evden hızla uzaklaşıyoruz. Üstümüzde
barıştan kalma derme çatma direkler.
Asma dallarında sarı kuşlar
büyük gökyüzünü gagalıyor.
Sakin görünmeye çalışın,
kurtulun gereksiz ağırlıklardan
açılır kapanır bir sağlamlık olsun
aklınızda.
Açıklamaya kalkmayın apaçık olanı,
dünkü bulunduğumuz yer
bugün bizden çok uzak.
Müzikli ev uzaklarda kaldı.
Biraz ilerde gerçeklik yetmeyince yola çıktık,
yolda bizden önce yola çıkanlar vardı.
İşlenmiş zeytin yeşili
acıyı döküyordu bitimli suya.
Büyüme yerleri görünüyor gelişmiş evlerin,
biz de böyle evlerde yaşardık
böyle ağaçlı bir dışarıda hava alırdık.
Çekilen deniz, taşların olduğu yere yükseldi,
derinlik eski bir yaradır,
olmamamız gerekirdi ama öyleydik dalgındık,
önemsiz ıslandı ayaklarımız,
biraz içindeki kumlarına baktık denizin
ilk halini anımsarmışız gibi.
Su çamçakır mıydı, çamçakırdı,
öyleydi su hakkında bütün bildiklerimiz.
Duyduk, kabaran dağın içinden
mermer sesleri geldi damarların.
Eser kalmadı müzikli evden.
Bodrum, Bahçeyaka,Ekim-2008
Muzaffer Kale (1956). Mehmet H. Doğan, “benim kıyıdaki şairlerimden” demişti Kale için. Bulduğu derin bir kanyonun içinde yürüyor Kale. O derin dipte sözcükleri çarpıyor yamaçlara, dönen yankıları yazıyor; çarpışma gürültüsünden arındırıp damıtarak. Boşluklar arasında duyulabilen o uzaksak yankıyı, en yakına, bugüne, şimdiye taşıyor.
Yeni yorum gönder