Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap


Arşivi

En çok okunanlar  


Yirmi yıl sonra "sanat"la tanışmak...

“Epik fantezi ustası”... Bu, Clive Barker’ın hemen her kitabının üzerine vurulan bir damga...


Romanın hazırlanışı I: Roman yazmak, yazmamak ya da yazacakmış gibi yapmak...

Diğerleri gibi, bir uygarlığın yazgısı olarak romandan söz etmez Roland Barthes.


"Öteki"leşenlerin Cumhuriyet tarihi

Her dağın gölgesi denize düşer... Bazı kitaplar ne kapağıyla ne yazarıyla ne de etrafta çıkan eleştirileriyle, sadece ve sadece tuhaf bir şekilde ismiyle okuru kendine çeker. Tıpkı “Her Dağın Gölgesi Deniz’e Düşer”in bana yaptığı gibi.


Tatile çıkma yasağı!
Tatil... Olsa olsa bir yanılsama... İnsanda yaşayacak derman bırakmayan sistem içinde debelenenler için beyhude bir ödül, sadece sistemin kendini gerekçelendiren, kendinin tekrarını garantiye alan sözde bir çıkış noktası, nefeslenme alanı...

Kitaplar ölmeyecek!

E-kitap tartışmaları malumunuz, hatta belki tartışmamaları demek daha doğru, zira konuşulmaz ve fazla dillendirilmezse e-kitabın bir şekilde hayatımıza pek girmeden çıkacağını umanlarla, bu yeni teknolojiden en yüksek faydayı sağlamak adına sessizce bekleyip durumu görmek isteyenler belli ki aynı safta.


Grangé ne yazar, nasıl olsa çoksatar!

Ani bir kararla yazarlığa geçen ve kısa süre içinde iki milyondan fazla okura sahip olan bir yıldız-yazara dönüşen Jean-Christophe Grangé...


Ağaçları nasıl bilirdiniz?

Bin yıllık ömrü olan bir ağaç; zeytin... Dile kolay bin yıl... Bin yıl boyunca bir başına durmak, toprağa kök salmak... Meyve vermek her yıl durmaksızın, sürgün, dal ve yaprak... Yağmuru beklemek sabırla kurak aylar boyunca, rüzgara göğüs germek cesurca, baş eğmemek... Ondandır ki tarihi otuz bin yıl öncesine dayanan zeytine bu topraklarda “ölmez ağaç” demişiz.


Henry James’le edebiyatın arka bahçesinde

Eleştirmenler, editörler ve edebi araştırmalar yapanlar var eder biraz da edebiyatı. Onların tutkuları, saplantıları yön verir dönemin yayın hayatına. Tek bir kişinin bir yazara,  bir döneme ya da sadece bir temaya olan ilgisi, tutkusu bile pek çok yönelimi değiştirmeye muktedirdir.  Ya, bir de işin içi boşalmış, pekala magazinleşmiş, gülünçleşmiş hali mevcuttur.


“Yazmak çevirmektir!”

“Yazmaya başladığımdan beri, açığa çıkan her kelimenin, dipten vuran duyguların birer tercümesi olarak oluştuğunu, kelimenin ontolojik açıdan bir tercüme olduğunu içten içe seziyor, içine doğduğum Türkçe imgelemin başka dillerdeki yansımalarla yeryuvarlağını dolaşabileceğini derinden biliyordum.”


Son İstanbullulara bir buruk İstanbul Hatırası...

Adettendir, İstanbul’da yaşayan orta yaşını geçmiş her duyarlı insan kendisini son İstanbullu sayar. Osmanlı’nın son yıllarından Cumhuriyet’e devredilmiş bir hüzünlü hayıflanma halidir sanki bu.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.