Arşivi
//php print_r ($fields); ?>
Geçen hafta, yeni edebiyatın doğumunu beklerken yaşadığımız sıkıntıların kaynaklarından, "çok roman-az edebiyat"ın sebeplerinden birine, edebiyatın dişil yüzündeki sorunlara değinmiştim.
//php print_r ($fields); ?>
Bundan yaklaşık 3 hafta önce okuduğum bir haber var, başlığı şöyle: Isabel Allende Sonunda Patladı! (Sabitfikir 22.12.2009) Peki ama neden?
//php print_r ($fields); ?>
Amerika nasıl ele geçirildi? Resmi tarihler, İspanyollar kıtaya ayak basmadan önce burada küçük kabileler halinde yaşayan bir takım ilkel insanların yaşadıklarına dolayısıyla medeniyeti Avrupa’dan buraya taşıyanların kolaylıkla kıtaya girdiklerine hatta “yerliler” tarafından tanrı zannedildiklerine, tapıldıklarına dairdir.
//php print_r ($fields); ?>
Yıl sonudur, cümlemizin muhasebe vakti. Eteklerde dökülen taş kalmayacak illa, olduk olmadık hesapların hepsi görülecek, etraftaki her şeyi derleme toplama telaşına boğazımıza yapışan, gözümüze sokulan listeler eklenecek. Bu kervana katılmamak mümkün mü, değil elbette, üstelik herkesin muhasebesi de kendine...
//php print_r ($fields); ?>
Katiller kaça ayrılır? Katil doğanlar var mıdır gerçekten ya da hepsi sonradan mı katil olur? Herhangi bir sebeple, bilerek, isteyerek, planlı bir şekilde öldürenler (ki bunlara seri katiller de dahildir) bir yana, hayatın katlettirmeye yönlendirdikleri bir yana gibi gelir hep bana.
//php print_r ($fields); ?>
“Türkiye’nin Kadınları ve Folklorik Özellikleri”, neresinden bakarsanız bakın ilginç bir kitapla karşı karşıyayız bu hafta. Kaleme alındığı tarih de, yazarı da, içeriği de son derece ilginç ve ilgi çekici... 1800’lü yılların sonunda Batılı bir kadın tarafından kaleme alınmış. Lucy M.J.
//php print_r ($fields); ?>
Modernizmle birlikte insan ruhu artık boşluğa sürülmüş bir leke; kimi zaman lekeyi, kimi zaman boşluğu tanımlamak, anlamlandırmak peşinde; her ikisi birbiri içinde eridiği, her an birbirine dönüştüğü, birbiri olduğu an’a ve aslında tam o anda, her ikisi de olmayıp yüzümüze güldüğü vakte, işte tüm o sürece bakıp duruyoruz.
//php print_r ($fields); ?>
“Hey kardeşler, hey dostlar, yolda belde, tavlada tarlada, kırda ovada durup da bizi dinleyenler, okuyanlar, dünyanın kaç bucak olduğunu soranlar, bilenler, hey yedi iklim dört bucağı gezenler, size bir destanımız var. İnsanoğlu şu dünyada neyi arar, arasa arasa dostluğu, kardeşliği arar, sözü uzatmak neye yarar...
//php print_r ($fields); ?>
Bazı yazarların kaderleri böyle, ne yapsalar, ne kadar ödül alsalar –buna Nobel Edebiyat Ödülü de dahil- olmuyor, hayat ve özellikle edebiyat camiası onları anlaşılmaz bir şekilde pas geçiyor. Bu yılın Nobel Edebiyat ödülünü alan Romanya doğumlu Herta Müller de işte bu türden bir kadere sahip... Öncelikle her yıl Nobel’in klasik tartışmaları onun üzerinden de yaşandı elbette.
//php print_r ($fields); ?>
Kültürel kimlik çatışmaları, yersiz yurtsuzlaşma, kökü en derinlerde doğu-batı ayrımı, devamında ise ötekilik ve sürgün... Dünya nüfusunun belki de yarıdan fazlasını meşgul eden, ezen, hayata damgasını vuran kavramlar bunlar. Çoğunluğun içine işleyen bu dertlerden mürekkep cümle romanın, filmin, her şey bir yana, ticari başarısının altında tam da bu özdeşim yatıyor olmalı.