Sabitfikir
Künye | Yazarlar | Giriş Yap

Dosya


Dosya

Agatha Christie’nin yaşamına dair 13 şaşırtıcı bilgi




Toplam oy: 284

Okumayı 5 yaşında kendi başına öğrendi
Agatha Christie’nin annesi, her ne kadar kendisi bir edebiyat düşkünü olsa da, kızının okumayı erken öğrenmesini istemiyordu. Babasından evde eğitim alan Agatha, ders aralarında hayli sıkılıyordu ve 5 yaşını doldurmadan, okumayı kendi başına öğrendi. Geleceğin kitapkurdunun ayak sesleri...



Bir eczacıydı
Eczacılık sınavını geçen Christie, I. Dünya Savaşı’nın ardından hastaneye bağlı bir revirde çalıştı. Onun zehirli karışımlar hakkındaki muazzam bilgi dağarcığını açıklayan önemli bir bilgi bu! Christie'nin zehirlere olan düşkünlüğü, Kathryn Harkup’ın yazdığı A is for Arsenic: The Poisons of Agatha Christie adlı bir kitaba da konu olmuştu.

 

Görsel: Christie Archive Trust



Yazarlığa şiirle başladı
İlk yayımlanan metni bir şiirdi ve o zaman yalnızca 11 yaşındaydı. Şiir Londra’daki bir gazetede yayımlandı. Ergenlik döneminin sonlarına kadar daha pek çok şiiri, günümüzde şairler için prestijli bir mecra haline gelen Londra merkezli The Poetry Review’da yayımlandı.



Polisiye yazmaya, ablasıyla girdiği bir bahsi kazanmak için başladı
Agatha Christie de Mary Shelley gibi, ilk romanını ablasıyla iddiaya tutuşarak yazdı. Christie’nin ablası Madge, onun, okurun katili fark edemeyeceği türden iyi bir polisiye yazamayacağını iddia ediyordu. Herhalde tarihin en yanlış meydan okumalarından biri! Christie’nin ilk romanı Ölüm Sessiz Geldi (The Mysterious Affair at Styles) 1920 yılında ABD’de, 1921 yılında ise Britanya’da yayımlandı ve eleştirmenlerden tam not aldı. Roman daha sonraki yıllarda radyoya, sahneye ve televizyona uyarlanacaktı.

 



Romanlarındakine benzer gizemli bir olayı kendisi yaşadı

Bir kış akşamı,  Agatha Christie ortadan kayboldu. Terk edilmiş arabası aile evinden kilometrelerce uzakta bulundu. Tüm ülkeye yayılan bir arama seferberliği sonucunda, Christie’nin sahte bir isimle otelde kaldığı öğrenildi. Hafıza kaybı yaşayan Christie kim olduğunu bilmiyordu ve kocası onu almaya geldiğinde onu tanıyamadı. Ünlü yazar, sorunlu evliliğine son noktayı koyacak olan bu olaydan daha sonra kamu önünde hiç söz açmadı. Onun kayboluş hikayesi Ahmet Ümit dahil pek çok polisiye yazarına ilham kaynağı oldu.


İkinci eşiyle Doğu Ekspresi’nde tanıştı
Doğu Ekspresinde Cinayet’i okuyanlar romanın mekanının bir aşk öyküsü için uygun olduğundan şüphe duyuyordur muhtemelen, ancak Christie, ikinci eşi Max Mallowan ile, hayatı boyunca arzu ettiği şeyi, yani Doğu Ekspresi’ne binmeyi gerçekleştirdiği sırada tanıştı. İkisi, Irak’ın güney sınırındaki arkeolojik bir kazı alanında tanıştı.

 

Kenneth Branagh tarafından sinemaya uyarlanan 
2017 tarihli Doğu Ekspresinde Cinayet filminden bir kare

 

Öykülerini sesli olarak kaydeder, başkası onları kağıda dökerdi
Christie’nin arası daktiloyla çok da iyi değildi. Öykülerini, Graham Bell tarafından icat edilmiş olan "dictaphone" adlı küçük bir kayıt cihazına kaydederdi ve onları çoğu kez başkası kağıda dökerdi.



Yılda iki ya da üç kitap yazardı
Onun en çok okuyucuya ulaşan yazarlardan biri olmasına şaşmamalı. Arkasında tamı tamına 66 polisiye roman ve 14 öykü seçkisi bıraktı.

 



Tüm zamanların en çok satan yazarı unvanı ona ait
Guinness Rekorları Kitabı’na bakarsanız, onun romanlarının yaklaşık 2 milyar satışa ulaştığını görebilirsiniz. Bu satışarın 1 milyar kadarı İngilizcede, diğer yarısı ise çeviri romanlarında... Christie’nin kitapları aynı zamanda, tüm dünyada en çok dile çevrilenler arasında İncil ve Shakespeare metinlerinin hemen ardından geliyor.



Dünyanın en uzun süre sahnelenen oyununun yazarı da ta kendisi
Agatha Christie’nin Fare Kapanı (The Mousetrap) adlı cinayet romanı önce küçük bir radyo tiyatrosu olarak başladı, daha sonra tarihin en uzun süre sahnelenen oyununa dönüştü. Oyun, 2012’de dudak uçuklatan bir sayıya, 25 bin performansa ulaştı.

 



Yaşamı boyunca yüzü aşkın defter tuttu

Sürekli fikirlerini bir kenara not ettiği ve etrafında işittiği konuşmaları yazdığı bilinirdi. Yaşamı boyunca tuttuğu söylenen 100 defterden 73 tanesi zamana meydan okudu ve günümüze kadar ulaştı. John Curran’ın 2009’da kaleme aldığı  Fifty Years of Mysteries in the Making adlı kitap bu defterleri derinlemesine inceliyor.



Sörf yapardı
2011’de Guardian’da yayımlanan bir habere göre, Agatha Christie Britanya’da sörf yapmayı öğrenen ilk kişilerden biriydi. Görünüşe göre, polisiyenin kraliçesi aynı zamanda Cape Town ve Honolulu sahillerineki dalgaların hakimiydi. Kimin aklına gelirdi?



Romanlarını tekrar okumaktan çekinmezdi

Çoğu yazar, bir kez yayımlandıktan sonra kendi yazdıklarına göz atmaya bile tahammül edemeklerini söyler size. Artık iş işten geçtikten sonra kendi metinlerine eleştirel bir editör gözüyle bakmanın verdiği acı büyüktür. Ama Christie o yazarlardan değil. Kendi romanlarını tekrar okumasıyla bilinirdi. Gerçi, en sevdiği romanı sorulduğunda aralarından birini seçememek konusuda diğer yazarlarla benzeştiği söylenebilir.

 

 

AB

 

 


 

 

 

Kaynak: Bustle

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Yeni yorum gönder

Diğer Dosya Yazıları

Günlük yaşantıdaki kurallar çoğu zaman, yazılan eserler için de geçerlidir. Zorla gerçekleşen, kendine biçilen rolden fazlası istenen veya aşırıya kaçan her şey güzelliğini yitirir. Şair Eyyüp Akyüz, son kitabı Eskiden Buralar’da, adeta bu bilginin ışığında şiirlerini uzun tutmadan bitiriyor ve akılda kalan mısraları bize yadigâr kalıyor.

 

-Kimsin?

-Anneannemin torunuyum.

 

Divan Edebiyatı, sahibi meçhul bir kavram. Her halükârda 20. yüzyılın başında ortaya çıktığı konusunda bir tartışma yok. İskoçyalı oryantalist Elias John Wilkinson Gibb’in 1900 yılında yayınlanan Osmanlı Şiiri Tarihi kitabında bu kavrama hiç yer verilmez. Hepsi batılılaşma döneminde düşünülen isim alternatiflerinden biridir “Divan Edebiyatı”.

Arap coğrafyasında üretilen roman, öykü ve şiirler son yıllarda edebiyat gündeminde karşılık buluyor. Avrupa başta olmak üzere Batı’da düzenlenen büyük ve uluslararası kitap fuarlarındaki temsiliyetin güçlenmesi, en yeni eserlerin prestijli birçok ödüle değer görülmesinin bu ilgideki payı büyük elbette. Batı’nın doğuyu gördüğü “egzotik göz”le romantize edilemeyecek bir yükseliş bu.

Yirminci yüzyıl başlarında İngiltere genelinde Müslümanlara yönelik hasmane tavırlar öne çıkarken, İslam’ı seçenlerin sayısında da gözle görülür bir artış söz konusudur. İslam’la müşerref olan bu şahsiyetler, yeri geldiğinde İslam dünyasının savunucuları olarak da önemli faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Kulis

Bir Rüya Gibi Dağılacak Olan Hokkabazlar Dünyasında Yaşıyoruz

ŞahaneBirKitap

Kaan Burak Şen, yavaştan genç yazar olarak anılmanın sonuna doğru geliyor; Mutlu Kemikler üçüncü kitabı… Kafası bir hayli tuhaf. Şimdilerde bir roman yazdığı da söyleniyor, fakat öncesinde belirtmekte fayda var: Mutlu Kemikler öykü derlemesi henüz çıktı, pek başka bir kitaba benzetilecek bir havası da yok bu kitabın.

Editörden

Tıp ve edebiyat ilişkisi, tıbbın insanla olan ilişkisi gibi tarih boyunca şekil değiştirmiş, her dönem yeni yaklaşımlarla genişlemiştir. Tıbbın tarihi, insan acılarının da tarihidir aslında. Edebiyatın içinde kapladığı yer, diğer bilim dallarından hep daha büyük olmuştur tıbbın.